18| sevgili

269 25 61
                                    


iyi okumalar♡
______________

"Seni seviyorum."

Namjoon duyduğu itirafla nefesinin kesildiğini hissetmişti. Kalbi teklemiş ardından ağzında atmaya başlamıştı. Gülümsemesine engel olamadı. Kulağının arkasında hissettiği Seokjin'in sıcak nefesi ve belindeki kolu yüzünden sağlıklı düşünemiyordu. Bisiklet yavaşlamış ve Seokjin yol kenarında durmuştu; karşılarında Han Nehri mükemmel bir manzara sunuyordu. Namjoon'un düşündüğünün aksine kolunu belinden çekmemiş çenesini onun sol omzuna yaslamıştı. Namjoon hızla atan kalbini duymamasını umuyordu ama duymasa bile hissedebilirdi.

"Çok güzelsin." Seokjin başka bir şey söylemek istemişti aslında ama ağzını açtığında sadece bu kelimeler dökülmüştü. Namjoon'un sol profili tarafından öldürüldüğünü düşünüyordu. Her açıdan bu kadar güzel olmak zorunda mıydı? İç çekti ve Namjoon'un pembeleşmiş yanağına sürttü dolgun dudaklarını. Öpmüyor yalnızca temas ettiriyordu. Namjoon yanağında sönmeyecek bir yangının başladığını hissediyordu; gözlerini yummuş, hızlanan nefeslerini kontrol etmeye çalışıyordu. Seokjin buseledi her bir karışına öldüğü teni. Özlemi dinmek bir yana fazlalaşıyordu.

Her öpüşte bir yudum daha alıyordu özlem denen semden; fazlalaşıyordu özlemi, taşmaktan korkuyordu ama taşırmak istemezdi. Sevgilisine dair her bir duyguyu içinde taşımaktan memnundu. Buseleri sonlandı ancak içindeki boşluk kapanmıyordu.

"Seokjin..."

Namjoon başını çevirmiş ve Seokjin'in geri çekilmesine sebep olmuştu. Onun yüzüne bakmak istiyordu konuşurken. Ne söyleyeceğini bilmiyordu aslında; içinden geleni söyleyecekti. Seokjin'in parmakları oldukları yeri yavaşça okşuyordu. Namjoon derin bir nefes aldı ve kocaman gülümsedi. Seokjin gördüğü gamzeler karşısında ne kadar savunmasız olduğunu bir kez daha fark etti.

"Ben de seni seviyorum Seokjin-ah."

Seokjin gözlerinin buğulandığını hissediyordu. Gülümsemesine engel olamadı. Çoktandır karanlık olan yanının aydınlandığının bilincindeydi. Kalbi ölü mevsimler gibiydi onsuz; canlanmıştı tek bir cümlesiyle.

Namjoon ellerini mor saçlının geniş omuzlarına koydu. Seokjin'in bakışlarının dudaklarına indiğini fark etti ve yavaşça yaklaştı ona. Seokjin onu yarı yolda karşıladı ve kana kana içmeye başladı özlemi. Kalbi çırpınmaya, ruhu erimeye başladı.

Namjoon nefessiz kaldığını hissedince geri çekilmek zorunda kalmıştı. Gözlerini yavaşça açmış ve soluk soluğa bakmaya başlamıştı sevgilisine. Sahi artık sevgililerdi değil mi? Seokjin iki eliyle sardı Namjoon'un yanaklarını. Başparmağıyla okşuyor, kıvılcımlar bırakıyordu yumuşak tenine. Eğildi ve alınlarını yasladı birbirine.

"Sevgilim olur musun Joon? Lütfen sevgilim ol."

Namjoon gülmeden duramadı. Teklif beklemiyordu aslında. Öpüşmeleri açık bir teklif değil miydi zaten? Fakat güldüğü şey teklif değil Seokjin'in "lütfen" demesiydi. Ellerini sevgilisinin ensesine sardı. "Sevgilin değil miyim zaten? Yoksa herkesi böyle öpüyor musunuz doktor bey?"

Seokjin kahkaha attı ve alnına sıcacık bir buse kondurdu. Namjoon titrek bir nefes almıştı. "Doktor beyin hasta olduğu tek kişi sensin ve inan bana iyileşmek istemiyorum."

Seokjin dudaklarını tekrar birleştirmiş ve onları tutkulu bir öpücüğün içine çekmişti. Yavaşça öpüyordu sevgilisini. Bu kadar zaman onsuz nasıl dayanabildiğine şaşırıyordu aynı zamanda. Şimdi onun teninde dinleniyor, soluk alabiliyordu.

Ayrıldıklarında ikisi de gülümsüyordu. Namjoon kalbinin sesini dinlemişti. Belki biraz erkendi ama doğru hissediyordu. Seokjin doğru hissettiriyordu. Seokjin alnına birkaç buse bıraktı. Dudakları hâlâ oradayken fısıldadı.

sil baştan | namjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin