hwang hyunjin
"yoruldum." diyerek suda kendini geriye atan jisung'a kıkırdadım. bacağının durumu daha kötüye gittiğinden dolayı artık eskisi kadar iyi yüzemiyordu ancak yine de hastaneye gitmemekte ısrarcıydı. ya da babası izin vermiyordu, bilmiyorum.
"kalkın gençler, haberimiz var." diyerek kulvardan bize doğru eğilen koç jin'e baktım ve sordum. "ne haberi?"
"görürsünüz. hadi gelin." dedi ve koç han'ın yanına ilerledi. jisung suda yüzerek bana doğru geldi ve beraber çıktık sudan. ne haberi vardı bilmiyorum, ancak diğerleri yüzüyordu. büyük ihtimalle bizimle ilgili bir şeydi.
jisung ve ben koçların olduğu küçük masaya geldiğimize yalnız olmadığımızı farkettim. lucas ve minho da oradaydı. jisung ve minho birbirlerine bakıp gülümserken ben de ters ters lucas'a baktım. onun da benden pek bir farkı yoktu. aslında vardı, o bana değil de jisung'a bakıyordu. tanrım, elimin tersiyle çarpmamak için zor duruyordum.
"evet, dördünüz. okulumuzu temsil edecek yarışa katılacaksınız. bu seferki yarışın tek farkı ülke geneli olması." diyerek lafa başladı koç han. elindeki kalemi çevirmesini dikkatle izlerken koç jin devam etti konuşmasına.
"takımlar iki kişilik, ancak bu takımdaki hangi yarışmacı kazanırsa onla devam edeceğiz. ilk kendi çevremizdeki okullarla, sonra da diğer şehirlerle ilerleyeceğiz. dikkatli olmanızı istiyorum."
herkes etkilendiğini belli ederken koç han takımları saydı. aynı takımdaydık zaten her şekilde, bu yüzden ben minho'nun yanına geçtim.
"lucas ve jisung, minho ve hyunjin. aynı takımlarla katılıyoruz zaten, koçlarınız da aynı. yarış bir hafta sonra. hepinize başarılar dilerim." dediler ve biz de yavaş yavaş oradan ayrıldık.
jisung ve lucas takımdı. yaklaşık iki sene sonra tekrardan. bu garipti, lucas ve jisung'un kavgalarını tekrar görecek gibi hissediyordum istemsiz. eski grubumuzu özlemiştim. jisung ve lucas'ın kavga etmediği, wooyoung'un ve benim garip bir şekilde iyi anlaştığımız, o grubu özlemiştim. şimdiyse bir iz bile yoktu.
her neyse, ben ilk defa bir yarışta minho'yla takımdım, bu benim açımdan iyiydi, bu şansı değerlendirmeliydim.
minho tatlıydı, güzeldi, başarılıydı. ayrıca sıcakkanlıydı da, bu yüzden hemen ona alışabilmiştim zaten. jisung'la nasıl yakın oldukları hakkındaysa en ufak bir fikrim yoktu. jisung insanları sevmiyordu çünkü.
jisung'un gözümün önünden kaybolduğunu farketmem uzun zamanımı almadı, büyük ihtimalle soyunma odasına çıkmıştı. ben de biraz minho'yla sohbet ettikten sonra soyunma odasına çıktım direkt.
"jisung?"
ses yoktu, büyük ihtimalle giyinmişti.(?) bu kadar hızlı giyinmesi ve gitmesi beni şaşırtırken hızlı bir duş alıp giyindim üstümü ben de.
neşeli bir şekilde binadan çıkmak üzereyken, bir şey çekti dikkatimi. "siktir." beynimde uyarı alarmları çalarken koç jin'i çağırmaya karar verdim çünkü kesinlikle görmek istediğim şey kavga eden jisung ve lucas değildi.
pardon, yanlış oldu. jisung'a bağıran lucas görmek değildi.
ses çıkartmamaya çalışarak havuza geri indim ve koç jin'i aramaya başladım. kısa bir bakış attım havuzun çevresindekilere. ancak yoktu, neredeydi?
gittikçe gerilirken koç jin'in odasına ilerledim ve sonunda orada buldum onu. onu bulmaya çalışırken bile yeteri kadar vakit kaybetmiştim.
"koç, lucas ve jisung kavga ediyor." dedim aceleyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
despair ✓
Fanfichan jisung & lee minho -feelings pool kaç senedir yoktum burada. bunca senedir ne adını anmıştım, ne de düşünmüştüm bile. şimdiyse beni jisung'la karşılaştırdığı için teşekkürler ediyorum bu şehre. okulun yüzme takımına girerken aklımdan geçen tek ş...