Minho bu yere iki gün daha katlanamazdı, insanlar garip bir samimiyet içine girmişti okulda birbirlerine selam bile vermiyor olmalarına rağmen. Minho bu tür yapay duygulardan oluşan ortamlardan nefret ederdi.
Rosé ile konuştu bu durumu. Rosé zaten sevmediğini ve sırf onun için geldiğini bildiğinden Seungmin'le takilabileceğini söyledi. Minho her ne kadar onu üzdüğünü düşünse de aksine Rosé'yi onunla buraya gelerek çok mutlu etmişti.
Minho'nun çadırını ve çantasını topladığını gören Jisung şaşırdı. 'Neden gidiyordu ki?' diye düşündü.
Yanına gidip sorduğunda Minho ilk defa onunla bu denli içten gülümseyerek konuşuyordu. "Bu tip ortamlar canımı sıkıyor, insanlar yalandan samimiyete giriyor. Şunlara bir bak iki gün sonra birbirlerinin yüzüne bile bakmayacaklar" dedi. Jisung ona hak veriyordu ama uzay boşluğunda gibi bakıyordu Minho'ya. Biri çıkıp Minho'nun aslında bir Yunan Tanrısı heykeli olduğunu söylese inanırdı. Gülümsemesinin çok güzel olduğunu düşündü Jisung, aslında cool ve başkalarından soyut bir insan olmasına rağmen gülümsediğinde çok güzel göründüğünü düşündü. 'ne saçmalıyorum' diye geçirdi içinden 'o her şekilde güzel duruyor' dedi iç sesi...
Bu sırada Minho çantasının fermuarını kapatıyordu, Jisung'un ona baktığının farkındaydı ama ağzını açıp tek kelime etmedi. Bir taksi çağırdıktan sonra Seungmin'e de gideceğini söyleyip ormanın caddeye bakan kısmına doğru ilerledi.
---
Minho evine geleli 2 saat oluyordu. Alt komşusu yine gelmişti ve küfürleri bu kez de odasına kadar ulaşıyordu. Karısı vardiyalı çalıştığından onun evden çıkmasını bekliyordu. O evden çıktığında alt komşusu intihar edecekti ve ona bir mektup bırakacaktı ama Minho yine karakola gidip ifade vermek zorunda kaldığında şüphe çekeceğini biliyordu, bu yüzden birkaç günlüğüne Tokyo'daki evinde olacaktı, uçak biletini planı gibi çoktan hazırlamıştı.
Rosé, Jisoo, Seungmin ve kendisinin bulunduğu gruba birkaç günlüğüne Tokyo'da olacağını söyledi. Hepsi anlatmıştı Minho'nun birden oraya gidip kafa dinleme isteğine.
---
Apartmanın kamerası haftalardır bozuktu ve bu işine gelecekti. Yönetici apartman grubuna hâlâ kameraların yapılmadığını çünkü tamir şirketinin telefonlarını açmadığını yazmıştı dün akşam 9 sularında. Minho bu yüzden daha rahattı.
Eline bir kar eldiveni geçirdi, valizini de yanına aldı ve alt kata indi. Komşunun evinin önüne geldiğinde valizini kapıya hırkayı ve zili çaldı. Adam hızlıca kapıyı açtığında karşısında Minho'yu görünce şaşırdı. Onu beklemiyordu.
Minho içeri girmek için izin aldı ve adam kenara çekilerek ona yol açtı. Minho önce ellerini yıkamak için lavaboya gitmek istediğini söylediğinde adam rahatına bakmasını söyledi.
Kadın eczacıydı bu yüzden bazen eşini uyutmak için küçük dozlarda ilaçlar kullanıyordu. Minho da bunu biliyordu ama o ilacın dozu kaçarsa kullanan kişinin öleceği reçetede bile yazıyordu, Minho cebindeki eldiveni giyerek banyo dolaplarını karıştırarak ilacı buldu. Adamın elindeki kahveyi görmüştü, bunu aslında kahvesine atacaktı ama adam onu bile isteye içmiş gibi gösterecekti. Minicik olan cam şişeyi on cebine koydu ve eldivenini çıkarıp kot ceketinin iç cebine sıkıştırdı.
Kapıyı dirseğiyle açtı ve kapatmadan çıktı, adam mutfağın önümde bekliyordu "sen de kahve ister misin?" dedi. Minho kahve için teşekkür edip sadece bir bardak soğuk su istediğini söyleyip salona ilerledi ve ilaç şişesini elideniyle tutarak içinden üç tane hapı alıp sehpada duran kahveye attı. Daha sonra ilaç şişesini de sehpanın altına bırakıp eldiveni tekrar ceketinin iç cebine koydu.
Adam elindeki suyla geldiğinde ona nasıl yardımcı olacağını sordu. Adam kahvesini yudumlarken Minho kameralar bozuk olduğundan o yokken evine göz kulak olmasını nazikçe rica etti. Adam bunu kabul etti ve Minho acilen gitmesi gerektiğini söyleyerek ayağa kalktı ama adam ani bir baş dönmesiyle olduğu yere yığıldı sonrasında gözleri kapandı ve nefes alışverişi yavaşladı.
Minho kahve bardağını alıp mutfağa götürdü ve bol suyla yıkadı. Amacı bunun gerçekten bir intihar gibi görünmesiydi. Kendi su bardağından zaten hiç içmediği için onu orada bıraktı ve televizyonun önündeki defterle kaleme uzandı.
Yine eldiveni giymişti. Sayfaları karıştırdı adamın el yazısı olduğunu biliyordu çünkü kadının el yazısını daha önce çalıştığı eczaneye gittiğinde görmüştü.
Karakterleri iyice ezberlediğine emin olduğunda yazmaya başladı.
"Karıcığım,
Seni bu zamana kadar çok üzdüm biliyorum. Bunun pişmanlığı artık içimi yakıyor ve nefes almakta zorlanıyorum. Lütfen beni affet, gittiğim yerde seni izleyeceğim.
Seni seviyorum"Defteri ve kalemi aldığı yere bırakıp çıktı. Valizini aldığı gibi koşarak arabasına atladı. Uçağı kaçırmamak için hızlı sürüyordu.
---
Havaalanına yakın bir yerdeki çöp konteynerine eldivenini atmadan önce cebindeki çakmakla yaktı, artık hiç delil yoktu…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blood & wine - minsung✓
FanfictionMinho'nun hayatı boyunca onu seven tek insan annesiydi, o soğuk ve fırtınalı kasım gecesine kadar... Abisi Minho'nun elinden annesini aldı o gece, Minho da abisini kopardı hayattan gözünü bile kırpmadan... Sonra oldu her şey ilk cinayetini lisenin 3...