Kendisine doğru parıldayan istekli gözlerle bakan Jeongin'i nasıl reddedeceğini bilememişti Felix.
"Şey, aslında-"
Felix konuşmaya başladığı sırada Jeongin Felix'in koluna girmiş ve ilerletmişti onu.
"Hadi ama, sadece yarım saatçik oturup kahve içeceğiz."
Felix bölünen lafıyla susmuş ve başka bir şey demeden Jeongin'in kendisini ilerletmesine izin vermişti. Kafeteryaya geldiklerinde Jeongin Felix'i masaya oturtmuş ve kahveleri almaya gitmişti.
"Al bakalım, şekerli sütlü kahven"
Felix, Jeongin'in önüne bıraktığı kahvesini eline almış ve ufak bir teşekkür mırıldanmıştı.
"Changbin adamı ne istiyormuş?"
"Mailimde bir sorun çıkmış, malzeme listesini verdi"
"Hmm anladım"
Jeongin mırıldanmış ve kafasını sallayarak etrafına bakınmıştı.
"Aaa Jisung, hey buradayız"
"Selam"
Felix, yanlarına gelen tombul yanaklı, yüzü şirin gibi gözükse de oldukça ateşli giyinen çocuğu süzmüştü baştan sona.
"Merhaba"
"Oh, merhaba Jisung ben"
"Felix"
Kendisine elini uzatan çocuğun elini sıkıp gülümsemişti Felix.
"Felix, bölümümüze yeni geldi."
Jeongin'in de onu Jisung'a tanıtmasıyla tekrardan minikçe gülümsemişti Felix. Tanımadığı kişilerin arasında kendisini garip hissetmişti.
"Ne arıyorsun bizim fakültemizde?"
"Aman, fakültenizi yesinler sizin. Sevgilimi arıyorum"
"Chan hyungu mu?"
"Benim başka sevgilim mi var gerizekalı"
Jisung'un Jeongin'in ensesine bir tane geçirmesiyle ufak bir kahkaha bırakmıştı Felix. Uzun zamandır kimseyle arkadaşlık kurmamıştı. Son 4 aydır muhatab olduğu tek kişiler Hyunjin ve Minho'ydu.
"Sen hangi bölümdesin?"
Sohbete katılmak istemişti Felix.
"Konservatuardayım"
Bununla başını aşağı yukarı sallamıştı. Çocuk gerçekten de havalı biriydi.
"Aha sevgilim geldi"
Jisung Chan'ı görmesiyle el sallamış ve yerlerini belli etmişti.
"Selam"
"Selam sevgilim"
Jisung selam verir vermez Chan'ı yanaklarından tutup kendine çekmiş ve dudaklarına sıkı bi öpücük kondurmuştu.
"Sana anlattığım Aussie hyungum"
Bununla Felix'in kaşları havalanmış ve Chan'a doğru bakmıştı.
"Merhaba Chan ben"
Chan, Jisung kendisini bırakır bırakmaz konuşmuştu.
"Felix"
"Felix de Avustralyalı hyung"
"Aaa öyle mi?"
"Evet, ancak artık oraya döneceğimi sanmıyorum. Yeni ailem burada artık"
Yeni ailesinden bahsederken sıcak gülümsemesi yüzünde belirmişti tekrardan. Diğerleri konuşmaya dalmışken telefonu çalmıştı. Hyunjin arıyordu.
"Afedersiniz bunu açmam gerek"
Sandalyesinden kalkmış ve yanlarından uzaklaşmıştı birazcık.
"Efendim Jinnie~"
"Bebeğim, bitti mi dersin?"
"Bitti ama bölümden bikaç kişi kahve içmeliyiz diye ısrar etti. Hayır diyemedim, kahve içiyoruz. Birazdan kalkarım ama"
"Anladım bebeğim. Atölyeden çıkıyorum şimdi seni almaya geleceğim. Sonra stüdyoya geçeriz hm?"
Hyunjin, vücudunu saran kıskançlık hissini görmezden gelmeye çalışarak konuşmuştu.
"Jinnie süper olur çok özledim seni"
"Ahahhaha bebeğim daha sabah ayrıldık ama ben de çok özledim. Yarım saate oradayım bekle beni"
"Tamam dikkatli sür lütfen"
"Tamam bebeğim kapatıyorum şimdi görüşürüz"
"Görüşürüz aşkım"
Felix son söylediği kelimeyle çığlık atmak istemişti. Hyunjin'e ilk defa 'aşkım' diye hitap etmişti çünkü. Daha önce hiç böyle sevgi sözcükleri kullanmamıştı. Çekiniyordu birazcık. Yüzünde kocaman gülüşüyle arkasına döndüğü zaman burun buruna geldiği Jeongin ile korkup geriye sıçramıştı.
"Sevgilin miydi?"
"Tanrım, dibimde ne yapıyorsun?"
"Jisung ve Chan hyung gitti, sana bakayım demiştim ama sevgilinle konuşmanı böldüm sanırım"
Jeongin tek kaşını kaldırmış ve kollarını bağlamış bir şekilde sorgular ifadesiyle bakıyordu Felix'e. Felix yine rahatsız olmuştu bundan. Ona neydi ki?
"Hmm sevgilimdi"
Fazla sorgulamasını istemeyip kısa kesmiş ve masaya doğru yürümüş ve oturmuştu. Hyunjin'in gelmesini bekleyecekti. Soğumuş kahvesini eline almış ve yudumlamıştı.
Jeongin de arkasından gelmiş ve oturmuştu karşısına. Felix'in onunla fazla iletişim kurmaması durumunu zorlasa da yılmayacak, bu çocukla bir şekilde arkadaşlık kuracaktı.
"Chan hyunga yeni ailem diye anlatırken neyden bahsediyordun?"
"Yeni ailemden?"
"Tanrım, aptal rolüne yatma Felix. Kim olduklarını soruyorum"
"Hala bu durumun seni ilgilendirdiğini sanmıyorum?"
Jeongin derin bir nefes vermişti. Bi şeyler öğrenmek için hızlı gittiğinin farkındaydı ancak hep ulaşmak istediği Lee Minho'nun bu sabah arabasından bu çocuğu indirdiğini gördüğü için dayanamıyordu. Felix'in boğazına yapışıp her şeyi bir çırpıda zorla öğrenmemek için çok zor tutuyordu kendini.
"Arkadaş olduğumuzu sanıyordum"
"Tüh, değilmişiz"
Çalan telefonuyla beraber Jeongin'e cevabını vererek kalkmıştı masadan. Sorgulayıcı tavırları hiç hoşuna gitmiyordu. Kafeteryadan çıkıp çalan telefonunu cevaplamıştı.
"Efendim"
"Otoparktayım"
"Hemen geliyorum"
Felix telefonu kapatmış ve hızlı adımlarla otoparka yürümüştü peşinde onu takip eden Jeongin'den habersiz.
Hyunjin, etrafını kontrol ederek arabadan inmiş ve ona doğru gelen bebeğine sarılıp kokusunu içine çekmişti. Ardından çekilmiş ve dudaklarını bebeğinin dudaklarına bastırmıştı.
"Jinnie, biri görecek"
"Bu bana aşkım dediğin içindi"
Hyunjin omuzlarını silkip konuşmuştu. Bununla Felix de kıkırdamış ve ayrılıp arabalarına binmişlerdi.
Onları uzaktan izleyen Jeongin şoka düşmüştü. Ne sikim dönüyordu böyle?! Hwang Hyunjin ve Felix mi? Üstelik sabah da Minho'nun arabasından inmişti. Kendisi Lee Minho'yu deli gibi isterken bu ikili onu aldatıyor muydu yoksa?! Bunu kullanarak ona yaklaşabilirdi. Bu fikir aklına yatmış ve kafasında planını oluşturmaya başlamıştı. Lee Minho onun olacaktı.
---
hiç böyle şeyler yoktu aklımda noldu birden yabu arada yeni oneshot kitabıma göz atmayı unutmayın!!! şimdiden 2 oneshot attım bile<3
---