Yirmi-عشرين

163 25 24
                                    

    Sabah elimden geldiğince uyusam bile tedirgindim.

     Kendimi rahatlatmayı başarınca üstümü değiştim bu gün gidecektik.




    Odama biraz baktım komidinin üstündeki çerçeveyi aldım elime.

Gece fark etmemiştim zaten o utançtan sonra çok geç odama girip hızla uykuya daldığımdan odamı incelememiştim.

Bu malikaneye yıllardır gelmiyordum.Bunun bariz etkisi olan fotoğraf sabah sabah kafamı bozmuştu.

Fotoğraf 7 yıl öncesine felaketten öncesine aitti. Fotoğrafın hikayesi yoktu. Arthur'un yine romantik olayım dediği anlardan birinde çıkmıştı.

    Arthur belime sarılmış beni havaya kaldırmıştı batan güneşin ışığı hakimdi arka planda, kahkahalar atarken saçlarım her londra mevsiminde olan rüzgarla yüzüme geliyordu. Yüzüm kızarmıştı ama çokta belli olmuyordu dikkatli bakılmadıkça.Fotoğraf benim en sevdiğim olarak adlandırdığım London Eye'de çekilmişti. 14 yaşındaydım genç aptal bir kız çocuğu ve yanlış ilişki 25 yaşında ki bir genç yetişkin.

    Hafifçe fotoğrafı kendimden uzaklaştırıp bıraktım, fırlatmak gibi bir lüzuma girmeden zaten yer çekimi zaman kaybetmeden fotoğrafı paramparça etmişti.

     Kulaklarımda anımsadığım bağırmayı duydum. Bu iş bittikten ve hesaplaştıktan sonra tek temennim beynimdeki Arthur'dan kurtulmak...

"Artık bitti Arthur. Beni durduramazsın."

Kendi kendime söylediğim cümlelerle moralim düzeldi gülümsedim. Beni kullandığı yetmişti.

İlk tanıştığımız günü anımsadım hep bana gözümün önünde büyüyüp serpildin derdi bende gülerdim.

Bunun gülünecek bir yanı yokmuş ben onu 8 yaşında tanımıştım o ise 19 yaşındaydı. O günleri düşündükçe kendime acıyorum. Kendimden nefret ediyorum ona karşı hissetmeye başladığım yakınlık 12-13 yaşlarında başlamıştı.

Çocuk olmasına izin verilmeyen aptal bir genç kız olarak, benden uzak durmalıydı ben kendime yasak olana bu kadar çok his duymamalıydım.

  Gözlerimi kapattım ve içten bir gülümseme kapladı dudaklarımı gözümün önündeki yüze baktım. Kendim için sonunda en doğrusunu bulmuştum ama bu kez ben onun için doğru olan olmasamda...

"Çünkü artık kalbime güveniyorum."

   Odamdan toparlanıp çıktım ve suratıma ifadesiz bir yüz yerleştirip koridorun sonuna ilerleyip hızla kapıyı çalmaya başladım. Türkiye'de buna 'alacaklı gibi vurmak' deniyor ve ben bu şekilde kapı çalmaya bayılıyorum!

"Kalk hadi çoook işimiz var!"

   Kapının açılmasıyla hafifçe geriledim ilk yüzünden Marc olduğunu anladım ve-  Amanın yarı çıplaktı elinde bir tişört vardı. Baklavaları görünce suratım kızardı. Mükemmeldi.

'Gerçek bir yaratılış şaheserisin beee!'

Demek istesemde o kadar da delirmedim.

"Ye-yemeği yi-yiyip gi-delim aşağıda salondayım."

     Gözlerimi zar zor ondan çekip merdivenlere ilerledim koşar adım.Merdivenlere koşar adımlarla gidip indim. Arkamdan bağırdı;

"DÜŞÜCEKSİN YAVAŞ OL!"

     Oldu canım bir de suratımın halini gör istersen!

   İnince hemen yemek salonuna geçtim suratımı o gelene kadar düzeltmem gerekiyordu.

MueaqadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin