Herkese selam! Sınavlarım başlamadan önce yeni bölüm atıyım dedim. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar...
13.BÖLÜM: KAN
Gitmiştim.. Hem de onları arkamda bırakarak. Kendi ellerimle kendi sonumu yazıyor olabilirdim veya kendim için en iyi seçimi yapıyordum, bilmiyorum. Fakat bildiğim tek bir şey vardı o da artık yeteri kadar düşünceli olmadığım. Önceden olsa kendimi feda etmezdim ama şimdi kendimi teslim edecek kadar acımasız ve duygusuz hissediyordum.Yanından geçerken bana acı dolu gözlerle bakan Asel'i ve çaresizlik içinde kalan o insanların bakışları aklımdan çıkmıyordu. Bir türlü unutamıyordum. Üzülmek istemiyordum kısacası artık sadece kendi canımın derdine düşmüştüm. Beni bu denli düşüncelere sokan her ne varsa çok merak ediyordum. Çünkü hiçbir zaman böyle birine dönüşeceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. Artık herkes kendi yoluna gitmeliydi, herkes kendi kurtuluş yolunu bulup bir çaresine bakıcaktı. Nedense içimde önceden olan vicdan azabı yoktu. Sanki verdiğim karar çok doğruymuş gibi hissediyordum.
Karanlığa doğru ilerlerken bir kaç tane iri yarı adam iple bağlı olanları çözmeye başladı. Bende yürürken göz ucuyla arkama bakıyordum. Artık herşey için çok geçti. Bundan sonra geri dönüşüm olamazdı, herşeyle yüzleşmeliydim. İyice karanlığa gömülmüştüm ve ses gelmiyordu. "Hey!" az önceki sesin beni duyması için elimden gelen herşeyi yapıyordum.
Biraz daha çabaladım ve karanlığın içinden bir ses geldi. Sen bu kadar cesur muydun? az önce bizimle konuşan boğuk ses yine birşeyler söylüyordu. Ben hala onun yüzünü göremiyordum. O beni görebiliyor muydu? "Sen kimsin? Karşıma çık!" bağırarak konuşuyordum. Çünkü beni görebildiğinden bile emin değildim. Uzun bir süre cevap vermedi onu bekledim bunu yaparken ise olduğum yerde volta atıyordum.
Birkaç dakika sonra beni boşver, senin bu kadar iyi niyetli olduğunu hatırlamıyorum. Beni nereden tanıyordu? Ben onu görmemiştim bile o bana ne cürretle böyle sorular sorabiliyordu? "Benden ne istiyorsun. O notaları sen gönderdin! Bizi neden korkutuyorsun!" neredeyse ağlayacaktım ama kendime engel oldum. Kendi kendime güçlü bir kız olduğumu hatırlatıyordum. Çünkü ben artık değişmiştim. Sakin ol Çilek. Neyden korkuyorsun? korkmuyordum. Biraz endişeliydim. Bunu belli etmek istemiyordum fakat tek dikkatimi çeken bu olmamıştı.
İsmimi bile yanlış söylemişti! "Ne saçmalıyorsun sen? Adım Çilem!" hiçbir şeyi ciddiye almayan biri vardı karşımda ve ben onun aksine çok telaşlıydım. Çilem ve Çilek ne fark eder ki? Üstüne üstlük hala alaycı bir tavır sergiliyordu. Artık dayanamamıştım ve buradan gidicektim. Hızlı adımlarla yürümeye başladım fakat nereye gittiğimi bilmiyordum. Heryer zifiri karanlıktı. O an da beni durduran bir cümle söyledi. Sana bir teklifim var. Benden bir şey isteyecekti.
Bu zor olucaktı belki de ama ona yardım edecektim. Aklımdan geçen ilk düşünce bu olmuştu. Ona inanmak, inanmakdan daha çok güvenmek.. "Teklifin ne?" olduğum yerde ona sorular yöneltiyordum. Kuruluş. Tek bir kelime söylemişti. Ona rağmen çok etkilenmiştim, korkmuştum, sevinmiştim. Bizim bütün amacımız, umutlarımız tek bir kelimeyle açıklanıyordu. Bu kelime ise kurtuluştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜNEL (𝐓𝐀𝐌𝐀𝐌𝐋𝐀𝐍𝐃𝐈)
Teen Fiction"Bu yol elbet bir gün bitecekti ama yol bitmeden gücümüzün tükeneceğini kim bilebilirdi..." --- Çilem ailesinin isteğiyle eğitimini devam ettirmek üzere Eskişehir'e yolculuğa çıkar. Çıktığı bu yolculukta başına geleceklerden habersizdir. Onun gibi...