On Üç-ثلاثة عشر

319 33 27
                                    

        Aradan bir hafta geçmişti, bir yıl gibi geçen bir hafta. Ve onlara biraz ısınmıştım -sanırım ısınmışımdır yani-  hatta babama bile -ki bu hala çok tuhaf geliyor- az da olsa, en azından kendi içimde onu Banner olarak tanımlamıyorum.Bu da iyi bir gelişme nefretim azalmış ve gitme düşüncesini bir nebze erteledim, tabi bu tekrar ortaya çıkmayacağı anlamına gelmez.

        Bu bir haftada en çok Peter ve Nat ile yakınlaşmıştım. Tabi ekipte sık sık yanıma geldi ama en çok Peter ve Natasha'ya karşı ön yargılarımı kırmaya başladım.

      Peter oyun oynamayı çok sevdiğimi öğrenip-

        Ki bunu kesin Phil söyledi başkası söyleyemez Jacob'ın söyleyecek hali yok, ki baş belası bana gül yolladı umarım Marc ve Steven görmemiştir ama Wanda ve Tony iğneleme yaptığından er yada geç öğrenicek. 

        Neyde kalmıştım? Evet. Oyun konsolları ve Plastation yanına da retro aşkımdan dolayı bir NES alıp yatağıma kurulmuştu.Okuldan gelip yemek yedikten sonra ödevleri ve seçtiği günün oyunlarıyla yanıma geliyordu akşam yemeğine kadar onunla oynuyor ve ödevlerine özellikle de felsefeye yardım etmiştim. Sabah ise Babam ve Nat geliyordu. Babam muayenemi yapıyor sonrada Nat'in;

 "Kız sohbetleri yapacağız canım."     

                Ya da;

   "Tony seni çağırmıştı Bruce önemli olabilir."

       Tarzı bahanelerle gönderiyordu.

        Normal şeylerden konuşuyorduk. İkimizinde hayatı boyunca pek bir uzak kaldığı konular olduğundan hoşumuza gidiyordu gözlerinden okuyabiliyorum. Gündem gibi konular. Arada bana ekip hakkında bilgiler veriyordu. Gülümsemesinin verdiği güvenle birlikte yavaş yavaş maskemi aşağı indiriyordu buna izin vermiştim biraz gülmeye hakkım var. Ama daha fazlası yok sade küçük bir tebessüm gamzeleri göstericek kadar değil. O ise bu tavrımla kendini ve duygularını yüzüne daha çok yansıtıyor.Kendisine ve kuleye alışmamı istediğini seziyorum.

        Sık sık ona bağlanmamam gerektiğini tekrar edip duruyorum kendime. Bu benim istediğim şeydi annemden yani bu tavırlar işte... 

         Benimle düzgün bir şekilde konuşmasını istedim hep, benimle konuşsun. Halüsinasyonlar, benim zihnimin halüsinasyonu annemdi, benimdi, benimleydi, ben öyle olmasını istemiştim. Beni her gece yatıran korktuğumda yanıma gelip yatan kadın sadece zorlukla bulduğum, bildiğim fotoğrafların ve kalbimden geçen en derin hayallerimin yansımasıydı. 

       Hastalık olsa da saklamıştım bunu hastalık olduğu konusunla bilinçliydim ama vazgeçmedim çünkü ona ihtiyacım vardı ama hiç konuşmamıştı. Sadece gözümün önünde bana dokunmadan güvenli mesafede kalmıştı bunun bana yetmesi gerekirdi ama yetmemişti. 

       Geceleri şimdi gözüme hiç uyku girmiyor. Nat'tan hissettiğim yoğun annelik ve bana karşı koruma iç güdüsü beni çıldırtıyordu. Bununda yanılsama olmasından korkuyorum çünkü.

      Küçük Cyra... Her gece bu hayallere ve halüsinasyonlara son vereceğini söylese de hiç yapmadı, bunu yapamadım işte bir tek bunu başaramadım...

       Annemi doğduktan sonra ilk defa 15 yaşında gördüm. O kadar güzeldi ki... Ama o gün anladım, çoğu şeyi o gün anladım.

       Kendime gelmeliyim yine tek anıdan derinlere döndüm. Başka bir şeyleri gözden geçirmem daha iyi olur. 

       Steven ve Marc evet sanırım bu konuyu düşünmem daha sağlıklı olucak. 

       Steven... O çok tatlı kesinlikle ÇOK TATLIIIII! Bazen yanıma geldiğinde kendimi tutamayıp;

        ' Annen seni şekerle mi yıkadı yiğidim! '

        Demekten feci korkuyorum. İçimde ki minik ergen keko ortaya çıkmasın diye pestilim çıktı.

        Günde bir kez geliyor. Sabah kahvaltısını o getiriyor ve bu beni mest ediyor!

      Ben Nat'in gönderdiği sağlıklı menüyü -ki bu kadar yumurta bana fazla artık- yerken o karşımda vegan mısır gevreğini yiyor. Konuşmuyoruz. İkimiz de bu konuda utangaçız çünkü o bana baksa bariz yemeğe gömülüyorum ben ona baksam o da hemen gözlerini başka yönlere kaçırıyor.

     Akşamları ise sadece camın dışından bakılıyor genelde ter içinde muhtemelen beşinci uyanışımı yaptığım üçüncü gün fark ettim. Karanlık koridor camından benim gece lambamdan gelen ışıklar kenarda yaslanmış sırtı ve yüzünün hatlarına vuran Marc. Bana bakmıyor hiç bir zaman. Sadece sırtı cama yaslı bir şekilde ters.

     Sert hatlar alan yüzü ışığın yansımasıyla o kadar güçlü ve sağlam duruyor ki. Asla gevşek bir ifadesi olmuyor asla gevşemiyor her daim sert.

      Altıncı uyanışımda olmuyor.

       Nick dördüncü gün geldi çok sert bir kavga ettik.

              "NE YAPTIĞININ FARKINDA MISIN BANNER ÖLEBİLİRDİN!"

            "BU SENİ İLGİLENDİRMEZ NİCHOLAS!"

         "KENDİNİ TOPLAMAK ZORUNDASIN SENDEN BEN SORUMLUYUM VE BİR DAHA BÖYLE BİR ŞEYİ DUYMAK BİLE İSTEMİYORUM! ADIMLARINI. ADIM. ADIM. BANA. SÖYLİYECEKSİN!"

         "SİKTİR GİT! BENİ ÇILDIRTMA BE ADAM!"

    Kavga benim yeşile döndüğümü babama haber veren Friday sayesinde bitti. Son anda Morfini bastılar. Nick'i çok severim ama bu diyalog son kısımın ve beni feci çıldırttı! Aklıma geldkçe kollarımda yeşillenme oluyor. Beni korumak istiyor biliyorum.Ama hala o akıl hastanesine kapatılmış çaresiz çocuğu görüyor bende ve bu beni asıl çıldırtan mesele.

      Phil ise... Benimle konuşmuyor. Sadece gece akşam yemeğinden sonra geliyor misafir sandalyesine oturuyor ve elimi tutup gülümsüyor. İkimizde konuşmuyoruz. Beni affettiği zaman konuşucak bunu biliyorum ama bana küsken bile yanımda olduğunu belirtmek amacıyla ellerimi tutup tebessüm ediyor.

       Bu beni küçük bir kız kadar mutlu ediyor, dondurma alınmış küçük bir kız gibi. Bu arada çocuk olabildiğim o anlar için ona borçluyum...

      Gözümün önünden geçen bir haftanın en önemli anlarıyla gülümsedim. Kimse olmayınca düşüncelerime dalmayı seviyorum.Bazen.

       Bu olanlar sadece bir buçuk hafta için çok hızlı geliyor. Sanki bir rüyadayım. İstediğim herkes burda beni görüyorlar, beni hissediyorlar.

        Beni hissediyorlar, biliyorlar. Bunu en son Arthur'un gölgesinde hissetmiştim...

🌕🌕🌕
Umarım beğenirsiniz.

Bol bol yorum yapın canlar gazi maaşım bitti.

Sizleri seviyorum sağlıcakla kalın :))))))

MueaqadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin