Onun kapısının önünde durmuş bu işi nasıl bitirmem gerektiğine karar vermeye çalışıyordum. Bu benim için çok zordu. Ne yaptığımın farkında bile olmadan zile bastım ve bekledim.Bir dakika içinde kapı açılmıştı. Beni gördüğünde güzel yeşilleri parlamıştı.
"Ah! tae hoşgeldin."demişti neşeli bir sesle.
"Hoşbuldum. Böyle çat kapı gelmiştim ama müsait misin?" diyivermiştim.
"Müsaitim müsaitim. Gelsene içeri." dediğinde içeri geçmem için kenara çekilmişti ve bende ayakkabılarımı çıkarıp içeri geçmiştim.
"Rahatına bak. Çekinme kendi evin gibi." derken ben montumu çıkarıyordum. Tamam anlamında kafamı salladığımda konuşmuştu.
"Kahve ister misin?"
"Olur." dedim ve gülümsedim. O mutfağa giderken tekrar konuştum.
"Yardım lazım mı?" dediğimde bakışları hızla bana döndü.
"Olur mu öyle şey sen misafirsin ben hallediyorum."
"Az önce kendi evin gibi diyordun şimdi de misafir oluyorum ha?" diye sordum. Kendisi ile çelişmişti.
"O nasıl soru tae beynim yandı." dediğinde dudağımı büktüm.
"Boşver." dedim ve salona doğru ilerledim. Kahverengi kanepelerden birine oturduğumda bir yandanda salonu inceliyordum. Bu salon çoğunlukla bej rengi ve kahve tonlarından oluşuyordu. Bir uyum içerisindeydi ve bu uyumu tamamlayan bitkiler ve dekorlar daha iyi gözükmesini sağlıyordu. İki kişilik bir aile için büyük bir evdi. Sanırım öncesinde büyük bir aile idiler ama sonrasında bir şekilde parçalandılar. Ben bunları düşünürken o çoktan kahveleri yapıp getirmiştibile. Yanıma oturmuş ve kahvesini yudumlarken konuştum.
"Neden geldiğimi sormayacak mısın?" dedim konu açma amacıyla.
"Buraya bi nedenden ötürü gelmene gerek yok. Geçereken uğrayabilirsin yada kahve içmek için." dedi ve suratıma bakarak ekledi.
"Ama sen bugün buraya bir sebepten ötürü gelmişsin anlaşılan?" diye sorduğunda boğazımı temizledim ve cebimden ona yaptırdığım kolyeyi çıkardım. Yüzüne bakarak avucunu açması için işaret verdim ve kolyeyi avcuna bırakırken konuştum.
"Doğum günün kutlu olsun papatyam... " papatyamı birazdaha sessiz söylemiştim duyup duymadımı emin değildim. Avucuna bıraktığım kolyeyi incelerken konuştu.
"Bu gül ve papatya." bakışlarını bana çıkartmıştı.
"Sen seviyorsun diye ve zaten senin hakkında da bildiğim tek şey gülleri ve papatyaları sevdiğin." dediğimde bakışlarını bir an olsun benden ayırmamıştı. Duygulanmış gibiydi onu toparlamak adına ayağı kalktım ve konuştum.
"Hadi gidelim." dediğimde şaşkınlıkla bana baktı.
"Nereye gidiyoruz?" ağlamaklı bir yüzle bana baktı.
"Benim evime süprizin büyüğü asıl orada." dediğimde o da ayaklanmıştı.
"Peki hemen hazırlanıp geliyorum." dediğinde aklıma ona getirdiğim elbise gelmişti.
"Jisoo dur!" dedim ve yanımda getirdiğim kutuyu ona uzatım.
"Bunu giy lütfen" dediğimde kutuyu açıp içine bakmıştı.
"Pekala" demişti ve içeri girmişti.
Yaklaşık bir 10-15 dakikanın ardından sesini duymuştum.
"Tae..." demişti ve yanıma geldiğinde devam etmişti. "Şunu takmama yardım eder misin?" dediğinde ona aldığım kolyeyi takmaya çalıştığını görmüştüm. Arkaşını döndüğünde şaçlarını tek eli ile tutmuştu ve bende kolyeyi takmıştım. Sonra önüne dönmüştü. Benim aldığım kolye ince boyununda çok hoş durmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Touch //vsoo
Genç Kız EdebiyatıBen izin vermeden bana dokunamazsın jiss" ... Taehyung küçüken geçirdiği tramva sonrası kendine kimsenin dokunmasına izin vermezdi ama jisoo ona dokundu. Düzyazı+angst