On Dokuz | İki Güzel (M)anzara

1.9K 106 32
                                    

Bölüm geciktiği için üzgünüm... Kendimi telafi edebilmek için upuzun olan bir bölüm yazdım^^

Ayrıca bölümde cinsellik bulunmakta, rahatsız olan okuyucularım lütfen bu bölümü okumasın

İyi okumalar<3

On Dokuz | İki Güzel Manzara

Kesik kesik aldığım nefesler yaşam işlevlerimi sürdürmem için yetmediğinden birkaç saniyeliğine de olsa ayrılmak zorunda kaldım sıcak dudaklardan.

Oturduğum ön yolcu koltuğuna doğru eğilen Jungkook, ondan ayrılmamla gözlerini yavaşça araladı. Hem karanlık, hem de ışıltılı bakabilen göz bebekleri bana bir ikilemi yaşatırken, birkaç saniye içerisinde yeterince kendime gelebildiğimde tekrar yapıştık dudaklarımıza. Bu sefer biraz önceki gibi yumuşak değil, daha sert ve dudaklarımızı kanatacak şekilde öpmeye başladık birbirimizi.

Arabayı, bu sessiz otobanda kenara çektiğinden beri öpüşüyorduk. Olduğumuz yer, bulunduğumuz konum ikimizin de umurunda değildi. Bir saniye sonramız yokmuşçasına birbirimizi öpüyor ve anın tadını çıkarıyorduk sadece.

"Bugün, haberler ortaya çıkmadan önce, bu otobanda seninle rahatça öpüşebilmek çok güzel..." dudaklarımdan ayrılan dudakları, yakınlığımız ve kurduğu cümlesi sebebiyle her saniye temas etmeye devam etti. Sıcak nefesleri yüzümü yalayıp geçerken, karanlık bakışlarının altında öylece ezilirken buldum kendimi. Kelimelerini duyuyordum ancak anlamak çok zordu şu an benim için. Kavrayabildiğim tek kelime, cümlesinin arasından cımbızla çekip aldığım 'öpüşebilmek' kelimesi olmuştu.

Öpüşebilmek çok güzel demişti. Benimle öpüşebilmek, rahatça öpüşebilmek... Belki de bu dakikalardan sonra sadece bir öpüşme ile sınırlı kalmazdık. Öyle hissediyordum.

Ancak aklıma Chaeyoung takıldı.

Jungkook ile olan ilişkimizi haberlerden öğrenmesi ne kadar doğru olabilirdi ki? Bana kırılırdı. Belli etmemeye çalışırdı ama kırılırdı.
Hiç kimse kardeşinin ilişkisini haberlerden öğrenmek istemezdi. Bu ona kendisini değersiz bile hissettirebilirdi.

Aklıma takılan bu düşüncelerle hızla doğruldum. Bunun üzerine Jungkook bir anda gerilemek zorunda kaldı ve bana yaklaşmak amacıyla doğrulduğu sürücü koltuğuna öylece geri oturdu.

"Lalisa?"

Sesi, bulunduğumuz ve yaşadığımız bu güzel anlardan sonra hırıltılı ve boğuktu. Ancak şu an onun bu sesiyle tahrik olmama izin veremezdim. Henüz yeni yeni mutlu olduğum ablamı, kıramazdım.
"Jungkook, ablam... O haberlerden öğrenemez. Çok kırılır!" Aklımdaki kirli düşünceleri atmaya çalıştım. Şu an düşünmem gereken daha önemli bir şey vardı. Neden sürekli Jungkook'un biçimli yüz hatlarına, güzel sesine, parmak uçlarımda hissettiğim kaslarına takılıyordum?! Lanet olsun!

"Chaeyoung saf bir kadın değil. O her şeyin farkında."

Duyduğum kelimelere anlam veremezken, bir eli direksiyonda olup gözlerini benden bir saniye olsun ayırmayan adama döndüm. "Nasıl yani?"

Evet, Chaeyoung saf bir kadın değildi. Aklı ile bu günlere, bu derece güçlü bir konuma gelmişti zaten. Ancak bizi anlamış olma olasılığı çok azdı. Hiçbir şeyde yakalanmamıştık bile! Nasıl her şeyin farkında olabilirdi?

"Onun, benim şirketimde de kolu var. Gittiğimiz yemekten sonra da boynundaki kolyenin varlığını fark etmemesi saçma olurdu. İmalı bakışları her zaman üzerimizdeydi. Biz sadece görmezden gelmeyi seçtik. Magazin olaylarından önce de ondan fikir aldım zaten. Yani bu sabah... Her şeyi basına açmadan önce onun da bilmesi en iyisiydi."

Comatose, liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin