Asansörden inip doğrudan masalardan birine kendimi atmıştım.
Bir yandanda hiyeroglif şeklinde karışık notlar alırken diğer yandan dosyaların havada dönüp istediğim sayfaları buluyordum.
Doğrusu hep farklı dillerde şifreli alırdım notlarımı şimdiyse bilerek daha karışık yapıyordum Stark ve Banner'ın kişisel yorumlarımı okuması pek hoş olmazdı.
Bana ait notlar benim okuyacağım şekilde kalması daha güzel olur.Kafamı öğleden önce koyup çalışmaya başlamıştım, ama kafamı en sonunda sakinleştirip çalışmayı bitirdiğimde öğleyi çoktan geçmiş buldum.
Kalkıp hemen dosyaları elime topladım, odama gittiklerini zihnimden komut verince ,beyaz bir teleport büyüsü küme halinde onların etrafını kapladı ve elim boş kaldı.
Bu ders işini bugün hızlı bitirmem gerektiği aklıma geldi.
Ve yine asansöre bindim.
"Friday antreman odasına götür beni, Wanda'ya da dersinin olduğu söyle gelsin."
Friday komutları doğrultusunda seri bir hareket sistemiyle asansörü antrenman odasına getirdi.
Girdiğim spor salonunda kimse yoktu, bu iyidi. Biraz yürüyüp doğru alanı aradım.
Poligon tarafı daha açık alandı. Orda yapmak daha kolay olacağını hesaba katarak o alana ilerledim. Ceketimi çıkarıp havaya bıraktım. Ceket sanki ben tutuyormuş gibi her hangi bir yere temas etmeden askılığın tarafına doğru döndü ve askılığa yerleşti bu tip hareketlerde ekstra büyü yapmaktan ziyade zihinsel komutlar verildiği için benim için su içmek kadar doğal bir zihni hareket.
Tabi zihnini geliştirmemiş ve ona komutlarla hükmetmeyi öğrenememiş insanlar için bu çok zor bir deneyim, sonuçları normal bir insan gibi küçük düşünce kapasiteli bir zihinde en kötü ihtimae ölümcül olabiliyor.
Kendi etrafımda döndüm. Kollarımı uçlarını dirseklerime kadar çektim. Ellerimi yanlara saldım.
Sağ elimi yumruk yapıp sıktım damarlarım belli oluyordu, elimi kaldırdım kafam hizasına, zihnimin içinde yıllardır antrenman yaptığım odayı reel dünyaya endekslemeye başladım.
Elimden endeksleme yapmam yüzünden uzun ip gibi beyaz dalgalar odaların kıyılarına gidiyordu ana hatları oluşturmak için. Odanın uçlarına ulaşınca halat gibi gerildiler. Beyaz büyü gücüm etrafa tutunma dalgalarından her yöne doğru beyaz tozlar yaymaya başladılar. Odanın atomlarını Bozup yerine kendi zihnimin sinir hücrelerinin oluşturduğu odayı oluşturmuştu bile bu her yanı kaplayan ve kar gibi parlayan tozlaşma büyüleri.
Açılan asansörle gelen Wanda eliyle sağ sol yaparak önünü açarak şaşkınca bana gelmeye başladı, bunun bir büyü olduğunun farkındaydı ama ne tür olduğunu kestiremiyor bes belli.
Gelen Wanda'ya döndüm;
"Hazır mısın?"
Sessizlikle etrafına baktı odaklanarak bir tehdit bekliyordu etrafına her yere baksada bulamayınca mecbur bana döndü soran gözlerle.
"Neye?"
Güldüm yumruk yaptığım elimi açtım beyaz sinirler birleşirken gelen şiddetli sarsıntı ve kör edici beyazlıkla yere yapıştı.
Amele sümüğü-
Hayır bunu söylemeyeceğim söylemeyeceğim ,kahkaha atmamam gerek. Haline gülmek istemesemde başaramayıp,kıkırdadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mueaqad
Fanfiction|Marvel & Moon Knight AU| Askıda- Evrene hükmeden taşlardı elbette... Gerçeklik, Ruh, Zihin, Zaman, Uzay Ve Güç. Ama taşlar sanılanın aksine tek değildi... 2024 Temmuz'a Kadar Askıda -Tek tük bölümler gelebilir- Evrenin var oluşundan çok önce b...