Day6 - Above The Clouds
"Hyung, sergiye gelecek misin?"
Duyduğum tanıdık sesin sahibi yavaş adımlarla yanıma geldiğinde oturduğum yerde kenara kayıp oturması için ona yer açtım. Bankın tam ortasına öylece oturmuştum.
"Bilmiyorum, gözümde büyüyor."
Hyunjin oturur oturmaz suyundan bir yudum alırken bir yandan da bana bakıyordu. Şişeyi yaraladıktan sonra içmeyi bırakıp elinin tersiyle ağzını silip arkasına yaslandı. Bir gözü güneşten dolayı kısık duruyordu.
"Niye ki?" diye sorduğunda "Bana bilmediğim şeyler sorup durma." dedim.
"Changbin ve Minho ısrar etti bayağı. Seni de getirmem için tembihlediler. Beş aydır üzerinde çalıştıkları için ziyaret edeni de çok olsun istiyorlar."
Derin bir nefes alıp "Gideriz, tamam." dedim. Ben ne kadar bilmiyorum desem de Hyunjin'in ısrarı üzerine kesin olarak gidecektik zaten.
Sabah ders çıkışı panoda asılı afişte gördüğüm üzere Felix'in okuduğu fakülte de bir sergi düzenlenmişti. Tüm bölümler karışık bir halde olduğu için büyük ihtimalle o ve arkadaşlarının da işleri orada olacaktı.
Felix beni şahsen sergiye davet etmemişti. Hatta sözünü bile açmamıştı. Belki sabah yanından kaçıp gitmeseydim uyandığında laf arası söyler, gelmemi isterdi ama ben yine aptallık etmiştim.
Bugün sabaha doğru uyandığımda dayanamayıp kalkıp evime gitmiştim. Kendimi rahatsız hissetmiştim. Bu rahatsızlığımın sebebi tabii ki Felix değildi. Nasıl uyuyakaldığımı bilmiyordum fakat uyduktan sonra gördüğüm rüyadan kaynaklıydı tüm rahatsızlığım.
Onunlayken bir anda uyanıp yanımda yatan Felix'i görmek gerçekliğini sorgulamama sebep olmuştu. Ciddi ciddi başta onu tamamen farklı bir kişilikte görmüştüm. Gözüme o kadar masum, temiz gelmişti ki... Biraz sonra kendime geldiğimde ise tüm gerçeklikle yüzleşmiştim.
Lee Felix'in asla istediğim kişi olmayacağını biliyordum ama değiştiğini de görebiliyordum.
İlk defa birisi benim için çabalıyordu.
Uyandığında ve beni göremediğinde şaşırdığından yüzde yüz emindim. Gittikten sonra ise ona mesaj atmış Hyunjin'in eve geldiğini ve anahtarı olmadığı için kapıda kaldığını, bu yüzden de gitmem gerektiğini yazmıştım. Söylediklerim tamamen yalandan ibaretti.
"Benim yarım saat boşluğum var. Gitsek mi şimdi?"
Hyunjin'in tekrar konuşmasıyla dikkatimi ona verdim. Benim dersim çoktan başlamış olmalıydı ama girmeyecektim. Artık gerek yoktu.
"Gidelim." deyip ayaklandığımda o da kalkıp yürümeye başladı. Kampüsün bir ucundaki fakülteye gidene kadar ikimiz de sessizdik. Hyunjin'e dün olanları yarım yamalak da olsa anlatmıştım, yani biliyordu. Kaçmama ne kadar kızsa da bir yandan da bana üzüldüğünü biliyordum. Beni anlayabiliyordu.
"Heykel bölümünde mi okuyordu bunlar? Unutuyorum sürekli." diye sorduğunda başımla onayladım sadece. Bir ara Felix'in laf arası ileride heykeltıraş olunca diye bir cümle kurduğunu fark etmiştim. Böylece ne okuduğunu anlamıştım.
Diğer ikisiyle de aynı bölümde olduklarını düşünüyordum. Okul içinde sürekli beraberlerdi çünkü. Gerçekten yakın olduklarını görebiliyordum.
"Bunların binası niye bu kadar havalı ya? Sanatçı heriflerin binası bile özel amına koyayım."
Hyunjin'in hayran bakışları içine girdiğimiz binada gezerken gülüp "Ağzını kapat." dedim. Cidden de ağzı açık bir şekilde içeriyi izliyordu.
Kapıdan girer girmez karşımıza çıkan büyük melek heykeli ve devamındaki koridorda gördüğüm heykellerle ben de Hyunjin'e katılıyordum aslında. Burasının gerçekten farklı bir havası vardı.
"Aha turuncu kafayı gördüm."
Hyunjin hemen ilerimizdeki Minho'yu görür görmez o tarafa doğru giderken bende peşinden gittim. Gözlerim de bir yandan etrafta geziniyordu. Sanırım sergiyi direkt okulun içine kurmuşlardı. Özel bir salon yoktu çünkü. Etraf büyük küçük birçok çeşit heykelle doluydu.
"Oha! Gelmişsiniz harbi."
Minho bizi görünce gülerek yanımıza geldi. Changbin de hemen arkasındaydı. İkisi de kendi yaptıkları heykellerin önünde duruyor olmalılardı.
"Geldik tabii."
Üçü beraber sohbete başladıklarında ben de kenara çekilip yaptıkları işlere göz gezdirdim. Minho birbirine sarılan iki insan silüeti yapmışken Changbin tamamen soyut bir şey çalışmıştı. Ne kadar baksam da ne olduğunu anlayamamıştım.
Ben onlarınkini incelerken hemen yanlarında ise Felix'e ait eser duruyordu. Bir bulut yapmıştı. Uzaktan bakıldığında köpükten yapılmış gibi dursa da hayır, öyle değildi. Oldukça fazla detayı vardı ve baktıkça daha da güzelleşiyordu insanın gözünde.
"Beğenmiş gibisin?"
Hemen arkamdan gelen kalın ses ile irkildiğimde o benim aksime gülmüştü. Bakışlarım önümdeki heykelden ona dönerken hâlâ aynı göründüğünü fark ettim. Bir gün içerisinde ne gibi bir değişiklik olabilirdi ki zaten?
"Soruma cevap alamadım."
Yüzündeki tebessümle yanıma geçtiğinde "Beğendim, evet." dedim. "Detayları çok güzel duruyor."
"Sevindim."
Onun da bakışları heykele dönerken kısa bir an ikimiz de sessiz kaldık. Gözüm yaptığı heykele verdiği isme takıldığında istemsizce "Above the clouds mu?" diye sordum. "Bir anlamı var mı?"
"Yoktu." diye mırıldandı. "Ben buna başlarken yoktu ama sonra nasıl olduysa anlam kazandı."
Bakışları bana döndüğünde hâlâ gülümsüyordu. Devam edecek gibi olduğu için konuşmayıp onu bekledim.
"Asla ulaşıp dokunmayacağımız bir şeyi yapmak istedim aslında. En başından beri aklımda bu fikir vardı. Sonra da aklıma bulutlar geldi. Her gün defalarca kez şekil değiştirip kayboluyorlar. Onları yakalamak istedim. Tabii şimdilik sadece bir tanesini yakalayabildim ama daha fazla yapmak istiyorum. Bakıldığında herkes kendini bulutların üzerindeymiş gibi hissetsin istiyorum. Mutlu, huzurlu ve umutlu."
"Güzelmiş." diye mırıldandım. Felix beni günden güne şaşırtırken ne diyeceğimi de bilemiyordum. Görünüşünde bir değişiklik olmuyordu belki ama içten içe değişiyordu. Sanki herkesten gizlediği o Felix açığa çıkıyormuş gibiydi.
"Güzeldir."
Bakışlarım ona döndüğünde onun da bana baktığını gördüm. Kahve gözleri sadece gözlerimin içine bakarken içimdeki ve zihnimdeki şeyleri görebilirmiş gibiydi. Keşke görseydi. Anlatamadığım için bunu yapabilmesini çok isterdim.
-
bir şey için bana söz vermeni istiyorum
daha fazla incinme, sadece gülümse
bulutların üzerinde mutlu bir şekilde yaşa(aklimdakine en yakin gorsel buydu..)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
above the clouds | chanlix
FanfictionChan sürekli rüyalarına giren ve periye benzeyen o çocuğa aşıktı. -220405, angst