17 yaşında sırtında bu denli büyük yükler ile nereye kadar gidebilirim?Sabahları erken kalkmak artık alışkanlığım olmuştu, saat 5.40 olduğu zaman gözlerim kendiliğinden açılıyordu(gerçi pek de uyumuş sayılmam saat 3 de yatmıştım) okul için erkendi bu yüzden saat 6 gibi kısa bir yürüyüş yapmaya karar verdim. banyoda günlük rutin işlerimi bitirdiğimde siyah bol bir eşofman ve üstüne dar siyah crobu geçirdim. Saat erkendi bu yüzden sokakta tek tük insanlar vardı bu çok hoşuma gitmişti. Kalabalıktan pek haz etmem, adımlarım sahile doğru giderken boş bir bank buldum ve soluklanmak için oturdum. Bu sırada düşüncelerim aklımı esir almıştı, bu sene sonu önemli bir sınavım vardı ve 4 hafta sonra da doğum günüm. bu hayatta dedemden ve büyükannemden başka kimsem yok annemler ben küçükken terk etmiş ve bir daha geri gelmemişlerdi. Annemi çok hatırlamasam da babamın yüzünü annemin aksine çok iyi hatırlıyordum. 5 yaşıma kadar onlarla büyüdüm ve bir geçe ansızın ortadan koyboldular. Nedenini bilmediğim için dedeme bu konu hakkında sürekli baskı yapıyordum ve her seferinde beni tersleyip onları unutmamı söylüyor. Babasına düşkün bir kızdım fakat babam 5 sene boyunca beni hep disladi ve görmezden geldi,bu hayatta en çok istediğim babamı tanımak ve neden bana boyle davrandığını çözmek, fakat gel gör ki ortada ne baba var ne de ondan haber. Bu düşünceleri kafamdan atıp kahve almak için ayaklandım, mahallenin sonunda çok güzel kahve yapan bir yer var oradan her zamanki gibi köpüklü ve kremalı kahvemi alıp çıkışa doğru ilerledim tam kapıyı açarken birden sert bir bedene çarptım, hemen özür dilemeye başladım dedem bana hep kibar ve saygılı olmayı aşılamıştı çarptığım kişiye doğru kafamı kaldırdığımda 1.90 boylarında koyu mavi gözleri ile dalgalı kahverengi saçlı bir adam gördüm. Tanrım bu nasıl bir şeydi onu bu civarlarda hiç görmemiştim çok inanılmaz ve tuhaf biriydi, özür dilememi takmayıp tezgaha doğru ilerledi ve ben olduğum yerde dikilmeye başladım tuhaf adam kasada ödeme yapıp kapıya doğru ilerlemeye başladı. Çıkmadan önce bana bakıp "Sorun değil ufaklık" dedi ve hızla lüks sandığım arabasına binip gitti. Etkisinde kalmak istemediğim için başımı iki yana sallayıp yoluma devam ettim, bu yaşıma kadar neredeyse kimseden hoşlanmadım tabi Nick'i saymazsak. O çocuğa 2 yıldır platoniktim fakat geçen yıl beni reddedip rezil edene kadar, duygularımla alay etti ve kalbimi çok kırmıştı, meğerse ben ona aşık değil kafamda kurduğum haline aşık olmuşum(ne kadar tuhaf) neyse ki gerçek yüzünü görmüş ve ona olan platonikliğimi bitirmiştim. Eve vardığımda formamı giyinip okula gittim. İlk dersimiz felsefeydi ve geç kalırsam Michelle hoca beni bitirirdi, adamın dakiklik problemi vardı dersine 1 dk bile geç kalsak dünya kadar ödev verip müdürün yanına gönderir ve 2 saat konuşma yapardı. Ben bunları düşünürken derse çoktan 3 dk geç kalmıştım işte şimdi sıçtım. Okula girip koşarak sınıfımın önüne geldiğimde tereddütle kapıyı çalıp içeri girmemle sabah kafedeki adamı görmem bir oldu . (Neeeeee!!!!) 1 dk kadar bakistiktan sonra özür dileyerek yerime geçtim, çok iletişime geçmediğim bir arkadaşa sorduğumda bu hocanın yeni gelen felsefe öğretmeni olduğunu Michelle hocanın başka bir okula göreve gittiğini öğrendim."Chris WALKER" yeni felsefe öğretmenimiz, 27 yaşında ve bu okul görev aldığı 2. Okul aslında daha genç gösteriyor. Ben kafede gördüğüm zaman 24 ya da 23 yaşında olduğunu düşünmüştüm. Yapılı bir vücudu vardı düzenli olarak spora gittiği her halinden belliydi, keskin yüz hatları ve kalın bir sese sahipti bakışları sertti yerime oturduğum da sıraların arasından geçerek yanıma geldi, cam kenarında en arkanın bir önünde oturuyordum, bakışlarını bana çevirdiğinde adımı söylememi istedi. "Sabrına collin" dedim kısık sayılabilecek bir şekilde, başını belli belirsiz salladıktan sonra öğretmen masasına doğru ilerleyip dersi anlatmaya başladı , gayet akıcı bir şekilde anlatıyor ve arada not tutturuyordu. Zil çaldığında çantamı toparlayıp sınıftan çıkmak için adımlarken Chris "sabrına beklermisin" dedi. Sınıftan herkes çıkınca yanıma geldi ve "dersmden proje ödevin varmış, konunu belirlemek istiyorum ama aklımda belirli bir şey yok istersen konunu sen seç ve bana haber ver" dedi sesi derin ve emir verir bir tavırla çıktı yani kisaca konunu seç beni uğraştırma diyordu. Tamam demekle yetindim ,kapıya doğru yöneldim ve iyi günler dileyerek sınıftan çıktım. Eve gitmeden önce kahve almak için aynı kafveciye gittim ve büyük bardakta kafve aldım. Dedemle dışarda kahve içmem konusunda sürekli tartışırız. Eve vardığımda saat 7 olmuştu akşam yemeğimi yiyip ders çalışmak için odama çekildim ve proje için konu düşünmeye başladım. Aklıma ders ile alakasız bir konu geldi ama Chris hoca bana istediğin konuyu seç dedi illa felsefe konusu seç demedi. Saçmaladığımi düşünsem de konu ile ilgili olmayan bir kompozisyon yazmaya başlamıştım bile, evvet sonunda kompozisyonumu bitirdim ve unutmamak için çantama koydum yarın son 1 dersimiz felsefeydi ve sunumumu yarın vericektim. Alarmın sağır eden sesiyle gözlerimi araladım formamı giydim ve hemen evden fırladım. Siktir 20 dk geç kalmıştım bu aralar cidden geç kalma ile sorunlarım var dedemi ararlarsa ne halt yerim bilmiyorum. Seri adımlarla okula girdim ve korüdorlarda son sürat koşmaya başladım fakat yüzüme doğru açılan demir kapı bana hiç yardımcı olmadı. Kendimi bı an yerde buldum ardından boğuk bir erkek sesi, tanıdık bir erkek sesi evet Chris hoca şu an başımda dikilmiş hasar kontrolü yapıyordu ve sürekli iyi olup olmadığımı soruyordu.
Tanrım çıldırmış gibi soru soruyordu onu susturmak adına elimi yanağına attım ve iyi olduğumu defalarca kez söyledim. Rahatlamış gibi duruyordu ve benim ellerim hala onun yanaklarındaydı durumu farkedince hemen ellerimi çektim ve başımı tutmaya başladım, iyi olduğumu söylemiştim fakat kafamda feci bir ağrı vardı. Yavaşça ayağa kalkmaya yeltendim ama baş dönmesi yüzünden tekrar yere çöktüm galiba kafamı iyi vurmuştum ve şu an beyin kanaması geçiriyordum ve 30 dk sonra ölecektim. Saçma düşüncelerimi bölen Chris hocanın sesi oldu" revire gitmemiz gerek sonra da doktora gideriz kafanı sert vurdun"dedi ona bakarak "olmaz gerek yok hem bak iyi oldum"dedim ve yerden kalktım fakat yine bir baş dönmesi ile sarsıldım yere dusecekken Chris hoca beni sıkıca tuttu ve dışarı yürümeye başladı daha ne olduğunu anlamadan arabasına bindik, bu araba geçen gördüğüm arabasıydı içi son derece lüks ve hoş kokuyordu. Ağzımı açıp konuşacağım sırada beni susturdu ve " bana bak ufaklık şimdi seni hastaneye götürücem ve tomografi çektirecegiz sonra ise aileni arayıp hastaneye gelmesini söyleyeceğiz ve tahlillerin sonucunu bekleyeceğiz" dedi o bana bunları anlatırken ben bir öğretmen maaşı ile bu arabayı nasıl aldığını düşünüyordum.
En son yüzüme doğru gelen elle irkildim Chris kafamı tutup "sen cidden kafanı sert vurmuşsun baksana dalıp gittin" dedi normal bir sesle "yok bir şey sadece düşünüyordum ayrıca gerçekten hastaneye gerek yok zaten her zaman ki sakarlığım ilk vuruşum değil"dedim. Erkeksi bir kahkaha attı bana döndü ve ,. "Komiksin ufaklık"dedi bu dediğine sinirim bozulmuştu "sensin ufaklık 18 im ben ne ufaklığı yaa" dedim hafif bir kızgınlık içeren tonda. Bana bakıp "tamam tamam sen haklısın ufaklık şimdi bana babanın numarasını ver de haber verelim"dedi. İşte o an buğazımda bir yumru oluştu, önüme eğildim ve arabadan indim.