Dışarıda hava kararmıştı. İnsanlar yine her yerdeydi. Taehyung da onların yerinde olmak isterdi ama yorgunluğu buna izin vermiyordu. Eve gidip dinlenmek istiyordu ama ev arkadaşı yine izin vermeyecek ve yaptığı yeni bir tarifi ona tattıracaktı. Bundan emindi. İşine de gelirdi doğrusu, açtı ve bu şekilde uyumak istemiyordu. Gerçi arkadaşının tarifleri bazen onu korkutuyordu ama yine de seviyordu. Bir restorantta yardımcı şef olarak çalışmaya başlamıştı ve onun hevesini kırmak istemiyordu.Otobüs ilerlerken düşünüyordu. Yorgun olan sadece bedeni değildi. Zihni de yorgundu. Hocasına ne olduğunu merak etmişti. Geçen gün kriz geçirmiş, ağlayarak haykırıyordu. Bugün ise mor saçlarıyla hastaneye gelmişti. Onun için endişeleniyordu. Onu sadece hocası değil bir hyungu olarak da görüyordu.
İnmesi gereken durak geldiğinde ayağa kalktı ve kapıya yaklaştı. Otobüs durunca indi ve derin bir soluk aldı. Bu kısa yolculuklarda her zaman bunalıyordu. Yürümeye başladı. Yürüdükçe kaslarının sızım sızım sızladığını hissedebiliyordu. Çok yoruluyorlardı. Yorulan bir diğer kişi aklına gelmişti. Jeon Jungkook.
Onun da ne kadar sıkı çalıştığını görüyordu. Bu kadar yorulmasını görmekten hoşlanmıyordu. "Keşke bütün yorgunluğunu üstlenebilsem" diye düşünüyordu nedenini bilmese de. Bedeni daha fazlasını kaldırabilirmiş gibi.
Dairelerinin önüne gelince elini cebine attı ve anahtarı çıkardı. Kapıyı açınca o daha içeri girmeden yemek kokuları gelmişti. Tahmin ettiği gibi ev arkadaşı yine yeni tarifler deniyordu. Yüzünde bir tebessüm oluşmuştu.
-----------
"Hayır, olmuyor. Aklıma bir şey gelmiyor. Biraz bana yardımcı olur musunuz acaba? Her şeyi tek başıma düşünüyorum resmen."
Lokmasını yutan Namjoon Jimin'in ne dediğini anlamaya çalışıyordu. Bu kadar fazla düşünmekten hiç yorulmuyor muydu acaba?
"Hangi konuda sana yardım etmemizi istiyorsun Jiminie? Daha açık olursan eminim daha kolay olur."
"Yani Namjoon hyungum diyor ki deli gibi kendi kendine konuşacağına bize de söylersen daha kolay olur."
Sırıtarak konuşunca Jimin gözlerini kısarak karşısında oturan Jungkook'a bakmıştı ve hemen savunmaya geçmişti.
"Bir kere benim şirin, sevimli ve fazlasıyla iyi olan Jooniem asla onu kastetmek istemedi. Öyle olsa bunu söylerdi. Değil mi Joonie?"
Jimin yüzüne sevimli surat ifadesini yerleştirdi ve Jungkook'un yanında oturan Namjoon'a baktı. Namjoon onun ne kadar tatlı olduğunu düşündü ve gülümsedi.
"Elbette onu kastetmedim. Sadece deliler mi kendi kendine konuşuyor?"
Jungkook ve Namjoon gülerek yemeklerini yemeye devam ettiler. Jimin ise bunu hiç umursamadan aklını kurcalayan şeyi sesli bir şekilde dile getirdi.
"Çift ismi diyorum, ne olabilir ki? Namjoon ve Jackson. Aklıma hiçbir şey gelmiyor. Aklınıza gelen bir kısal-
"Jiminie hâlâ mı o konu? Bir de çift ismi diyor. Bir çift bile değiliz farkındaysan."
Jimin'in konuşmasını dinlerken içtiği şarap neredeyse boğazında kalıyordu Namjoon'un. Bu çocuk hiç bıkmayacak mıydı? Jimin tek kaşını kaldırdı ve yüzünü Namjoon'a yaklaştırdı.
"İtiraf et."
Namjoon ve Jungkook bir şey anlamadan Jimin'e bakıyorlardı. Tanrı aşkına, neyi itiraf etmesini istiyordu?
"Jimin neyi itiraf etmem ge-
"Kimden hoşlanıyorsan derhal açıkla. Hemen."
Jimin lafı ağzına tıkarken Namjoon hayretler içerisinde ona bakıyordu. Jungkook ise şarabını yudumlarken keyifle ikiliyi izliyordu. Çocukluk arkadaşının bu garip hallerine alışıktı ve oldukça eğleniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sil baştan | namjin
Фанфик"Keşke hiç tanışmasaydık!!' Seokjin nereden bilebilirdi öylesine söylenmiş bir cümlenin gerçekleşeceğini? Seokjin'in kalbi yine ona aitti peki Namjoon için de aynı durum geçerli miydi? *** semejin ve ukejoon içerir!