Aklından çıkaramıyordu. Onu gördüğünden beri gözlerinin önüne gelip duruyordu. Sadece arkadaşının hastalığı için onunla konuşuyordu ama Seokjin kendine engel olamıyordu. Bugüne kadar gördüğü en güzel erkekti. Hatta ilk defa bir erkeğe "güzel" diyebiliyordu. Ona göre erkekler yakışıklı olurdu güzel değil. Ta ki onunla konuşan güzelliğe kadar.Seokjin gülümsemesine engel olamıyordu. Güzel olduğu kadar kibardı da. Onunla konuşurken bir melekle konuştuğunu düşünüyordu. Haksız da sayılmazdı. Arkadaşı için bir şeyler yapmak istiyordu. Sanki yeterince yapmamış gibi. Hasta olduğunu öğrendiğinden beri Jimin ile ilgileniyordu Namjoon. Onu asla yalnız bırakmıyordu. Onun bir an önce tedavi görebilmesi için elinden geleni yapıyordu. Bunun için Seokjin ile irtibata geçmişti. Yakışıklı doktorun kalbini çalacağını nereden bilebilirdi?
Seokjin onu kıramamış ve arkadaşını muayene etmişti. Seve seve tedaviyi üstleneceğini söylemişti. Ayağına kadar gelmiş bir meleği geri çevirecek hâli yoktu. Seokjin erkeklerden hoşlandığını bile bilmiyordu. Kalbinin çarpıntısına bakılırsa erkeklerden değil sadece karşısındaki erkekten hoşlanıyordu.
Oturmuş akşam yemeğini yerken aklından yine aynı düşünceler geçiyordu. Dışarı çıkmıştı. Yalnız başınaydı. Ailesiyle birlikte yemeğe çıkanları gördükçe imreniyordu. Bir ailesi yoktu. Bir trafik kazasında onları kaybetmişti. Liseye geçene kadar teyzesiyle kalmıştı. Teyzesi kanserden ölünce ise doktor olmaya karar vermişti. Şimdi ise kanser olan hastalarını iyileştirmek için elinden geleni yapıyordu.
Lokması ağzında giderek daha da büyürken içeriye girenleri görünce çiğnemeyi bıraktı ve sadece onu izlemeye başladı. Kaç gündür aklından çıkmayan kişiyi şimdi görmeyi beklemiyordu. Yanında hasta olan arkadaşı ve bir kişi daha vardı. Birlikte bir masaya geçip oturdular. Seokjin'in aklı tekrar çalışmaya başlayınca lokmasını yuttu ve bir yudum şarap aldı. Onu izlemeye başladı. Elinde değildi. Gözlerini ayıramıyordu. Gözlerinin cennetin tadını çıkarmasını istiyordu.
Namjoon, Jimin'in isteği üzerine Hoseok'u da çağırmış ve akşam yemeğine çıkmışlardı. Yüzüne gülümsemesini yerleştirmiş laf dalaşına giren arkadaşlarını izliyordu. Yanaklarında dipsiz kuyuları andıran gamzeleri izleyen birinin varlığından habersiz.
Hissettiği izlenme hissiyle etrafına baktı ve karşılaştığı gözlerle tebessümünün genişlemesine engel olamadı. Pekâlâ, bu doktora karşı kesinlikle boş değildi. Tıpkı doktorun da ona karşı boş olmadığı gibi.
-------------
Seokjin hissettiği dejavu hissiyle ne yapacağını şaşırmıştı. Öylece Namjoon'a bakıyordu. Bir süre sonra onu rahatsız edeceğini düşünmüş ve bakışlarını çekmişti. Onu rahatsız hissettirmek istediği son şey bile değildi. Unutmamak için sık sık tekrar ediyordu. Kendisi her bir ânı hatırlıyor olabilirdi ama Namjoon her şeyi unutmuştu.
Onun için kendisi bir yabancıydı.
Bu gerçek tekrar canını acıtmıştı. Korkuyordu. İçinden kısık bir ses tekrar ona âşık olacağını söylese de korkuyordu. Aklına gelen ihtimaller ellerinin buz kesmesine sebep oldu. Ya bir sevgilisi varsa? Gözleri yanında oturan Jungkook'a kaydı. Kaşları istemsizce çatıldı. Pek öyle görünmüyorlar diye düşündü. Hem hastanede onu sürekli bir diğer asistan olan Taehyung ile beraber görüyordu. İkisinin birlikte olduğunu umdu.
Hoseok'un neden orada olmadığını merak etti. Yoongi ile birlikte olabilir diye düşündü. Onları özlediğini fark etti. Sonuçta silinen tek şey Namjoon değildi. Ailesi saydığı kişiler de yoktu artık hayatında. Boğazındaki yumruyla sertçe yutkundu. Kadehe uzanan elleri titriyordu. Birkaç yudum içti ve dolan gözlerini sildi. Umutsuzluğa kapılmak istemiyordu. Tekrar hatırlattı kendine. Namjoon'u geri kazanacaktı ve ailesine kavuşacaktı.
![](https://img.wattpad.com/cover/308828940-288-k767950.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sil baştan | namjin
Fanfiction"Keşke hiç tanışmasaydık!!' Seokjin nereden bilebilirdi öylesine söylenmiş bir cümlenin gerçekleşeceğini? Seokjin'in kalbi yine ona aitti peki Namjoon için de aynı durum geçerli miydi? *** semejin ve ukejoon içerir!