Sekiz-ثمانية

457 40 22
                                    

       Gözlerinde ki korkuyu görünce bir şey demedim ona arkamı döndüm ve yürümeye başladım hızla.

     Bir yandan büyülerimin otomatik şekilde getirdiği ceketimi giydim.

      Korku yaratmak , kendisi korkmuştu gözleri gerçekleri istemişti bende vermiştim. 12 Yaşımdan beri bir katildim ben.

      Öyle olmak zorunda kalmıştım.

      Eğer bir Custos'san ellerine bir çok kişinin kanı bulanırdı.

        Ama ben ellerime kendim lanetli kanı sürmüştüm ,beceriksizliğim ve kendi çıkarlarım uğruna lanetlenmiştim...

    Kendime bu kadar odaklı olmasaydım lanetlenmiyecektim belki de?

      Asansöre bindiğimde kendi kendine çalışırken Friday'in robotik sesi yankılandı, sahi sadece onunla konuşuyordum.

     Memnuniyetsiz bir sesle homurdandım. Yine oluyordu işte. Doğduğumdan beri benimle kimse ama kimse birlikte her hangi bir bağa girmezdi. Çocukken suçum yoktu lanetli değildim.

     Ama O haklıydı ben lanetliyim, doğumumda bile masum değildim.

    En büyük Custos günahına doğdum, en günahlı benim...

   "Bay Castle sizi görmek istiyor."

    En azından yanımda hâla ki çoğunluk katillerden oluşsada 'hak etmediğim' yardımları verenler var,

    "Görsün o halde."

     Hızlanan asansörün gelmesi bir oldu. Açılan kapılarla salonda duran Avengers -Spector harici- ve Frank'i gördüm.

     Frank kalktı bir yan çanta taşıyordu, klasik bir memur çantası, aynı zamanda benim istediğim şey. Katilseniz eğer çoğu konuda yetenekli olmak zorunda oluyorsunuz, delil bırakmamak için, bu meziyetlerinize delil bulmada ekleniyor.

      İşte Frank bu konuda benim kadar hızlı davranma konusunda bir usta.

     "Nasıl gidiyor El-Ahram."

     Uzattığı elini sıktım ,üç sene önce aynı göreve daha doğrusu benim görevime denk gelince beraber çalışmıştık.

     Kısa sürede iyi bir ikili oluşturmuş bazen kendi gizli araştırmalarımda o ve Matt Murdock'la çalışırdım.

    "İyi diyelim iyi olsun Frank."

    Elinde ki çantayı uzattı yüzümü kaplayan sinsi gülümsemeye karşı koyamamıştım, içimden akan üzüntüyü bastırdım sadece bu gece yaşayacağım ısınma turuna odaklanmalıyım.

    "Bu yüzden yanımdasın Castle."

    Ne istediğimi iyi biliyorsun çünkü.

      "Hey Frank?!"

     Salonun girişinde ki Marc seslenmişti, Frank bir dönem bana bir arkadaşımdan bahsetmişti.

      "Burda ne işin var?"

     Frank ona döndü, bu şu hep bahsettiği Marc Spector? Evet o. Frank yalvarırım benim hakkımda bir şey açık etme.

      Yanarım. Bunlar olmasa bile Nick'ten sağlam bir nutuk yerim.

  "Selam Marc, Eflin'e bende ki emanetini verdim."

      Marc'la yumruk tokuştudular, Bana baktı anlaşılan ona anlatmıştı beni ve meziyetlerimin bir kısmını.

MueaqadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin