Mahkemeden üç gün sonra, Seoul Akıl Hastanesi
Tutulduğu odasından dışarıya çıkmazken penceresinden dışarıyı seyrediyordu Jeongin. Mahkemede gördüğü Minho'nun yüzü gözlerinin önüne gelirken eli önündeki sertliğine gitmişti. Lee Minho'yu düşünmesi bile sertleşmesi için yetiyordu.
Eşofmanının içinden kendisini okşarken kapının tıklatılmasıyla hızla çekmişti elini. Yine ilaç saati gelmiş olmalıydı.
İçeriye giren kişi yine her zamanki hemşiresiydi. Ancak Jeongin'in bilmediği asıl şey hemşirenin Lee Minho tarafından tutulmuş olmasıydı.
Hemşire Chenle, her zamanki gibi sakince güler yüzüyle odaya girerek ilaçlarını Jeongin'e vermişti içmesi için. Onu iyileştirmesi gereken ilaçlar yerine onu ölüme sürükleyecekler ilaçlardı tabiiki verdikleri. Lee Minho'nun verdiği yüksek para miktarının karşılığı olarak en geç bir ay içerisinde gözlerini hayata kapatması gerekliydi Jeongin'in.
Jeongin'in ilaçları yuttuğundan iyice emin olarak ayrılmıştı odadan gülümsemesiyle. Herkes onun bu gülüşünü meleksi bulsa da içindeki iblisi gören kimse yoktu.
***
Aradan üç hafta geçerken Jeongin'in davranışları düzelmek yerine daha da hırçınlaşmaya başlamıştı. Sürekli Minho'nun adını sayıklayarak çevresindekilere saldırıyordu.
"Lee Felix, seni geberteceğim"
Çığlıkları arasında tutulduğu odanın kapısını yumrukluyordu sertçe. İçeriye giren güvenlikler ve hemşireler onu zorla tutarken sakinleştiriciyi yapmışlardı. Jeongin bayılırken onu yatağına yatırarak bırakmışlardı tekrardan tek başına. Uykusunda bile Minho'nun ismini sayıklıyordu.
Hemşire Chenle sona yaklaştığını çok iyi biliyordu Jeongin'in. Jeongin'in kanına karıştırdığı ilaçlar onu günden güne intihara sürüklüyordu. Plan basitti. İntihar süsü verilerek olayın üstü kapatılacaktı.
Jeongin'in aklı bulanırken artık tamamen çökmüştü. Çevresindekilere saldırmayı bırak kılını bile kıpırdatmıyordu. Gün içerisinde tek yaptığı yatağının kenarına oturarak kendine çektiği dizlerine sarılmaktı.
~
Bir hafta sonrasında gelen mesaj ile rahatlamıştı Lee Minho'nun içi. İki bebeğine de zarar veren kişi acısını çekerek göçmüştü dünyadan. Dizlerinde yatarak telefonuna bakan bebeğinin saçlarını okşuyordu. Felix, gülerek kedi videoları izliyor beğendiklerini Minho'ya da izletiyordu.
"Jinnie ne zaman gelir, gece yarım bıraktığımız sitcomu izleyelim"
Telefonu kapatıp karnının üzerine koymuş ve başını kaldırarak Minho'ya bakmıştı.
"Birkaç saate gelir sanırım, yeni sergi hazırlıkları uzun sürüyor olmalı"
Felix yerinden doğrularak yüzyüze gelmişti Minho ile.
"Biz de gideriz değil mi?"
"Hmhm, Jinniemizi sergisinde yalnız bırakacak değiliz ya minik fare"
İki parmağı arasında minikçe sıkmıştı Felix'in burnunu. Felix kıkırdayarak sarılmıştı Minho'ya. Minho da burnunu bebeğinin saçları arasına gömerek bağımlı olduğu kokuyu ciğerlerine çekmişti.
Felix yerinde hareketlenerek bacağının tekini Minho'nun diğer tarafına atmış ve kucağına yerleşmişti. Kollarını da boynuna doladığında Minho'nun kolları da Felix'in beline gitmişti direkt olarak. Minho'nun dudaklarına ufacık bir öpücük kondurduktan sonra büzük dudaklarıyla konuşmuştu.
"Sizi özledim"
Felix'in konuşmasıyla Minho'nun dudaklarına ufak bir sırıtış yerleşirken burnunu Felix'in boynuna gömerek derince içine çekmişti kokusunu. Burnunu tenine sürterken elleri Felix'in kalçalarını avuçlayarak sıkmıştı.
"Biz de seni özledik"
Başını Felix'in boynundan çekerek dudaklarına gelmiş ve önce minik minik öpücüklerini bırakmıştı. Felix'in alt dudağını dudakları arasına alıp çekiştirdikten sonra birkaç kez emip bırakmıştı. Öpücüklerini boynuna ilerletirken şortu üzerinden deliğini okşamıştı. Felix bununla kasılarak bacakları üzerinde yükselmişti hafifçe ihtiyaçla.
Felix'in boynundaki öpücüklere devam ederken Felix saçlarından tutarak kendisine bastırıyordu Minho'yu. Uzun zamandır sevişmedikleri için vücudu ihtiyaçla yanıp kavruluyordu. Minho'nun elleri şortunu ve çamaşarını sıyırarak kalçasını açıkta bırakmıştı Felix'in. Dudaklarını boynundan çekerek iki parmağını Felix'in dudakları arasından göndermişti.
Felix, Minho'nun parmaklarını gözlerinin içine bakarak yaladıktan sonra yeterli olduğunu düşünerek geri çekilmiş ve elleriyle kalçalarının iki yanından tutarak deliğini belirginleştirmişti.
Minho, göz kontağını bozmazken iki parmağını da birden yollamıştı Felix'in içine. Bununla Felix gözlerini kapatarak derince inlemişti.
"Seni parmaklarımla becereceğim"
Felix hissettiği parmaklarla cevap veremezken başını sallamıştı sadece inlemeleri arasında. Minho'nun hareketleriyle bacakları üzerinde yükselerek geri oturuyordu.
Başını geriye atarak inlerken açığa çıkan boyna başını gömmüştü tekrar Minho. Dudakların altındaki teni yalayıp öperken aldığı şeker tadıyla sarhoş olduğunu hissediyordu.
Parmaklarını Felix'in deliğinde daireler çizdirirken başını kaldırıp Felix'e bakmıştı.
"Hyunjin'in doğum gününe çok az kaldı"
Felix duyduğuyla gözlerini açıp hayretle bakmıştı Minho'ya.
"O kadar çabuk mu geldi?!"
Minho da başını sallayarak onaylamıştı kucağındaki parmaklarıyla becerdiği çocuğu. Uzun zamandır sevişmediklerinden Hyunjin olmadan tam bir sevişme yapmak istememişti ancak Felix'i de geri çevirmek istememişti.
"Ona harika bir sürpriz hazırlamalıyız"
Parmaklarını iyice hızlandırırken bulduğu yumuşak dokuyla sırıtarak o noktaya basmıştı parmaklarını.
Felix, hissettiği zevkle yüksek sesle inlemişti. Penisi seğirirken Minho'nun omuzlarına tişörtünün üzerinden tırnaklarını geçirmişti.
"Ihmm nasıl b-bir sürpriz?"
İnlemeleri arasında zorla konuşurken Minho diğer elini Felix'in penisine getirerek sızdırarak ıslanmış penise sararak çekiştirmişti.
Hissettiği çift taraflı zevkle gözlerinden yaş gelirken boşalmıştı Felix Minho'nun eline.
Felix'i son damlasına kadar rahatlattıktan sonra soluklanmasına izin vermişti. Felix göğsünde biraz sakinleştikten sonra saçlarından tutarak kafasını kaldırmış ve göz göze gelmelerini sağladıktan sonra gözlerinin en derinlerine bakarak konuşmuştu.
"Felix, seni bağlamama izin verir misin?"
---
ay sonunda bitiyo kaoslar bi daha hic gelmesin lütfen😭😭AAAA aklımdaki o arrika fikre geliyoruz umarım boka cevirmeden dökebilirim yazıya cünkü benim beyin aklımdaki konuyu aniden evrimlestirebiliyo
---