Jeongin, Jeongyeon'un olanları Felix'e anlatmasıyla hızla uzaklaşmıştı bulunduğu yerden fark edilmemek için. Jeongyeon nasıl böyle bir şey yapabilirdi bilmiyordu. Şimdi her şeyi baştan düşünüp plan kurması gerekliydi.
Derse girmemiş ve arabasına gitmişti. Oturup biraz düşünmesi gerekiyordu. Belki Felix'i tamamen ortalıktan kaldırsa her şey daha güzel olurdu.
Bu sırada Jeongyeon ve Felix bir sonraki derslerine girmişlerdi. Bu son dersleriydi ve Felix sonunda Minmin'ine ve Jinnie'sine kavuşabilecekti. Onlardan birkaç saat de olsa ayrı kalmak hiç iyi gelmiyordu ona.
40 dakikanın sonunda dersleri bitmiş ve çantasını toparlayarak ayaklanmıştı. Aşağı otoparka inmiş ve taksi beklemeye başlamıştı şirkete gidebilmek için. Bu sırada ise Jeongin hala arabasındaydı ve Felix'i görür görmez inmişti arabasından.
"Hey Felix"
Felix, Jeongin'i görmesiyle derin bir nefes vermişti. İşte yine başlıyorlardı.
"Ne var Jeongin"
"Biraz konuşabilir miyiz?"
"Konuşamayız, gitmem gerek"
"Hm, babacıklarına mı gideceksin yoksa?" Jeongin'in yarım ağız sırıtmasıyla kaşları çatılmıştı Felix'in.
"Ne saçmalıyorsun?"
"Onlarla beraber olabilmek için götünü vermiyor musun onlara, hm?"
Felix'in gözleri dolmuştu bununla. Nasıl böyle bir şey düşünebilirdi. Onlar onun sevgilisiydi!
"Ne saçmalıyorsun veya o beyninin içinde neler dönüyor bilmiyorum ama ailemden uzak durursan iyi edersin Jeongin!"
"Yoksa? Hm? Ne yapabilirsin ki?"
Jeongin'in üzerine doğru yürümesiyle gerilemişti Felix.
"Seni küçük şımarık, senden ilk başta kurtulmalıydım!"
Felix'in kolundan tutmuş ve arabasına doğru sürüklemişti. Felix ne kadar bağırmak istese de Jeongin'in ağzına kapattığı eli yüzünden sesi boğuk çıkıyordu ve otoparkta oldukları için de etrafta kimse yoktu.
Zorla arabasına getirmiş ve arka koltuklara adeta fırlatmıştı. Felix düşer düşmez de aldığı alkollü bezi burnuna tutarak bayılmasını sağlamıştı. Şu an her ne kadar güvenlik kameralarında görünse bile düşünemeyecek kadar gözü dönmüştü. Hızla otoparktan çıkarak ailesinin dağ evine doğru sürmüştü arabayı. Stresten elleri titriyor ve arada arkasını kontrol ediyordu kendisini takip eden kimse olup olmadığından emin olmak için.
Aradan 2 saat geçerken Felix'i dağ evine getirmiş ve hala baygın olan çocuğu yatak odasına çıkartıp bulduğu iple bileklerinden yatağa bağlamış ve kapıyı da kilitleyerek çıkmıştı odadan. Ne yapması gerektiğini bilmiyor ve doğru düşünemiyordu.
O sırada Hyunjin stresten kafayı yemek üzereydi. Felix şirkete gelmediği gibi telefonlarını da açmıyordu.
"Sakin ol, Changbin'i aradım ancak çoktan dersinin bitmiş olması gerektiğini söyledi. Belki eve gidip uyuyakalmıştır bebeğimiz hm?"
Minho, ne kadar tırnaklarını yiyen Hyunjin'i sakinleştirmeye çalışsa da içten içe kendisi de deliriyordu bebeğinden haber alamadıkça.
"Minho, Felix mutlaka bize haber verirdi. Ya bizden kaçtıysa?"
Artık dayanamamış ve titreyen sesiyle birlikte ağlamaya başlamıştı.
"Hey şşşt Felix öyle bir şey yapmaz, sen eve git ve evi kontrol et, ben araştıracağım tamam mı?"