Üç | "Ebe, Lalisa..."

2.2K 202 106
                                    


Üç | "Ebe, Lalisa..."

"Yorgun musun?" Jungkook'un sorusuyla beraber dakikalardır dalmış olduğum kapalı televizyonun siyah ekranından gözlerimi çektim. Ardından yavaşça ona dönerek dudaklarımı araladım "Neden burada olduğumu anlatacak mısın artık? İstediğin gibi saatlerdir dediğin her şeyi yapıyorum. Bence neden burada olduğumu bilmeye hakkım var" onun sorusun duymamazlıktan gelerek tamamen farklı bir konu açtım.

Sorumun ardından derin bir nefes verdi ve daha fazla uzatmak istemiyormuş gibi hızla konuya girdi. "Ailen senin düşündüğün kadar maddi durumu iyi olan ebeveynler değiller..." Beni kaçırmasının ailem ile ne alakası olup olmadığını sorgularken, aynı zamanda bu kadar çabuk ikna olup bana neler olduğunu anlatmaya karar verdiğine şaşırmıştım. Lafını kesmeyerek onu dinlemeye devam ettim.

"Benden borç istediler... az miktar değil" Cümlesinden sonra kaşlarımı hızla kaldırarak dayanamayıp araya girdim "Ne kada-" ani girişimi kesen şey Jungkook'un benim sözümü kesmesiydi "Anlatmamı istediysen susmalısın." Hemen kaldırdığım kaşlarımı indirerek Jungkook'un anlatmasını beklemeye başladım tekrardan. O da birkaç saniye içerisinde tekrar devam etti "Eğer borcu ödeyemezseler Kore'de yaşayan kızları olarak senin adresini verdiler." Anlamaz bakışlarımla beraber ona odaklanarak anlattığı şeyleri dinlemeye devam ettim "Yani... bir nevi seni ortaya koydular. Habersiz kefillik gibi. Hangi insan bunu kızına yapar orası ayrı tartışılır tabii"

Söylediği cümlelerden sonra beynimin işlevlerini yavaşlatmasıyla cümlelerini teker teker idrak etmeye çalıştım. Ailemin para için beni ortaya koyması... hayır, imkanı yoktu. Benim ailem bunu yapıp bu kadar düşebilecek insanlar değillerdi. Tekrar uyarılacağımı düşünmeden yine araya girdim "Yalan söylemeyi kes! Hani doğruları anlatacaktın?!" Sonlara doğru yükselmesini engelleyemediğim sesimden dolayı sesim biraz çatallaşırken Jungkook benim sesimden daha yüksek bir sesle tekrar araya girdi "Lalisa, seni durduk yere kaçırıp günlerce uğraşacak bir işsiz değilim ben!"

"Günlerce mi? Beni kaçıran bir işsizin günlerce benimle uğraşması ona fazla gelebilir haklısın. Bu yüzden saçma nedenlerini bırakıp beni salmaya ne dersin?" Jungkook oturduğu koltuktan bir hışımla kalkarak ellerini ensesine koyup birkaç saniye tavana baktı. Ardından bana dönerek dudaklarını araladı "Bu konuda anlaştığımızı düşünmüştüm. Daha benim kim olduğumu bilmeden bana bu şekilde bağırman sınırlarımı zorluyor." Tehditkâr sesi karşısında yutkunma gereği duyarak ne diyeceğimi düşünmeye çalıştım.

Evet, adından başka hiçbir şeyini bilmiyordum. Yaşını, soyadını, yaptığı işi, bazenleri iyi davranıp bazenleri farklı bir insana dönüşmesini ya da hiç arkadaşı olup olmadığını...

Cümlesinden sonra birkaç dakika boyunca sadece sustuğum için Jungkook ortaya histerik bir gülüş bırakarak yerine oturmadan tekrar konuştu "Şimdi odana gitmeye ne dersin?" Cümlesinden sonra merdivenlere doğru yürümeye başladığında onu takip etmem gerektiğini anlayarak ayağa kalktım. Onu tersleyecek gücü kendimde bulamamıştım. Cidden ne yapacağını kestiremiyordum. Onu tanımadığım hakkında dediği cümlelerde çok haklıydı.

Merdivenlerden çıktıktan sonra sağa dönüp uzunca bir koridor yürüdük. Ardından koridorun henüz tam sonuna gelmeden sondan ikinci kapıyı araladı ve bana döndü "Bu oda senin, karşındakide benim" Net sesinden sonra kafasıyla içeriyi işaret ettiğinde hızla içeri adımladım. Tanrım, odalarımız karşı karşıyaysa nasıl kaçabilirdim? En ufak seste kesinlikle beni kontrole gelebilirdi...

Ben içeriye geçtikten sonra henüz etrafa bakma zamanını bulamadan hızla Jungkook'a döndüm. O da hafifçe kapıyı aralayıp içeriye göz gezdirdi ama içeri girmedi. Tekrar dudaklarını aralayarak bana oda hakkında detaylı birkaç açıklama yaptı "Şu beyaz dolapta sana uygun olabilecek kıyafetler var. Açıkçası ne kadar seversin bilemem, hepsini kardeşim aldı. Olurda kıyafetleri giyemeyeceğin derecede beğenmezsen, sana yenilerini alırız. Yatağın çarşafları dün değiştirildi ama eğer çok titizsen ve bana inanmıyorsan şuradaki kahverengi çekmecelerde çarşaflar falan var. Son olarakta pencerenin çaprazındaki kapı lavaboya açılıyor. İstediğin kadar şampuan var ve kardeşim kullanabileceğin birkaç bakım malzemesi aldı. Imm, sanırım bu kadar. Evet, başka bir şey yok. Kafanı saçma düşüncelerle yorma ve uyu. Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa karşı odadayım" birkaç saniye bana baktı ve bende ona karşı anladığımı belirterek kafamı salladım. Ardından bir şey demeden odadan çıktı.

Comatose, liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin