Bir-أ

909 45 9
                                    

Evrene hükmeden taşlardı elbette. Gerçeklik,Ruh, Zihin, Zaman , Uzay,Güç.

Ama onlar tek değildi. Evrenin var oluşundan çok önce bir ırk vardı. Bu altı taşa hükmeden Custos'lar.

🌒🌓🌔🌕🌖🌗🌘

   Ellerimi kenetleyip çenemin altında birleştidim bir süredir böyle heyecan ve stres karışımı duygularla uğraşıyordum sanırım bu görev yüzünden.

    Jet koltuğundan kalkıp etrafta bir ileri bir geri volta atmaya başladım. Üstümdeki kapşonlunun kollarını çekiştirip kollarımı bağladım. Beyaz spor ayakkabılarımı inceledim. En sonunda muhtemelen benim yüzümden başı dönen Phil bıkkın bir sesle söylendi,

"Görev bitti araştırma tamam neden bu kadar stres yaptın."

   Kafamı kaldırıp jetin ön kısmına ilerleyip çenemi pilot koltuğuna yasladım,

"Hey Maria, Phil bana karışıyor."

     Maria iki çocuk gibi olan bizden bıktığını belli ederek ofladı, biz Phil'le hep böyleydik.

"Eflin git ve otur az kaldı, ayrıca lütfen benim içimde bir yeşillik yok ama beni biraz daha bunaltırsan çıkacak."

    Ofladım bu stres vücudumda dolaşmaya başlamış gibi hissediyordum. Yavaşça sol kolumu sıyırdım kumral tenimin üzerinde gezen yeşillik bana olacakları hatırlatmakla birlikte daha çok stres ediyordu.

     Quinn jetin sıhhiye bölümüne yürüdüm. Yavaş adımlarla gidiyordum, kalbimin yavaşlaması için.

      İlk yatağın üstündeki çantamı aldım üstümü değişmem gerekiyordu görev kıyafetlerimde - ki bunlar rahat etmemi amaçlayan sweat, eşortman ve spor ayakkabıdan başka birsey değildi- . Çantamı açıp siyah boğazlı kazağımı, siyah kumaş pantolonumu siyah kemerimi çıkardım.

     Yavaş davranıyorum sanki zamanı yavaşlatmak için , ki bunu yapabilirim ama Annanemin sesi kulaklarımda çınladı:

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

     Yavaş davranıyorum sanki zamanı yavaşlatmak için , ki bunu yapabilirim ama Annanemin sesi kulaklarımda çınladı:

     "Güçleri kendi çıkarlarımız ve zevklerimiz için kullanmamalıyız bebeğim."

    Boynuma zinciri geçirip siyah botlarımı giydim saçlarımı yapmak için telefonun kamerasını açtım kendime baktım.

    Mavi gözlerimin göz akındaki damarlarım yeşillenmişti. Burnum Sokovia soğuğu yüzünden kızarmıştı ki bu doğal sıcak ülkeye mensubum, aynı şekilde yanaklarımda kızarmıştı.

    Kendime gülümsemeye çalıştım, beceremeyince pes edip dudaklarımı düz çizgi haline gelmesi için bıraktım. Zor olacaktı benim için...

    Babam Bruce Banner, eski yani öğrenmeden önceki idolümdü adam. Benden ,kızından tamı tamına 21 yıl sonra haberi olacaktı.

    Ne olacaktı?Ne tepki vericekti? Yokmuşum gibi mi davranacak?Yoksa beni istemediğini açık beyan söyleyecekmi? Sevgilisi Romanoff ne tepki verecek?

    Her ne olursa olsun yıpranıcam, annem hiç anne olmadı ki bana bu kader varken babamın babalık yapacağını dileyebilirim.

    Saçlarımı saldım dalgalı-kıvırcık saçlarımla uğraşıp şekil verecek havamda değilim.

    Çantayı toplayıp yine yatağın üstüne bıraktım odama koyarlardı zaten.

     Yavaştan alçaldığımızı hissedince hızlı adımlarla kokpite girdim.

"Sonunda geldin iniş yapıyoruz otur."

"Tamam Mari."

      Başım çatlayacak gibiydi elimin üstü hafif yanar gibi bir acı vermişti şöyle bir sağ elimin üstünü ovaladım. Kulağıma gelen cinsiyetsiz naif ses beni yatıştırmaya başlamıştı.

'Beyin faaliyetlerine biraz ara verelim genç efendi.'

    Yavaştan uyuştuğumu hissedince gülümsedim kemerimi bağlayıp Kafamı yasladım şimdi tek endişem görevde bulduğum dosyaları deşifre etme rekorumu kırma süremdi. Taşları ben kontrol etsemde beni anlamaları ve konuşmaları çok hoş bir eylem.

     Bu çok az Custos'a verilen bir nimet.

       Kafamı koltuğa dayadım, kendimi kandırmamın alemi yok Bruce Banner'ın gerçekten babam olmasını istiyorum...

       Jetin pistte çıkardığı ses ve ardından gelen sabitlik hissiyle gözlerimi açtım yan tarafımda olan Phil'e dönüp.

"Ben direk laboratuvara geçicem, bana kahve al köle."

      Phil yalandan omzuma vurup;

"Sana terbiyeni Churchill mı verdi?!"

     Kemerimi açıp Maria'nın peşine koştum jetten indik gerindim;

"Hava mükemmel, keşke Helicarrier denizde olsaydı. Güneşlenirdik Mari."

     Maria hafifçe güldü;

"Görev boyunca beni çok yordun Eflin."

"Biliyorum sadece bugün telaşlıyım."

    İçeriye girmeden önce eliyle omzumu güven veren bir abla edasıyla sıktı;

"Korkma, geçicek. Bence bunları düşünme-  Hey Jacob yine seni kesiyor."

         Dönüp pistin diğer ucuna baktım. Bu konulara yeminliydim hayatıma kimseyi almıycaktım hoş. Jacob bunu bilse bile pes etmiyor tıpkı diğer hayranlarım gibi.

"Kendimi eclair gibi hissettim."    Maria elini alnına çarpıp bana umutsuz vakaymışım gibi baktı.

   Konuşmadan içeri girdik, ben sağa yöneldim ona el salladım laboratuvarıma saklanıcaktım hep olduğu gibi...
  
    Zaten ben değil miydim yalnızlığa hapseden kendimi...

🌕🌕🌕
Watty beni çıldırttı yazdıklarımı sildi:/

Umarım beğenir ve bol bol yorum yaparsınız.

MueaqadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin