Bölüm 11: Ya sen Bayan Çokbilmiş ??

352 29 2
                                    

Arjit'ten

Zaara Hayat Khan... Sen beni çok hafife aldın. İşe bir gün geç gelince seni işten kovacağımı felan düşündün kesin. İşe geç kalan başka biri olsaydı eğer, evet onu işten kovardım. Ama işe geç kalan sen olunca işler değişiyor tabii. Şimdi görelim bakalım ne kadar dayanabileceksin.

Zaara'dan...

Taksiden inip nerdeyse 2 haftalık yemek paramı verdim. Artık 2 hafta boyunca ya evden getirirdim ya da aç kalırdım. Acaba oruç mu tutsam ? Hem sevaba da girerim. Yok ya bu şam şeytanı çok fazla iş veriyor. Yine bayılıp kalırım, sonra onun elinden su iç fe-...

Zaara kendine gel kızım ne saçmalıyorsun. Bugün işe tam 3 saat geç kaldın. Onu düşünsene. Koşar adımlarla ofise doğru ilerledim. Ofise girmeden önce kapıda durup besmele çekip ofise kelimenin tam anlamıyla dalış yaptım. Masama ilerlerken Trishna'yı gördüm. Elini boynuna getirip bana 'öldün' der gibi bir işaret yaptı. Zaten içimde olan korku bir dağ oldu ve ben o dağın altında kayboldum.

Masama çantamı attığım gibi ecelime - Arjit'in odasına- doğru ilerlemeye başladım. Kapıyı tıklatmak için elimi kaldırdım ama kendimde o gücü bulamadım. Elimi indirdim ve yutkundum. Gözlerimi kapatıp Fatiha, Nas, Felak , İnşirah gibi bir çok sureyi okuduktan sonra korkum biraz hafiflediğinde gözlerimi araladım.

Ama gözlerimi açtığımda bütün korkum zirve yapmıştı. Ne düşünebiliyordum, ne de konuşabiliyordum. Hatta sanırım bir ara nefes almayı da unutmuş olabilirim. Çünkü gözlerimi açtığımda çok saygıdeğer patronum (!) kapı pervazına yaslanmış, kollarını göğsünde bağlamış , değişik - alaycı, sinirli ,mazoşist- bakışlarla beni inceleniyordu.

"Zaara, ben de senin yanına geliyordum. Bugün getirdiğin kahve çok güzeldi. Teşekkür etmek istedim sana."

Bu Arjit ne saçmalıyordu acaba ? Ne kahvesi? Ne teşekkürü? Bu benim geç kaldığımı bilmiyor muydu? O zaman ne diye beni aradı ki ?

"Arjit Bey , be-"

"Üstelik seni de aradım bir kaç kere teşekkür amaçlı ama sen telefonunu açmayınca ben de senin yanına gelmek için çıktım odadan. Ama karşımda seni gördüm. Sahi öyle ne yapıyordun sen gözlerin kapalı. Bir kaç dakikadır burda seni seyrediyorum , ne yaptığını anlamak amacıyla ama açıkçası pek anlayamadım. Gözlerini kapatmış kaç dakikadır, içinden bir şeyler söylüyorsun. Dudaklarını okudum da yine de söylediklerini anlayamadım."

Benimle dalga geçiyor olmalı.

"Be-ben sure okuyordum. Bu arada özür dilerim ama bugünkü kahvenizi ben yapmadım. Kimin yaptığını da bilmiyorum. Aslında ben bu-"

Yine lafımı kesti ya.

"Merak etme, ben biliyorum kimin yaptığını. Bunu ayırt etmek de çok zor olmadı benim için. İlk içtiğimde kahveyi senin değil Trishna'nın yaptığını anladım zaten."

Yüzündeki o alaycı gülümseme beni oldukça korkutuyor. Üstelik benimle bu kadar sakin konuşması... Ayrıca kahveyi benim yapmadığımı nasıl anladı bu şimdi ? Beynimdeki düşünceler istemsiz olarak ağzımdan döküldü :

"Nasıl ? Yani ...demek istediğim nasıl anladınız ?"

"Çok zor bişi olmadığını söylemiştim ama yine de açıklayım. Trishna kahvemi şekersiz içtiğimi ve şekerden nefret ettiğimi biliyor. Bu yüzden kahveme asla şeker katmaz. Ve sen... Aslında sen de kahveme şeker atmadığımı ve bundan nefret ettiğimi biliyorsun. Ama sen benim nefret ettiğim şeyleri yapmayı ve beni sinirlendirmeyi sevdiğin için kahveme her gün 1,5 kaşık şeker atıyorsun. Böylelikle bende içince kahveyi kimin yaptığını kolayca anlıyorum."

Nefretin Adı : AŞK #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin