Yirmi İki | Travma (pt. 2)

852 85 61
                                    


Yirmi İki | Travma part 2

"Günaydın Bayan Manoban!"

Birkaç ayak sesi eşliğinde ince bir ses tonuna sahip olan kadının cümlesi.

Saatlerdir sesleri duyup, göz kapaklarımı açamadığım bu yerde, yeniden gözlerimi aralamaya çalıştım.
Sanki yıllardır kapalıymış gibi birbirine yapışan kirpiklerimi oynatmaya, göz kapaklarımı kaldırmayı denedim yeniden.

Umutsuzca denerken, ilk defa olumlu bir yanıt aldım kendimden. Çok güçlü olmasa da hafifçe göz bebeklerimi doldurmayı başlayan, gün ışığı olduğunu düşündüğüm beyazlık ile yavaşça araladım gözlerimi.

"Cidden uyandınız, bu bir mucize!
Hemen doktorlara haber verip geliyorum efendim."

Henüz gözlerim ışığa alışık olmadığı için gerisin geriye kapanırken, hayal meyal gördüğüm mavi önlüklü arkası dönük kadın koştu ve odadaki ayak sesleri yok oldu.

Yeniden gözlerimi kırpıştırarak açmayı denedim. Birkaç kez bu işlemi tekrarlarken gözlerim usulca alışmaya başladı ışığa.

Sanki gözlerimi uzun bir aradan sonra açmışım gibi hissederken içimden bir ağlama hissi geçti. Farklı hissediyordum. Daha iyi ama daha yorgun.

Gözümün çarptığı her yer daha renkli ama daha cansızdı sanki gözümde.

O sırada aklıma kelebek geldi.

Boynumdaki o kelebek...

Sol elimdeki parmaklarımı hafifçe oynattım.
Ardından parmaklarımın kıtladığını duyumsadım ve sol elimi yavaşça kaldırdım.

Üzerimden traktör geçmiş gibi hissediyordum.

Elim boynuma uzanırken boynumu parmaklarımla yokladım.

Neden ilaç kokan, hastane olduğunu düşündüğüm bu yerde bulunduğumu, neden burada yattığımı bile bilmezken benim aklımda olan tek şey; boynumdaki özgürlüğümdü.

Parmaklarımla boynumu yoklarken elime ince bir zincir çarptı. Ardından kalbim, ona her dokunuşumda attığı gibi attı. Heyecanlı.

Parmaklarımla kanatlarına dokundum. Kelebeğin yaşamasını sağlayan kanatlarındaki pırlantalara dokundum.

İşte o an gördüğüm dünya değişti sanki.
Her yer daha da canlandı, gördüğüm renkler uyandı. Dudağımın kenarı kıvrıldı, mutluluğu hissettim.

Kalbim, aradan geçen uzun bir süre sonra attığını belli etti bana. Kilometrelerce koşmuşum gibi hızlandı ve nefes alış-verişlerimi canlandıracak şekilde atmaya başladı.

Üzerimde büyük bir yorgunluk, kalbimde bir sızı vardı. Kalbimdeki sızı ne içindi?
İyi miydi, kötü müydü?
Kolye sayesinde rahatladığımı hissederken, kalbimde hissettiğim sızı neden dinmiyordu?

İçimdeki hislerin yoğunluğu ile savaşırken içeri birkaç önlüklü insan girdi hızlı adımlarıyla.
Beyaz önlüğünü düzelterek yanıma yaklaşan, profesör olduğunu tahmin ettiğim diğer insanlara göre biraz daha yaşlı gözüken adam koluma bağlı olan seruma uzanarak konuşmaya başladı.

"Bayan Manoban, nasıl hissediyorsunuz?
Konuşabilecek gibi misiniz?"

O an hızla dudaklarımı araladım. Kardeşimi, sevdiğim adamı, en yakın arkadaşımı sormak istiyordum. Ancak araladığım dudaklarım gerisin geriye kapandı. Çünkü genzimde hissettiğim acı nedeniyle tüm kelimeler oraya sıkışıp kaldı.

Comatose, liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin