Hoşgeldin tatlı okuyucumuz, yorumlarını bekliyoruz ❤️
Olivia birkaç gün sonra abur cubur yiyebildiği günlerden birinde Changkyun'un daha önceki günlerde ona verdiği kurabiyelerden istedi babasından. Jooheon mecburen Changkyun'un kapısını çaldı. Çok geçmeden açtı kapıyı Changkyun. Jooheon'ı gördüğüne şaşırsa da gülümsedi ve "Merhaba." dedi.
"Merhaba, Olivia geçen günkü kurabiyelerden istiyor. Anlaşmamıza göre abur cubur yiyebildiği günler var. O sebeple bana tarifini verebilir misin?"
"Tabii, istersen yapılmış da var. Verebilirim."
"Öğrensem daha iyi. Sürekli senden kurabiye istemek kaba olur."
"Sorun yok, gel içeriye."
Jooheon içeriye adımladı ve kapının hemen yanında beklemeye başladı. Changkyun evde kağıt kalem arayıp hızlıca bulduktan sonra tarifi yazdı. Kapının önüne gelip kağıdı uzattı.
"Eksik bir şey varsa vereyim bir kontrol et istersen."
"Eksik birçok şey var bakmama gerek bile yok. Evde pek bulunan malzemeler değiller. O sebeple alışverişe gideceğim mecburen."
"Olivia nerede? Evde tek mi kalacak?" Bir anlığına öyle olacağını düşündü Changkyun.
Jooheon kağıdı alıp kapıyı açtı gitmek için. "Hayır, onu da götüreceğim tabii ki."
Changkyun rahatlamıştı. Evde tek kalmak için çok küçük olduğunu düşünmüştü bir anlığına. Neyse ki korktuğu olmayacaktı. Jooheon gerçekten iyi bir babaydı.
"Ah... anladım."
Kısa bir teşekkürün ardından aralık bırakmış olduğu kapıyı hafifçe itip içeri girdi Jooheon. Olivia'ya seslenip üzerine hırka giydirdi ve anahtarı aldıktan sonra markete gitmek için evden çıktılar.
--
Birkaç gün geçti. Changkyun 2 günlüğüne göreve gitmişti ülke içinde. Gecenin bir saati sessizce evine girdi ancak girerken açık yarasından birkaç damla kanı kapısının önüne damladığını fark etmeden.Sabah saatlerinde Jooheon'ın kargosu geldiği için kapıyı açıp işlemleri tamamladı ve kapısını kapatmadan hemen önce gözü karşı dairenin önündeki zemine takıldı. Merakına yenilip yaklaştı lekeye bakarak. Düşündüğü şey olduğuna kanaat getirdiğinde kapıyı çaldı. Changkyun'un sesi duyuldu içerden.
"Geliyorum!"
Ağır hareketler ile geldi ve kapıyı açtı önüne doğru eğilmiş bir şekilde. Yüzünde acının yansıması vardı.
"Evet?"
Jooheon'ın kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. "İyi misin?"
"İyi miyim?" Nefeslerini düzenlemeye çalıştı. "Hayır değilim. Daha sonra gelsen olur mu?"
"Yardım edebileceğim bir şey var mı?"
"Yara dikmek için malzemen var mı? Yoksa yardımcı olabileceğin bir şey yok."
Olumlu anlamda kafa sallayarak konuştu Jooheon. "Tabii ki var. Sen git, kapıyı açık bırak. Ben geliyorum hemen."
Changkyun sorgulamadı. Kapıyı sonuna kadar açıp salona gitti ve uzandı koltuğa. Jooheon da kendi evine gidip elindeki paketi bir kenara bıraktı ve gerekli malzemelerin olduğu çantayla evinden çıkıp Changkyun'un evine girdi. Kapıyı kapatırken seslendi içeri doğru. "Neredesin?"
"Salon."
Evler aynı olduğu için kendi eviymiş gibi ezbere ilerleyip Changkyun'u buldu. Ancak salon bir sürü alkol şişesi ile doluydu. Changkyun onları acıyı hissetmemek için dün gece geldikten sonra içmişti. Jooheon, Changkyun'un uzanmış olduğu koltuğun boş olan kısmına oturdu elinde malzemelerle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asker - JooKyun ✔️
RomanceÖzel Harekat Timinde görevli Im Changkyun ve yeni boşanmış bir baba Lee Jooheon ile kızı Lee Olivia'nın tatlı, tuzlu, romantik ve kaoslu hikayesi.