Yirmi Bir | Travma (pt.1)

977 96 49
                                    


Kemerler bağlandıysa, her şeyin çözümlendiği kısmın birinci partına hepiniz hoş geldiniz...

Yirmi Bir | Travma part 1

"Kelebeklerin kalpleri kanatlarında olurmuş Lalisa'm. Tıpkı sana verdiğim pırlanta kalpli kelebek gibi. O pırlantalar senin güzel kalbin, bana olan sevgin... Umarım hayal meyal hatırladığım o sevgi dolu günleri bana, bize geri verebilirsin. Yeniden o pırlantaları parlatıp, yaşatabilirsin. Sana güveniyorum ve seni seviyorum, benim güzel kelebeğim..."

O fısıltılı erkek sesinin ardından daha baskın olan bir kadın sesi. "Lisa! Hadi uyan bebeğim. İşe geç kalacaksın!"

Ve göz kapaklarımın üzerindeki karanlığın bir aydınlığa dönüşü...

"Lisa!"

"Uyandım, Chaeyoung!"

Başımı yastığa gömerken, boğuk sesimle başımdaki kadına doğru bağırdım. O da aynı şekilde bana homurdanarak karşılık verirken, mecburen başımı kaldırmak zorunda kaldım...
"Hiç bana çekmemişsin bu konuda. Ben senin yaşındayken sabah beşte uyanıp gece yarısına kadar çalışıyordum."

"Bravo benim güzel ablama. Sabahki azarlama seansın için teşekkürlerimi sunup, banyo yapmaya çekiliyorum."

Ayaklarımı yataktan sarkıtıp, ayağa kalkarken, aynı zamanda Chaeyoung'a uçan bir öpücük atıp, odadaki banyoya yöneldim. Bugün iznim yoktu, bu yüzden hızla hazırlanıp, beni almaya gelen Jungkook'u bekletmemeliydim.

"Medya iki gündür çalkalanıyor. Şirkette paparaziler olabilir, dikkatli olun."

"Merak etme Chaeyoung! Jeongguk ona bir çare bulmuştur bile."

Cümlemin ardından banyonun kapısını kapatıp, duş kabinine doğru ilerledim. Duş kabinin cam kapısını sürükledikten sonra suyu açıp, hızla üzerimdeki pijamaları çıkarttım.

Birkaç dakika içerisinde banyomu yapıp çıktıktan sonra üzerime resmi şeyler giyip saçlarımı kuruttum. Sade bir makyaj yaparak, boynumdaki pırlanta kanatlı güzel kelebeğimi kontrol ettikten sonra mutfakta birkaç atıştırmalık atıştırıp, Chaeyoung'u öpücüklerime boğarak evden hızla çıktım.

Saat 07.15'ti.
Jungkook 5 dakika içerisinde burada olurdu.

Keyfim gayet yerinde olduğundan bir şarkı mırıldanarak rezidans kapısının önünde beklemeye başladım.

Ancak cebimde titreyen telefonum nedeniyle mırıldandığım şarkıma son verip, sağ elimi cebime atarak telefonumu çıkardım.
Jeongguk arıyor...

"Günaydın, sevgilim!"

"Günaydın, güzelim."
Neşeli çıkan sesi ile gülümserken, cümlesinin devamını dinledim.
"Ben beş dakikaya oradayım. Sizin rezidansın içine girmek zor oluyor. Sen sitenin dışına çıksan, ben seni oradan alıp, direkt öyle gitsek?"

Onun beni görmediğini unutarak hızla başımı olumlu anlamda sallarken kendime gelerek hızla konuştum. "Tamamdır. Ben çıkıyorum sitenin önüne."

"Peki, ben de neredeyse geldim."

Cümlesinin ardından "Seni bekliyorum!" Diyerek telefonu kapattıktan sonra beklediğim rezidansın önünde ayrılmak adına ilk adımımı attım. Az olan merdivenleri indikten sonra telefonumu tekrar cebime tıkıştırırken, rüzgarda dalgalanan saçlarımı ellerimle düzelterek büyük sitenin çıkışına doğru ilerlemeye başladım.
Hava güzeldi ancak, yine de fazla rüzgarlıydı.

Comatose, liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin