Savaş

35K 2.2K 1.3K
                                    

"Efra biliyor musun...?" Yanı başımda az öncekinden tamamen farklı çıkan soğuk sesiyle şaşkınca ona baktım.

"Seni aslında en başından öldürmem gerekiyordu"

Daha sonra sağ tarafa boşluğa bakarak gür bir kahkaha attı. Korkudan titriyordum.

"Böyle dememi mi bekliyordun?...Ellie"

Ağzım açık bir şekilde bir Linus'a bir de boşluğa bakıyordum. Sanırım Ellie oradaydı ve Linus da onu görüyordu.

Ellie bir anda gözüktü. Kötü bakışlarla bir bana bir de Linus'a bakıyordu.

"Burada olduğumu nasıl anladın?" Linus tekrar kahkaha attı.

"Sanırım ne kadar güçlü olduğumu unutmuşsun" Linus bir anda elini havaya kaldırdı ve Ellie duvara yapıştı. Ağzından kanlar akıyordu.

"Efra dışarı çık"dedi Linus yüzüme bile bakmadan. Koşarak dışarı çıktım. Salonda kanepenin kenarında dizlerime sarılarak kulaklarımı kapattım. Ama yine de çığlık seslerini net bir şekilde duyuyordum.

Yaklaşık yirmi dakika geçti. Sesler kesildi. Ben başımı hâlâ dizlerimin üstünden kaldırmamıştım.

Saçımda hissettiğim elle irkilerek yerimden fırladım. Karşımda kanlar içerisinde Linus vardı. Ama kendi kanı değildi.

"Geçti artık ağlama" Göz yaşlarımı elleriyle sildi ve bana sarıldı. Ağlamam daha da şiddetlenmişti.

"Benim yüzümden zor şeyler yaşadın biliyorum. Ama en kısa zamanda hepsini telafi edeceğim. Sana söz veriyorum" Hiçbir şey diyemedim. Bir anda aklıma gelen şeyle yerimden fırladım. Linus meraklı gözlerle bana bakıyordu.

"Ellie...Alya'yı öldürecek" Kıkırdadı. Kaşlarımı çattım.

"Neden gülüyorsun?"

"Ellie öldü"

Şok içerisinde ona bakıyordum. Linus az önce benim odamda birisini öldürmüştü.

"Sen ciddi misin?" Kafasını salladı. Çok şaşırmıştım.

"Alya nerede peki?"diye sordum. Ayağa kalktı.

"Bekle burada" Gözden kayboldu. Ben de yavaş adımlarla odama yaklaştım. Kapıyı aralayıp içeri baktığımda az önce olanlardan eser kalmamıştı. Duvarda veya yerde en ufak bir kan damlası bile yoktu.

Salona geri döndüğümde Linus'u karşımda gördüm. Alya'yı getirir sanmıştım ama tek başına gelmişti.

"N'oldu?"diye sordum endişeyle.

"Merak etme. Ellie Alya'yı bulamamış ve bir kopyasını göstermişti sana. Yani Alya Oğuz'un yanında ve gayet iyi" Derin bir nefes aldım. Tekrar Linus'a döndüm.

"Özür di-" Parmaklarını dudağıma koydu ve sözümü kesti.

"Özür diyecek bir şey yapmadın" Bu kadar yumuşak kalpli olması beni çok şaşırtıyordu. Evet söylediklerimin gerçek olmadığını biliyordu. Ama insan bi' kırılır değil mi?

"Ben insan değilim"

"Sen...ne nasıl? İç sesimi mi duyuyorsun?" Güldü.

"Benim hakkımda bilmediğin çok şey var"

"Ama bu haksızlık. Benim de bir özelim var"dedim sinirle. Tekrar güldü. Sen anca gül zaten.

"Elimde değil. Duyuyorum işte" Hiçbir şey olmamış gibi kendini koltuğa attı.

"Hey hey!" Omuzuna sertçe vurdum. Kaşlarını çatmış yüzüme bakıyordu.

"Git üstünü başını değiştir. Iy! Her yerin kan" Gür bir kahkaha attı. Bu aralar çok mu gülüyor ne?

"Tamam sinirlenme" Parmağını şıklattı ve kıyafeti değişti.

"Selena mısın sen?"

"Kim?"diye sordu şaşkınca.

"Selena"

"O kim?"

"Boş ver" Omuz silkti.

Aklıma gelen bir şeyle hemen gidip yanına oturdum.

"Deniz'in senle bir bağlantısı var mı?" Güldü.

"Ya bu gün de her şeye gülüyorsun"diye sitem ettim. İnadıma tekrar güldü.

"Gülmeyim  mi?"

"Soruma cevap ver"

"Deniz diye biri yok" Ağzım açık halde suratına baktım. Eliyle çeneme hafif bir baskı uyguladı ve ağzımı kapattı.

"Ne demek yok? Ben şizofren miyim?"

"Öyle anlamda değil. Demek istediğim Deniz zaten bendim" Bir şok daha.

"Şaka yapıyorsun" Omuz silkti.

"Vay piç"

"Küfür mü ettin sen?"

"Ocakta yemeğim var" Kalkıp mutfağa koştum.

Tam bu sırada salondan büyük bir gürültü koptu. Kalbim hızlı hızlı atmaya başladı.

"Linus?"diye seslendim mutfaktan. Ses gelmedi. Odaya geri döndüm. Kimse yoktu.

"Neler oluyor?"diye konuştum kendi kendime. Resmen kendimi korku oyununda gibi hissediyordum. Sanki her an her yerden bir şeyler çıkacaktı.

Evin tüm odalarını kontrol ettim. Kimse yoktu. Gürültünün kaynağını da anlayamamıştım. Ama sanki deprem oluyor da bina başıma yıkılıyor gibiydi.

Linus'tan

Acil çağrıyla hızla saraya geri döndüm. Her yerin darmadağın olduğunu gördüm. Etrafta herkes koşuşturuyordu.

"N'oluyor?" Diye sordum askerlerden birine.

"Efendim Zokes imparatorluğu savaş açmış. Aniden olduğu için şimdiden çok fazla kaybımız var" Lanet olsun. Daha üç yıl önce bir  anlaşma yapmıştık.

Hızla tüm hazırlıkları yaptık. Ama yetersiz olmuştu. Andy koşarak yanıma geldi.

"Savaşın sebebini öğrendin mi?"diye sordum. Kafasını salladı.

"Tahmin ettiğimiz gibi. Senin güçlendiğini öğrenmişler ve Efra'nın burada olduğunu düşünüyorlar. Niyetleri de onu öldürüp senden kurtulmak" Sinirle yerdeki bidonlara tekme attım.

"Kolaysa gelip beni öldürsünler lan!"

"Sakin ol abi"

"Nasıl sakin olayım ulan?! Birinden kurtuluyorum direkt ordu olarak geliyorlar" Sadece kafasını salladı.

"Hadi ne oyalanıyorsunuz?! Millet ölüyor" dedi ordu rehberi. Silahlarımızı aldık ve savaşın en şiddetli olduğu kısma gittik.

***

Saatlerdir savaş içerisindeydik. En güçlü askerlerimiz bile ölmüştü. Böyle giderse Lies imparatorluğu tamamen mahvolacaktı.

En güçlü silahlarımızı çıkardık. Bir şekilde sayılarını azaltmıştık. Ama savaş hâlâ devam ediyordu.

"Linus"dedi teyzem. Ona döndüm.

"Bu işe artık bir son vermelisin"

"Nasıl? Eğer bu son Efra'yı öldürmek ise asla"

"Bilmiyorum Linus ama bir şekilde buna bir son vermeliyiz. Yoksa Lies imparatorluğu diye bir yer kalmayacak.

LİNUS (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin