atc | 6

551 65 29
                                    

Dean Lewis - Waves


"Amına koyayım Chan."

Duyduğum küfürler eğdiğim kafamı kaldırıp Hyunjin'e baktım. Ama o bana değil de arkamda bir yerlere bakıyordu. Onun bu tepkisini anlayamazken elimde duran kaşığı kenara koyup yemekle oynamayı bıraktım. İştahım olmadığı için yemekleri sadece kaşıkla oradan oraya sürüklüyordum.

"Niye küfür yedim ben şimdi durduk yere?"

Hyunjin'in bakışları konuşmamla bana dönerken kaşık tuttuğu elini bırakmış ve masanın üzerinde duran elimin üstüne koyup okşamıştı.

Ben ne yaptığını anlayamazken "Şimdi sana birini göstericem ama sakin ol." dediğinde ne olduğunu az çok anlamaya başladım.

Bir şey demeden başımı salladığım da elimi bıraktı. Ona baktığımı belli etmemek adına başımı hafifçe sağa çevirdim.

Oradaydı, Lee Felix.

Arkadaşlarıyla beraber gülerek yemeğini yiyor, resmen güzelliğiyle insanları büyülüyordu. Siyah ama desenli tişörtün üzerine giydiği deri ceket ona bambaşka bir hava katmıştı. Sarı saçları geçen hafta gördüğüme kıyasla bir tık daha kısaydı, kestirmiş olmalıydı.

"Sana bakıyor."

Hyunjin'in fısıldamasını duyduğumda gerçek dünyaya dönerek Lee Felix dünyasından uzaklaştım. Tam o sırada ise gözlerime değen kahveleri fark ettim. Hyunjin'in dediği doğruydu.

Yüzünde asılı kalan gülümsemesiyle bana bakıyordu. Ona uzun bir süredir bakıyor olmalıydım ki dikkatini çekebilmiştim.

Hiçbir tepki göstermeden tekrar önüme doğru döndüğümde Hyunjin'in hâlâ onların olduğu tarafa şaşkınlıkla baktığını gördüm.

"Bakma artık."

"Nasıl bakmayabilirim? Sikeyim, kendimi senin rüyana girmiş gibi hissediyorum şu an."

Onun bu tavrına istemsizce gülümsediğimde Hyunjin benim bu rahat tavrıma kaşlarını çatmıştı.

"Sen nasıl sakin olabilirsin? Konuşsana be adam."

Sesi hafifen yükselmeye başladığında Felix'lerin duyma ihtimaline karşı elimi sesini alçalt derscesine salladım.

"Çıkalım buradan, oturup anlatıcam her şeyi." Kaşlarının çatıklığını bozmadan beni onayladığında derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Sandalyemi biraz geri itip dokunmadığım tabağı da elime alıp "Hadi kalk." dedim Hyunjin'e.

O da benimle beraber ayaklanırken elimdeki tabağı çıkışın oraya bırakıp hiçbir yere bakmadan yemekhaneden çıktım. Neden bu kadar gerildiğimi bilmiyordum. Onu daha önce de görmüştüm, bana dokunmuştu. İlk defa bu kadar yakınımda değildi.

Niye kalbimin atışı bu kadar hızlıydı peki?

"Gidelim bakalım. Neymiş bu olay bi' öğrenelim."

Hyunjin beni beklemeden önden ilerleyip bahçe de büyük adımlarla yürümeye başladı. Birkaç dakika sonra yemekhaneden iyice uzaklaştığımıza kanaat getirmiş olacaktı ki durup bir ağacın gölgesinde kalan banka oturdu. Ben de onun yanına oturduğumda sebepsiz gerilmemden dolayı avuçlarım terlemeye başlamıştı.

"Anlat."

Arkadaşımın sert sesi beni bir tık şaşırtsa da ona bu durumu anlatmadığım için sinirli olduğunu anlamam kısa sürmüştü. Sinirlenmekte haklıydı da.

Bakışlarımı etraftan çekip ellerime indirdiğimde konuşmaya başladım.

"Yaklaşık iki hafta önce gördüm onu. Aynı yerde, yemekhanede. Seni beklerken kapının önünde sigara içeyim demiştim ama çakmağım yoktu. Sonra kimden alabilirim diye etrafıma bakındığımda onu gördüm." Bakışlarımı tepkisini görmek adına yüzüne çevirdim. "Lee Felix."

"Hassiktir. Sen o yüzden mi benden isim tahmini yapmamı istedin? Biliyordun yani gerçeği?"

Başımı onaylarcasına salladım. "Tesadüfen öğrendim ben de. İkinci karşılaşmamız da geçen hafta oldu. Senin bana neden kapının önünde durduğuma dair zırvaladığın zaman. İki arkadaşı onu kovalıyordu. Adını da o sıra söylediler. Tabii kendisi beni görmedi ama ben gördüm. Sonra takip ettim işte. Güzel sanatlar fakültesinde okuduğunu öyle anladım."

Hyunjin yüzü anlattıklarımla aydınlığa kavuşurken "Kampüsün diğer bir ucunda olan fakülte?" diye sordu.

"Aynen o."

Onu cevaplamamla ikimiz aramızda sessizlik oluşurken Hyunjin'in ifadesinden bir şeyler düşündüğü belli oluyordu.

"Peki biz nasıl görmedik onu bunca sene? Nereden çıkmış olabilir ki bi' anda?"

Bilmiyorum anlamında omuz silktim. Gerçekten bilmiyordum çünkü. Bu durumu hiçbir mantığa oturtamıyordum.

"Ne demiştin sen, Lee Felix mi?"

"Evet."

"Bu şey olmasın, değişim öğrencisi. Hani geliyorlar ya yurtdışından 1 sene okuyolar bizimle. İsmi de yabancı zaten. Kesin öyle ya."

Hyunjin kendi kendine konuşup tespitini yaparken bu fikrini oldukça mantıklı bulmuş duruyordu. Ben ise hâlâ nötrdüm. Sorgulamak istemiyordum. Sadece tek bir şeye odaklanmak istiyordum ve o da rüyalarımdaki perinin gerçek biri olmasıydı. Gerisi umurumda değildi.

"Peki konuşacak mısın?"

"Hayır tabii ki. Saçmalama."

"Ne demek saçmalama?" Hyunjin oturuşunu değiştirip bana doğru yaklaştı. "Tamam gidip bu rüya mevzusunu bahsetmek saçmalık olabilir ama arkadaş olarak yaklaşabilirsin? Sen dedin tesadüfte olsa sürekli karşılaştığınız yer yemekhane değil mi? Al bir gün yemeğini geç yanına otur, konuş. Eminim soğuk davranmayacaktır."

Hyunjin'in dedikleri düşününce olabilme ihtimali yüksek olan şeylerdi. Ona arkadaş gibi yaklaşıp bu rüya mevzusunu ondan gizleyebilirdim. Mantıklıydı fakat ben bunu yapamayacak o kadar o çocuğu seviyordum. Beni arkadaş olarak görmesini istemiyordum.

Uzun bir süre konuşmazken Hyunjin'in hâlâ benden cevap beklediğini gördüğümde "Bilmiyorum, Hyunjin." dedim. "İyice bir düşünmek istiyorum. Tek bir hakkım var ve hata yapma şansım yok."





-

...karanlıkta bir ışık var
onun sıcaklığını ellerimde, kalbimde hissediyorum
neden dayanamıyorum?

above the clouds | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin