Eser'in hayatımda var olan ikinci mucize olduğunu itiraf ettiğim bölüm
Hayatımın ilk randevu tecrübesi Yoyo'nun en yakın arkadaşlarından biriyle olmuştu.
Tabii bu konu hakkında Yoyo sessizdi ama ben yine de onun nasıl biri olduğu hakkında birkaç ipucu almak için kendisine danıştığımda bana olumluya yakın şeyler söylemişti.
Yine de randevunun sonunda beni bulan, yanıma oturan ve benimle birlikte öylece susan da Yoyo olsa bile onunla birkaç hafta konuşmamama engel değildi bu.
Çocuğun adı Çınar'dı. Sınıftaki kızlarla iyi ve güzel bir ilişkisi vardı. Bazen onu bana bakarken yakalardım. Göz göze gelir gelmez kendimi geri çekerdim çünkü bilirdim ki benim gibi birine kimse o gözle bakmaz. Eğer havada bir aşk kokusu varsa bu mutlaka benden geliyordur. Aksine kimse inanmaz ve ben de durup dururken hiç tanımadığım biri yüzünden karşılıksız aşkın kurbanı olarak anılmak istemem.
Buna rağmen Çınar, bir ara benim yanıma geldi, benimle konuştu, bana gülümsedi. Beraber bir şeylere bile güldük ve sonra bana çıkma teklifi etti.
Teklifi sade ve sanki o an rastgelmiş gibiydi. Planlı ya da çokça düşünülmüş, tereddüt edilmiş ve sonunda karar verilmiş gibi değildi. Ben de o an öyle bir ruh haline sahipmişim gibi kabul etmişim.
Buluşacağımız gün gelmedi. Buluşacağımız yerde dakikalarca, saatlerce, günlere bile sığacak bir sıkıntıyla onu bekledim. Bir yerden sonra çekip gitmedim çünkü arada bir onu aradığımda ya da mesaj attığımda bana hep bir bahane sundu. Özürler diledi ve ben de onun öyle bir insan olmadığından emin olduğum için bekledim.
Hemen sonraki hafta başına kadar telefonlarıma veya mesajlarıma cevap vermedi. Sınıfa girdiğimde her şey çok normal gibiydi. Tabii durup durup ona bakmak ya da yanına gidip bir şeyler sormak gibi eylemlerde bulunmadım ama yine de belki gerçekten de bilerek beni üzmemiştir diye düşünüyordum. Fark ettiğim ilk şey, Yoyo'nun siniriydi ama o da bana baktığında bir şey söylemedi -bu siniri çok sonra fark ettim, milyonuncu kez falan bu olayı düşündüğümde.
Gün sonunda sınıftan rastgele biri söyledi. Böyle şeyler olağandır, bilirsiniz. Bir anda gaza gelinir ve büyük konuşulur. O kızla bile çıkarım, denilir. O kızı bile kendime düşürebilirim, denilir. O kızı bile eker, saatlerce beni beklemesini sağlayabilirim, denilir.
Çınar da böyle yapmış. Bu durum beni şaşırmamıştı aslında. İçten içe belki de böyle bir şeyin olabileceği ihtimalini düşünüyordum herhalde. Kalbim kırılmıştı ve benim nasıl bir kötülüğüm olmuş olabilir ki insanlar bana böyle davranıyor, diye düşünmüştüm -aylarca. Beni asıl şaşırtan şey, bunu bana söyleyen birinin böyle klişe bir şeye nasıl düştüğümü sormasıydı. Buna nasıl ihtimal verdin ki, demişti. Cidden bunun olasılığına bile inandın mı? Hangi dünyada yaşıyorsun sen? Kendini neden diğer şişkolardan ayrı görüyorsun? Hatta konu öyle bir noktaya varmıştı ki benim burnumun büyük olduğuna ve kendimi bilmediğime kadar bile gelmişti konu.
Sınıftan çıktığımda, Yoyo'nun beni durdurma çabalarını umursamadan hızlı adımlarla evime gelmiştim. Kapıdan girecekken Yoyo beni durdurmuş ve... durdurmuştu. Sadece durmamı söylemişti. Dur, demişti. Ben de durmuştum. Zaten eve gidecek ve kimselere çaktırmadan yorganın altına girerek sessizce ağlayacak halim de kalmamıştı. Beraber kaldırımın kenarına oturmuş ve öylece durmuştuk. Beraber susmuştuk -sonradan fark ettim, Yoyo'yla susuşumuz Çınar'la kahkahalarımızdan çok daha güzeldi. Eve girmem gerektiğinde de Yoyo'nun söyleyeceklerini dinlememeye kararlıydım ve bu karar, oldukça uzun sürdü.
Yoyo, Çınar'la kavga edip dayak yiyene kadar.
Onu gördüğümde ikisi de okulun bahçesinde nefes nefese duruyor ve nöbetçi öğretmenden azar işitiyordu. Bir süre ikisi de ortalıkta görünmedi. Son tenefüs önde Çınar olmak üzere hışımla içeri girdiklerinde hâlâ birbirlerine laf atıyorlardı ve sonunda Çınar, bana ters ters baktı.
Yoyo da çantasını toplayarak önüme geçti.
Bir kez daha birbirlerine diklendiler.
Konu bendim. Yoyo ve Çınar arasında şimdiye kadar herhangi bir gerginlik sezmemiştim hiç. Bunu çözmek için de matematikte full çekmeye gerek yoktu. Bu yüzden Yoyo hırsla toparlanmaya devam ettiğinde ve dışarı çıktığında ben de onu taklit ettim.
"Benim için kavga etmene gerek yoktu." dedim, okulun kapısından çıkarken. O kadar hızlı ilerliyordu ki çoktan arka sokağa girmiştik bile.
"Senin için etmedim zaten." dedi Yoyo, sesindeki tersleme geri adım atmama neden oldu.
"Tamam." dedim, geri çekildiğimi ima eden bir sesle. "Yanlış anlamışım o zaman."
"Arkadaşım için kavga ettim ben!" dedi Yoyo, hırsla arkasını döndüğünde o kadar boş bulundum ki düz yolda tökezledim bile. "Sen benim arkadaşımsın. Küçüklükten beri! Şimdiye kadar ben seni hiç üzmedim ki. Bunu düşünmedim bile -en azından isteyerek." İstemeyerek de üzmemişti beni hiç. "Şimdi sen o pislik yüzünden benimle konuşmuyorsun! Ben... bana bir şey söylemediler ki! Ona sorduğumda dedi ki..." Yoyo'nun buradaki duraksamasını çok net hatırlıyorum çünkü ağlamanın sınırında olduğunu ilk o an fark etmiştim. "... dedi ki sen güzel ve iyi bir kızmışsın. Ona inandım ben de çünkü bu doğru. Başka bir şeye ihtimal vermedim ki..." Yoyo'yu durduran şey neydi bilmiyordum ama beni durduran şey, dudağının bir anlık büzülmesi ve bir an için gizleyemediği gözlerindeki ıslaklıktı. Yoyo'yu ağlarken hiç görmezsiniz -benim ağlamaya en yakın gördüğüm an da buydu.
Hayır o ağlamadı. Onun yerine ben ağladım.
"Acıyor mu?" dedim, yanağını göstererek. Bir an kaşlarını çatsa da eliyle elmacık kemiğine dokundu ve refleksle kafasını geri çekti. Başını sallarken gözleri bende değildi.
Beraber bizim eve gittik. Onun gözüne buz tuttuk. Ben ne ara ağlamayı bitirdim bilmiyorum ama sonra film izledik. Filmin ortalarına doğru patlamış mısırımızı yerken Yoyo dolgularından birinin çatlamış olabileceğinden bahsederek gitmesi gerektiğini söyledi.
Aramızdaki bu kırıklık, o gün sona erdi. Ertesi gün, düne benzeyen tek şey, Yoyo'nun yanağındaki pembelikti. Bu bizim için bir dönüm noktasıydı; ne ben Yoyo'nun beni üzebilecek bir şey yapacağı ihtimalinin varlığına inandım ne de Yoyo, beni üzebilecek en ufak şeye bile tedbirle yaklaşmamaya yemin etti.
Eser, benim hayatımda Yoyo'dan sonra gördüğüm ilk mucizeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arılar ve Erkekler
Teen Fictionilk kelime: 11 aralık 2022 son kelime: 26 ekim 2024 *dikkat! bu bir çocukluk aşkı hikâyesi değildir* "Yoyo: Dikkat et, sağında arı var. Kendimi tutamadan sağ tarafımı kontrol ettim. Telefonuma döndüğümde homurdanıyordum. Ben: Evet, solumda da sen...