Linus

147K 5.1K 6.4K
                                    

Merhabalar. Yeni kurguma hoş geldiniz <3

Öncelikle bu hikaye, derste canım sıkılırken ultra mükemmel mental sağlığım ve benim yazdığım bir kurgudur. Artık güzel olup olmadığı size kalmış. Umarım beğenirsiniz🌠

Başlama tarihinizi buraya bırakın

            Hikayeyi nasıl keşfettiniz?
                                                                       

Evett sonunda kitabı düzenliyorum. Önceden okuyan varsa aranızda konu olarak pek fark olmayacak. Sadece çocuksu yazım stilini değiştirmek için geldim. Aynı zamanda mantık hatalarını da. Bazı yerlerde mantık hatası o kadar mantıksız ki ROKRJRKEMDNKD. Yani o kısımları tamamen değiştirebilirim.  Malum uzun zaman önce yazdım.

Bu arada bölümler düzenleneceği için satır arası yorumlar kaybolacak. Bol bol yorum yapmayı unutmayınn<33

Not: Yorumlarda çok fazla spoi vardır. Ona dikkat ederek okuyun<3

"Ben çıkıyorum. İyi günler" İş arkadaşlarıma el salladım ve kafeden çıktım.

Bugün ilk maaşımı almıştım. Bu yüzden çok mutlu ve heyecanlıydım. Kendime bir hediye almak istedim ve bir oyuncakçıya girdim. Evet kendime bir oyuncak alacaktım. Belki bu size garip gelebilir ancak ben çocukluğumu yaşayamadım ve hiç oyuncağım olmadı. Bu yüzden geç de olsa şu an kendim için bir oyuncak alacaktım. 

Hangi oyuncağı alacağımı düşünerek gezinirken gördüğüm garip bir oyuncak bebek dikkatimi çekti. Hayır, hayır bebek değil. Bu bir oyuncak insandı. Bebek diyemem çünkü hiç bebek gibi bir tipi yoktu.

Onu diğer oyuncaklardan farklı yapan bir diğer özellik ise gözlerinin tamamen simsiyah olmasıydı. Teni ise bembeyazdı. Tıpkı ölü bir insan vücudu gibi

Oldukça ürkütücü gözüküyordu!

Kahverengi büyük bir kutunun içersindeydi. Boyu bacağım kadardı.

Fiyatına baktığıma şok olmuştum. Bir oyuncak neden bu kadar pahalı olsun ki? Antika olabilir miydi?

Böyle olması dikkatimi daha çok çekiyordu. İçimden bir ses sanki 'al' diyordu. Ve ben bu sesi dinlemek zorundaydım. Yoksa gece uyuyamazdım.

Maaşımın neredeyse yarısı gidecek olsa bile bu oyuncak benim olmalıydı. Zaten gördüğüm kadarıyla o oyuncağın aynısı yoktu.

Hemen oyuncağı elime aldım ve kasaya gittim. Kasa başındaki kadın bana garip garip bakıyordu. Sanki bir şey demek istiyor gibiydi. Kaşlarımı çattım ama pek umursamadım. Parayı ödedim ve oyuncaçıdan çıktım.

Evet, sanırım bu ay da aç kalacaktım.

Her neyse, size kendimi tanıtayım. Adım Efra. 19 yaşındayım. Ailem hakkında hiçbir fikrim yok. Kendimi bildim bileli o lanet olası yetimhanede yaşadım. Ancak reşit olduktan sonra çıkmak zorunda kaldım. 

Derslerim pek iyi değildi. Bu yüzden üniversiteye giremedim ve zaten para kazanmam için bir an önce çalışmam gerekiyordu. Şu an da bir kafede garson olarak çalışıyordum.

Eve vardığımda otobüsten indim ve apartmana girdim. Sonunda sıcak evime kavuşmuştum. Gönüllüler tarafından çok eskiden yurtta birkaç kişiye ev verilmişti ve onlardan biri de bendim. Şu anda o evde yaşıyorum ve kira ödememe gerek kalmıyor.

Yatağıma oturdum ve oyuncağı poşetten çıkardım. Daha sonra ise kutusundan çıkardım. Pamuktan değildi ama düşünce kırılacak bir şey de değildi. Sert bir plastikten yapılmıştı. Sanki yaksam erimeyecek gibi. Sadece kafası porselenden yapılmıştı.

Kutunun dibinda bir kağıt parçası olduğunu gördüm ve elime aldım. Üzerine "I'm Linus. I am not a baby. Don't treat me like a child!" yazıyordu. Şimdi ben sana bez takmaz mıyım?!

Linus'u sehpanın üzerine koydum ve mutfağa; vazgeçilmez yemeğim olan noodle yapmaya gittim. Pişince tabağa koyup yedim ve odama geri döndüm. Ama böyle bir manzarayı asla beklemiyordum.

Linus bıraktığım yerde yoktu!

Ama nereye kayboldu ki?! Buraya koyduğuma emindim!

Odanın her köşesini aradım ama bulamadım.

Mutfaktan duyduğum sesle bir an irkildim ve çığlık attım. İyi de evde kimse yok ki. N'oluyor böyle?

Parmak uçlarımda yavaş adımlarla mutfağa doğru gittim. Kulağımı kapıya yaklaştırıp içeriyi dinlediğimde çatal bıçak sesi geldiğini duydum. Sanki biri elleriyle karıştırıyor, yere atıyordu. Kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Ne yapacağımı şaşırdım.

Kapının kolundan tutup yavaşça çektim ve besmele çekerek içeri baktım. Ben bakar bakmaz sesler kesildi. İçersi boştu ve çatal bıçaklar yerindeydi. Ama ses duyduğumdan emindim. Acaba bu gün fazla mı yorulmuştum?

Bu sefer de yatak odasından ses duyunca iyice korkmuştum. Eve birisi girmişti galiba. Belki hırsız girmişti ve Linus'u da o almıştı. Ama nasıl ben görmeden bu kadar hızlı hareket edebiliyordu?

Elime bıçak aldım ve yatak odasına doğru gittim. Derin bir nefes aldım ve içeri girdim. Yine kimse yoktu. Ama Linus az önce koyduğum yerde duruyordu. Bu olanlar çok garipti. Halüsinasyon mu görüyordum? Yoksa daha farklı bir şey miydi?

İlk bölümü nasıl buldunuz?

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin🌠

LİNUS (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin