BÖLÜM 18 - KIZLAR
Lenora, uykusuzdu. Bütün gece boyunca bir sağa bir sola dönmüş, ne kadar çabaladıysa da beynini zehirli bir sarmaşık misali saran düşüncelerinden kurtulamamıştı. Şimdi kendi işlevini yapmaktan ziyade kızarıp kuruyan gözleri kör bir iğne misali batıyor, canını yakıyordu. Elleri ovmak için sürekli olarak gözlerine gidiyor, zor da olsa bu dürtüsüne engel olmayı başarıyordu. Ağzı bir aslanınki gibi açılıp esneyecekti neredeyse.
"Kızlar birazdan gelecek," dedi genç yüzlü bir hizmetli, ardından saygıyla geri çekilirken yüzünde hoş bir gülümseme vardı.
"Heyecanlı mısın?" Diye sordu Ervildo Eva altın kaplamalı sehpasının üzerindeki gümüş bardağı alıp avuç içlerinde çevirirken.
Lenora zoraki olarak gülümseyerek ritmik hareketlerle kafasını salladı lakin ne bir heyecan vardı, ne de bir telaş emaresi. Sanki hepsi vücudundan bir şırınga yardımıyla çekilip alınmıştı.
"Güzeller güzeli sekiz tane kızım var, senin için zor bir seçim olacak."
Lenora pazardan meyve seçermiş gibi kız seçmeyi çok aşağılayıcı bulsa da buranın dünya olmadığını biliyordu ve Birlik Günü gereği bunu yapmaya mecburdu.
Biraz sonra gümüş yaldızlı bir perde aralandı. Boy boy kızlar neredeyse kuğu misali süzülerek içeriye girdiler. Hepsinin yüzünde ayrı bir güzellik, ayrı bir heyecan vardı.
Boncuk misali sırayla Lenora ve Ervildo Eva'nın önüne dizildiler. Şimdi hepsi en güzel gülüşlerini yüzlerinde sergiliyordu. Lenora hiç bu kadar güzel kızları bir arada görmediğini düşündü. Güneş sarısı saçlar, kiraz dudaklar ve uzun, beyaz bacaklar; giydikleri renk renk elbiseyi layığıyla vücutlarında taşıyan bu bir sürü kız salına salına Lenora'nın gözlerinin içine bakıyordu lakin sıranın en sonundaki; diğerlerine göre daha esmer, daha toparlak yüzlü kız, ifadesiz bir yüzle Lenora'nın gözlerinin ta arkasını görmeye çalışarak bakıyordu.
"Söylediğiniz kadar varmış," dedi Lenora hayran hayran kızları süzerken. Kızlar kendi aralarında kıkırdadılar.
"En baştaki Lena, babası ve annesi hekim ve hatırı sayılır büyüklükte topraklara sahipler." Adının Lena olduğunu öğrendiği kız dizlerinin üzerine çöküp doğruldu. Omuzlarından aşağıya süzülen başak sarısı saçlarını tek hamlede gerisine atmıştı.
"Britta, babası Baş Katib'im olur." Britta da eteklerinden tutup süzülürken sıra bir diğerine geçti.
"Ines, şehrimizin tütün ihtiyacını karşılayan tarlalara sahip. Ayrıca kendisi de bir hekim adayı." Ines'ın göğsü gururla kalkmış, omuzlarına güven oturmuştu.
"Vivian, benim cesur ve hayat dolu ışığım. Babası yakın arkadaşım olur. Annesi ise saygın bir terzidir. Ayrıca Vivian şiir yazıp okumayı çok sever." Derken Vivian'ın suratında yapay bir gülüş vardı. "Vivian, bize bir şiirini oku, kızım."
İnce, uzun parmakları birbirine dolanırken, göğsü heyecanla kabarmıştı genç kızın, telaşlı bir nefes dudaklarının arasından kaçtı. Sesini düzeltti, son bir kez Lenora'nın gözlerinin içine bakıp bir kuş misali şakımaya başladı.
"Nur'um, huzur'um, gün ışığım.." Ahenkli sesi Lenora'nın kulaklarına dolduğunda gözlerini kapadı.
"Geçmişim ve geleceğim, yüreğim, avuç içlerinde atan kalbim. Hepsi senin."
"Gel, dolansın sırma saçlarım. Kokum, kokuna karışsın. Nefeslerim teninde hayat bulsun." Lenora'nın gözlerinin önüne Ryker oturduğunda dudaklarında izinsiz bir gülümseme çoktan yerini almıştı.
"Sevdiğim ve seveceğim, geç kalma, sen güzel seversin."
"Yarınımsın, nazımsın, çocuğumsun, hecemsin. Gülüşünde hayat bulduğum, kurtuluşumsun."
"Şimdi bedenlerimiz uzakta, ama unutma, kalbim avuçlarının arasında."
Satırlar Lenora ve Ryker'ın arasında bir köprü misali kurulurken Lenora'nın kalbi çaresiz bir özlem, tüten bir hasretle kavrulmaya başlamıştı. Göz pınarlarına oturan bir kaç inatçı yaş akmak için direniyordu lakin Ryker'ın hayali, dudaklarını
hareket ettirerek, "Ağlama," diyordu."Nasıl buldun şiiri?" Diyen sese irkilerek bakan Lenora son anda kendini toparlayabildi. Çatallı sesini hiçe sayıp zor duyulan bir sesle mırıldandı. "Çok çok güzel," derken Vivian haklı gururunu yaşıyordu.
Ervildo Eva sırayla kızları tanıtmaya devam ediyordu lakin Lenora hiçbirisini duymuyordu. Bedeni o odaya hapsolmuştu ama ruhu, eşini bulmak için çoktan uzak diyarlara uçmuştu.
Eşini arayan bir ruh, onu bulana kadar geri dönmeyi reddediyordu. Suyu da oydu, aşı da aşığı da. Hayatı fani bir bedende bulmuştu ve bu hayatı yaşamak en büyük arzusuydu. Son arzusu'ydu Ryker, kollarının arasında yaşamanın aslında ne demek olduğunu öğrenmiş, nefes almanın kıymetini bilmişti. Yaprak gibi ordan oraya savrulan savunmasız bedeni, o kolların arasında yuvasını bulmuştu. Onunlayken kuşlar ötüyor, yağmur bulutları dağılıyor ve gökkuşağı ortaya çıkıyordu.
"Ve en son kızımız," dedi Ervildo Eva çatık kaşlarıyla. "Son kızımız," diye yinelediğinde ifadesinde bir aksilik vardı. "İsmin nedir?"
"Nora," dedi cılız bir ses. Sesi odanın içinde dağılıp kaybolmuştu.
"Son kızımız da Nora," dedi hâlâ aksi bir ifadeyle. Hakkında daha fazla bir şey söylememiş, Lenora'ya öveceği bir şeyi yokmuşçasına Nora'yı süzüyordu.
Lenora'nın gözleri kızın boynunda gururla taşıdığı yaprak desenli kolyeye gittiğinde onun Fred'in kızı olduğunu anladı. Miskinliğini üzerinden atıp olduğu yerde doğruldu."Birbirinden güzel kızlara teşekkür ediyorum. Benim için zor bir seçim olacak." Dedi Lenora buruk bir sesle. Kızlar eteklerini toplayıp, son kez güzelliklerini tablo misali sergileyerek uzaklaşırken en arkada kalan Nora mahsun bir bakışla uzaktan Lenora'yı izliyordu. Ağlamasına ramak kalmıştı. "Lütfen beni seçme, babamı burada bırakmak istemiyorum," diye fısıldadı ama Lenora onu duymamıştı.
Ervildo Eva sandalyesinden kalktı, odanın bir ucundaki geniş pencereye doğru yürümeye başladığında kafasının içindeki düşünceleri susturmaya çalışıyordu. Bardağından bir yudum alırken arkasına bakıp dalgın dalgın etrafını süzen genç yüzü izliyordu.
"Nasıl da benziyorsun yosma annene," diye mırıldandı duyulmayan bir sesle. Nükseden nefreti parmak uçlarına değin yayılırken bardağı avuçları içinde tüm gücüyle sıkıyordu. Bardak kırıldı, parmak uçlarından kan akarken nefreti de bir süreliğine ortadan kalkmış, onu maskeleyen yabancı bir duygu yerini almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BATAKLIK ÇİÇEĞİ
Fantasy-TAMAMLANDI- Bizim için yazılmış kaç son var bu hayatta? Yaşamanın; nefes almak, köprü altlarındaki tekinsiz tiplere paçayı kaptırmamak, gazete köşelerinde ek iş aramak ve çikolata paketlemek sandığım bir döneminde en yakın arkadaşımın kaybıyla hay...