♡
__Gün ışığının aydınlattığı odada gözlerini yavaşça açtı. Oldukça yorgun hissediyordu ve gözleri bu tatlı yorgunluğun sebebine kaydığında ise gülümsemeden edemedi Seokjin. Dün gece oldukça güzel geçmişti onun için, umuyordu ki Namjoon için de öyle olmuş olsundu. İyice gerindi ve yatağın sol tarafında uyuyan sevgilisinin yanağına kuş hafifliğinde bir öpücük kondurdu. Uykusunu almasını istiyordu; ne de olsa yeterince yormuştu onu.
Yüzündeki sırıtışla duş almak için odadaki banyoya ilerledi. Duş boyunca durmadan gülümsemişti. Yaklaşık on beş dakika sonra duştan çıkıp giyinmiş ve hâlâ uyuyan sevgilisine kahvaltı hazırlamaya başlamıştı. Bugün için hiç hasta randevusu yoktu dolayısıyla hastaneye gitmeyecekti; tüm gününü sevgilisine ayırabilirdi. Ne zamandır beraber vakit geçirmemişlerdi ve bugünü iyi değerlendirmek istiyordu.
"Günaydın."
İşte günü şimdi aymıştı. Elindeki tabağı masaya bıraktı ve arkasını döndü. Namjoon duştan henüz çıktığını belli eden ıslak saçlarıyla ona gülümsüyordu. "Günaydın Joonie. Saçlarını neden kurutmadın?" Hastalanmasını istemezdi ve kolayca hasta olabildiğini biliyordu. Namjoon onun dudaklarına bir öpücük bıraktı ve bir sandalyeye kuruldu. "Bir şey olmaz. Hadi sen de otur." Seokjin üstündeki önlüğü çıkardı, hızla kurutma makinesi ve bir tane havlu alarak geldi.
Namjoon'un arkasına geçti ve havluyla fazla ıslaklığı kurulamaya başladı. "Jinnie..." Namjoon mayışmaya başlamıştı bile. Gözlerini yummuş ve kendisini Seokjin'e bırakmıştı. Eliyle masayı yoklamış, bulduğu bardaktan portakal suyunu içmeye başlamıştı.
Havluyu omzuna aldıktan sonra makineyi çalıştırmıştı Seokjin. Parmaklarıyla sevgilisinin saçlarını karıştırıyor, güzel kokusunu içine çekiyordu. Önceden bunu yapmazdı ve daha önce hiç yapmadığı için pişman olmuştu. Şimdi ise parmaklarına bulaşan bu yumuşaklık için ölebilirdi bile. İşini hallettikten sonra eğildi ve sevgilisinin saçlarına art arda öpücükler kondurdu. Namjoon'un gülüşünü duyabiliyordu.
Son bir öpücükten sonra elindekileri bir kenara bıraktı ve Namjoon'un karşısındaki sandalyeye oturdu. Namjoon ise pembeleşmiş yanakları ve o çok sevdiği gamzeleriyle ona bakıyordu. "Hep böyle misinizdir doktor bey?" Seokjin bu soru karşısında kaşları çatmadan edememişti. Bir an önceki ilişkilerinden bahsettiğini sanmıştı. Sahi nasıl bahsetmesi gerektiğini bile bilmiyordu; önceki hayatları mı demeliydi yoksa bambaşka bir evrende miydiler şu an? Yoksa sadece kendisi için mi bir şeyler değişmişti bilmiyordu.
"Nereye daldın öyle?"
"Yüzüne bir kez bakınca dalmaktan kendimi alamıyorum ki. Hem ne sormuştun sen?"
Namjoon bu sözlerden sonra yanaklarının biraz daha yandığını hissediyordu ama yine de sevgilisiyle uğraşmaktan geri durmayacaktı. "Tüm sevgililerine böyle mi davranıyordun?" Muzipçe sorduğu sorudan sonra bardaktan bir yudum almıştı.
"Bilmem, davranmamışımdır herhalde."
"O da ne demek?" Namjoon çatık kaşları ve büzdüğü alt dudağıyla oldukça sevimli gelmişti sevgilisine; her zamanki gibi.
Seokjin eliyle mor saçlarını dağıttıktan sonra konuşmuştu. "Senden sonra onların hepsini unuttum demek." Göz kırptıktan sonra bir de öpücük atmıştı sevgilisine. Namjoon ise önce yüzünü ekşitse de sonradan gülmüştü. "Eminim öyledir." Konuşup gülüştükleri bir süreden sonra ikisi de doymuştu.
"Seokjin! Gece çok garip bir rüya gördüm." Seokjin bu esnada ayağa kalkmış ve masadakileri toplamaya başlamıştı. "Ne gördün, yoksa gecenin devamını mı?" Sırıtarak işini yapmaya devam etmişti. Namjoon ise bu söylediklerini görmezden gelmeye karar vermişti yoksa sevgilisi yanaklarının normal haline dönmesine izin vermeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sil baştan | namjin
Fanfic"Keşke hiç tanışmasaydık!!' Seokjin nereden bilebilirdi öylesine söylenmiş bir cümlenin gerçekleşeceğini? Seokjin'in kalbi yine ona aitti peki Namjoon için de aynı durum geçerli miydi? *** semejin ve ukejoon içerir!