5SOS - Lover Of Mine
2 hafta olmuştu.
Felix'le iki gün üst üste uzunca konuşmak aramızda olmayan bir şeyi meydana getirmiş gibiydi. Artık birbirimizi az çok anlıyorduk, tanıyorduk. Bu da davranışlarımıza yansıyordu.
Beraber daha çok vakit geçirmeye başlamıştık ve bu garipti.
İçimde bir savaş var gibiydi. Tüm duygularım ve hislerim birbirine girmişti. Birisi çıkıp sen sadece rüyandaki Felix'i seviyorsun diyor, biri de onun tam tersini söylüyordu.
Ne yapacağımı bilmiyordum ve düngece yine perimi görmüştüm. Gelmeye devam ediyordu ama ben sadece oturup onu izleyebilmiştim. Önceden olsa o parlak sarı saçlarını okşar, onunla konuşmaya çalışırdım. Gülerdik.
Önceden...
Kötü hissediyordum kendimi.
Dışarı çıkıp bu hayali dünyayı gerimde bıraktığımda bu his biraz da olsa kayboluyordu fakat eve girdiğim anda tekrar nüksediyordu.
Bunu ben seçtiğim için de bir şey yapamıyordum. Ona gelme diyemezdim, bunu asla yapamazdım. Ama oturup onunla konuşamazdım da. Bu sefer Felix'e karşı kendimi kötü hissederdim.
Bu durum beni korkutuyordu. Olmak istemediğim birine dönüşüyordum.
Kimseye bir şey anlatamamak, her şeyi kendi içimde çözmeye çalışmak beni çok yoruyordu. Anlatınca da çözüm bulunmaya çalışılıyordu ve bu çözümlerin hepsinde o gidiyordu. Kullandığım bütün ilaçları onu benden siliyordu.
"Daldın gittin. İyi misin?"
Yüzümün önünde sallanan küçük elle dikkatim dağılırken elin sahibine dönüp "İyiyim." dedim. Bu kelime ağzıma yapışmış gibiydi. Birisi ne yapıyorsun diye sorsa da iyiyim diyordum. Ne yaptığımı söylemek aklıma gelmiyordu.
"Şu sıralar çok fazla dalıyorsun. Önceden de böyle miydin yoksa?"
Felix hemen yanımda oturmuş, yüzüne vuran güneşten dolayı tek gözü kısık bir şekilde bana bakıyordu.
"Böyleydim." dedim. "Senlik bir durum yok."
"Öyle olsun bakalım." Oturduğu yerden ayaklandı. "Güneş rahatsız etmeye başladı. Başka bir yere gidelim."
Sadece "Olur." diyerek onu onayladım ve ayağa kalktım. O emin adımlarla biraz ilerimizde duran motoruna doğru gittiğinde bende peşinden gidiyordum.
Siyah motorunun üstündeki kasklardan birini bana uzatırken "Gitmek istediğin bir yer var mı?" diye sordu.
Kısa bir an düşünürken aklıma gelen yerle istemsizce gülümsedim. Oraya Felix'le gitmeliydim.
"Aslında var." dedim. Kolumdaki saate baktığımda eğer hızlı gidersek güneşin batışını izleyebileceğimizi fark ettim. "Biraz hızlı sürersen harika bir manzara bizi bekliyor olacak."
Tek kaşı yukarda benim bu halime şaşırmış bir şekilde bakarken "Hay hay." dedi ve elindeki kaskı kafasına taktı. Az önce bana verdiği diğer kaskı da ben taktığımda sırayla motora yerleştik. Ellerimi koltuğun aşağısındaki tutma yerine yerleştirdiğimde Felix çoktan motoru çalıştırıp sürmeye başlamıştı.
Bir yarım saat kadar benim tarif ettiğim yolu takip ettiğimizde tam zamanında yetiştiğimizi gördüm. Felix motoru yavaşlatıp ağaçlık alanın kenarına park ederken ben de kaskımı çıkarıp kucağıma koydum.
Geldiğimiz yer şehire pek uzak olmayan kısa bir uçurumun kenarıydı. Normalde bu saatlerde birkaç kişi olur, yerleştirilmiş iki bankta oturuyor olurlardı ama bugün şansımıza kimse yoktu.
Motordan inip kaskı oturduğum yere bıraktım ve hemen ilerimizdeki banklardan birine gidip oturdum. Felix de beni takip ederken "Burası çok iyiymiş." diye konuştuğunu duydum.
Yanıma gelip oturdu ama bakışları tamamen önümüzdeki manzaradaydı. Büyülenmişcesine hafiften morarmış gökyüzünü izliyordu.
"Daha önce hiç bu taraflara yolum düşmemişti ama keşke düşseymiş. Böyle bir güzelliğe kaçırdığıma inanamıyorum."
Gözlerim parlayan yüzünden ayrılmazken "Ben de." diye mırıldandım. Yıllarca bu kadar yakınımda olmana rağmen seni görememe inanamıyorum.
"Nasıl buldun burayı?"
"Hyunjin'le tesadüfen keşfettik." dedim. Benim de bakışlarım mor gökyüzüne ve yüzlerce eve çevrildi. Hepsi ayağımızın altında gibiydi.
"Burası benim favori yerim aslında." diye konuşmaya devam ettim. "İlk kez lisedeyken gelmiştim." Rüyayı gördükten sonra.
"O zamandan beri benim için çok anlamlı fakat şimdi eskisi gibi gelemiyorum. Yol gözümde büyüyor."
Bakışları bana döndü. "Ben seni getiririm." derken ses tonu o kadar samimiydi ki şaşırmadan edemedim.
Lee Felix günden güne beni şaşırtıyordu. Denediğini görebiliyordum. Sürekli iletişimde kalmamızı sağlıyor, sanki ben ondan beni sevmesini değil de o benden kendisini sevmemi istemiş gibi davranıyordu.
Her şey bana çok garip geliyordu ama bir o kadar da güzeldi.
Felix'e cevap vermeyip gülümsedim sadece. Diyecek bir şeyim yoktu çünkü.
Ne kadar süre daha orada öylece oturduk bilmiyordum ama güneş çoktan batmış, hava kararmıştı. Felix hiç sesini çıkarmadan etrafı izliyordu. Sadece yoldan geçen arabaların sesini duyuyorduk.
"Anlaşılan burası artık başka birisinin favori mekanı." diye mırıldandım.
Felix ne dediğimi anlamamış olacaktı "Efendim?" deyip bana doğru döndü.
Başımı bir şey yok dercesine sallayıp gözlerimi kahvelerinden çektim. Artık bir şeyleri geride bırakmamın zamanı gelmişti. Tüm bunlar dışarıdan bakıldığında ne kadar basit görünse de öyle değildi. Kaçış yerim artık bir başkasının kaçış yeri olacaktı. Favori yerime bir başkası gelecek, manzaranın tadını o çıkaracaktı. Ve ben artık buna alışmaya başlamalıydım.
-
belki biraz zamana ihtiyacımız var
değişken zihinler aramıza giriyor
umuyor ve dua ediyorum, kalman için sevgilim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
above the clouds | chanlix
FanfictionChan sürekli rüyalarına giren ve periye benzeyen o çocuğa aşıktı. -220405, angst