"Jin saçmaladığının farkında mısın?"Seokjin gözlerini büyüterek Namjoon'a baktı. Namjoon'un her bir kelimesiyle daha fazla sinirleniyordu. Kendisini kaybetmişti.
"Saçmalıyorum öyle mi?! Saçmalıyorum! Tabii ya! Namjoon Bey Jackson itiyle yemeğe çıkınca sorun değil ama ben saçmalıyorum, öyle mi!"
Seokjin bağırınca Namjoon irkilmişti. Onun bu kadar sinirlenmesine anlam veremiyordu ve onu ilk defa bu kadar sinirli gördüğü için şaşırıyordu.
"Jin sakinleşir misin lütfen? Bak senin sandığın-
"Sakinleş Jin, saçmalama Jin, senin sandığın gibi değil Jin! Jin Jin Jin! Suçlu benim yani değil mi?!!"
Namjoon ağzı beş karış açık şekilde Seokjin'e bakıyordu. Sevdiği adamı bu şekilde görmeyi beklemiyordu. Normalde saçının teline zarar gelse ödü kopan sevgilisi sesini yükseltmekte sakınca görmüyordu. Hem de sevgilisinin ne kadar hassas olduğunu bildiği hâlde.
Namjoon'un gözleri dolmuştu. Olanlara inanamıyordu. Seokjin'in bu kadar kıskanç olabileceğini tahmin edememişti. Her şeyi yanlış anlamıştı. Onu dinlemiyor ve olmayan şeyler yüzünden Namjoon'un kalbini kırıyordu.
"Seokjin bağırmayı bırak artık. Sana öyle bir şey yok diyorum. Neden beni anlamak istemiyorsun?"
Seokjin sinirli bir şekilde kahkaha attı. Elleriyle saçlarını çekiştiriyordu. Daha sonra ise ciddi bir şekilde bağırmaya devam etti.
"Ben gördüklerimi söylüyorum anladın mı?! Asıl sen anlamıyorsun! Sana hep dedim! Bu adamdan hiç hoşlanmıyorum dedim! Ama sen naptın? Gittin o adama yapıştın!"
Namjoon donmuş bir şekilde Seokjin'e bakıyordu. Kesinlikle ne dediğinin farkında değil diye düşünüyordu. Onun tanıdığı Seokjin değil böyle konuşmak aklından bile geçirmezdi bu düşünceleri. Haklı olduğunu düşünüyordu ta ki Seokjin tekrar bağırana kadar.
"Hoşuna gidiyor galiba haa?!! Ne dersin?! Ne de olsa dibinden ayrılmıyorsun! Söylesene ne kadar hoşuna gittiğini! Sana yavşaması çok mu hoşu-
Seokjin'in birer ok olup Namjoon'un kalbine saplanan sözlerine devam etmesine engel olan tokat belki de onun yanağından çok Namjoon'un canını yakmıştı.
İnanamıyordu. O sözleri bu kadar kolay bir şekilde söyleyebildiğine inanamıyordu. Çok sevdiği sevgilisine sürtük yakıştırması yapmasına inanamıyordu. Gözünden akan yaşlara engel olmuyordu.
Seokjin sol yanağını tutarak Namjoon'a doğru döndü. Onun akan gözyaşlarını görünce nasıl konuştuğunu fark etti. Ona doğru bir adım attı.
"Sakın! Sakın yaklaşma bana! Sana inanamıyorum. Bana yaptığın yakıştırma bu öyle mi? Bir sürtük müyüm senin gözünde?"
Gözyaşları sicim gibi akarken zorlukla konuşuyordu Namjoon. Söylediği sözler Seokjin'in kalbinden çok onun kalbini yaralıyordu.
Seokjin duyduğu kelimeyle beyninden vurulmuşa döndü. Ellerini hızlıca sallayarak inkar etmeye başladı.
"Namjoon saçmalama. Kendine nasıl öyle der-
"B-ben değil sen söyledin. Böyle mi düş-düşünüyordun gerçekten?"
Namjoon yanakları gittikçe daha fazla ıslanırken konuşmaya çalışıyordu. Seokjin onu öyle gördükçe dilini ateşlere vermek istiyordu. Namjoon'un ağlamasını görmekten nefret ediyordu. O ağladıkça kalbinin ağrıdığını, içinde yanardağların patladığını hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sil baştan | namjin
Фанфик"Keşke hiç tanışmasaydık!!' Seokjin nereden bilebilirdi öylesine söylenmiş bir cümlenin gerçekleşeceğini? Seokjin'in kalbi yine ona aitti peki Namjoon için de aynı durum geçerli miydi? *** semejin ve ukejoon içerir!