atc | 18

365 49 30
                                    

The Neighbourhood - You Get Me So High

"Bugün de Felix'le buluşacak mısın?"

Hyunjin elinde yeni yaptığı kahvesiyle odama girdi ve etrafa bir göz gezdirdi. "Hayırdır ne hazırlığı bu?"

İkinci sorusunu görmezden gelip "Akşama çıkarız belki, bilmiyorum. Konuşmadık daha." dedim. Bir yandan da elimdekin kitabın ne olduğunu inceliyordum. Alıp kitaplığıma koymuştum ama okuyup okumadığımı bile hatırlamıyordum.

"Bu kadar yakın oluyor olmanıza sevinsem mi üzülsem mi bilemiyorum."

O kahvesinden bir yudup alıp masamın önündeki dönen sandalyeye oturduğunda ben de elimdeki kitabı koliye bırakıp "Niye?" diye sordum.

Omzunu silkip dudaklarını büzdü. "Benimle daha az zaman geçirmeye başladın sanki. Pabucum dama atılmış gibi hissediyorum."

Onun bu garip düşüncesine gülüp "Onunla kendini kıyaslama." dedim. Hyunjin benim şu hayattaki tek dostumdu. Kendisini başkalarıyla kıyaslaması bile saçmaydı.

"Ha yani Felix'i benden daha çok seviyorsun?"

Şaşkınlıkla ona döndüm. "Kendini kimseyle kıyaslama diyorum. Senin yerin bende çok ayrı diyorum. Anladın mı?" Lafı götünden anlıyordu resmen.

"Heh anladım şimdi." deyip kahvesinden sesli bir yudum daha aldı. Delirtecekti beni.

Birkaç dakika sonra yorulduğumu anlayarak yatağıma gidip oturdum. Hyunjin de sessiz bir şekilde durmuş ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Bakışlarından anlayabiliyordum.

"Bir yere mi gidiceksin?"

Bakışlarımı dağınık kolilerden çekip ona çevirdim. "Sayılır."

Aklına ne geldiyse kahvesini masaya bırakıp bana doğru dönüp yaklaştı. "Bir yere mi taşınıyoruz yoksa? Chan bak doğru söyle piyango mu çıktı?"

Onun bu saçma heyecanına istemsizce güldüm. Başımı iki yana sallayarak "Saçma sapan konuşma. Bir yere taşındığımız yok." dedim. "En azından senin taşındığın yok."

"Sen mi taşınacaksın o zaman? Niye ki ya?" Bir anda düşen moduyla bende ona doğru dönüp ensesine hafifçe vurdum.

"Bir yere gittiğim yok. Odayı biraz düzene sokayım dedim. Her yer kalk gidelim diyordu."

Dediklerimde bir şüphe aradığını biliyordum ama "İnan bana." diye devam ettim konuşmaya. "Yalan söyleyecek değilim."

Bakışlarını benden çekmeden önce "Öyle olsun bakalım." diye mırıldandı. "Bu araba bugün Seungmin de kalabilirim."

Başımı tamam dercesine salladım. Onda kalmasına alışmıştım artık. Biraz da işime geliyordu açıkçası. Belki sonrasında onunla yaşamak isteyebilirdi. Seungmin'i az çok tanırdım ve arkadaşımı ona emanet edebileceğimden emindim.

"Neyse gidiyorum ben. Maç başlar birazdan. Havalandır sende şu odayı. Sadece toplamakla olmuyo bu işler."

O ayağa kalkıp odadan çıktığında "Peki efendim." deyip onun bu tavrına güldüm ve ben de peşinden ayaklanıp camı açtım. Geri odayı düzenleme işine dönerken bunun birkaç gün süreceğinden emindim. Her şeyi düzenlemek istiyordum, böylesi daha iyi olacaktı.





-

you're my bestfriend, i'll love you forever

above the clouds | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin