Jisung'un utançtan kaçıp gitmesinin üzerinden yaklaşık iki saat geçmişti, Minho onun çoktan uykuya yenik düştüğünü biliyordu, aynı kalbinin Jisung'a yenik düştüğü gibi.
Minho aşka karşı hiçbir zaman gardını indirmemiş, hep tedbirli davranmıştı çünkü kendini teslim etmek istemiyordu. Fakat Jisung bu gardı onun ellerinden alıp ateşe atmıştı ve Minho yanmasını engellemek yerine yalnızca izlemişti.
Aşkı teslim olmak gibi görüyordu. Her şeyiyle sevdiğine teslim olmak gibi.
Jisung'a teslim olmayı seçti.
Hislerine güvenen biriydi ve bunun getirisi olarak teslim olma isteğinin karşılıklı olduğunu hissedebiliyordu, lakin ilk adımı Jisung'dan bekliyordu çünkü tamamen emin olmak istiyordu.
Yağmuru izlemek için bütün perdeleri açtı ve balkona çıktı. İçinde tutmak istemediği bir heyecanı vardı ama uyuyan Jisung'u uyandırmamak için sessiz kalıyordu.
Güneşin ay ile olan savaşında galip gelmesine çok az kalmıştı ve güneş aya karşı kendini güçlü göstermek istercesine tüm doğu cephesini kendi rengine boyuyordu. Ay ise geri adım atarak güneşten çaldığı ışıkları insanlığa yansıtmayı bırakıp yavaşça kendini görünmez kılıyordu.
Neredeyse yarı saydam görünen ay güneşin turuncusuna karşı boyun eğiyordu. Minho ise gökyüzünü izlemekle yetiniyordu.
Balkon kapısının açılmasıyla arkasına baktı Minho, Jisung elindeki ince pike ile Minho'nun yanına ilerledi.
Geniş balkonun sağ köşesinde bir adet çift kişilik koltuk vardı, Minho serin havayı sevdiğinden gecenin büyük bir kısmını balkonda geçiriyordu, yalnız yaşamasının getirisiyle de tek bir koltuk ona yetiyordu.
Jisung iyice yerleşip pikeyi ikisinin de üstüne örttü, "Neden uyumadın?" sorusundan sonra başını Minho'nun omzuna yasladı. "Uyku tutmadı, sen neden uyandın?"
İkisi de neden uyuyamadıklarını çok iyi biliyordu, içlerindeki heyecan uykularına engel oluyordu. En çok da elliden fazla ruhu bedeninden ayırıp gökyüzüne gitmelerini sağladığı için endişeliydi Minho, arkadaşken Jisung bunu sorun etmiyordu fakat Minho onun gözünde tamamen güvenilir biri olması gerektiğini düşünüyordu.
"Teklifin hâlâ geçerli mi?" dedikten sonra başını yasladığı omuzdan kaldırıp vücudunu daha dik bir konuma getirdi Jisung, Minho'nun turuncu ışıklar çarpan yüzüne bakmak rahatından daha kıymetliydi.
Minho çok sesli olmayan bir kahkaha attığında Jisung'u onaylamak için kahkahasıyla eş zamanlı olarak başını sallıyordu.
Jisung neden güldüğünü biliyordu çünkü birkaç saat önce utançtan kalacağı odaya kaçmış ve geri dönme cesareti bulamadığı için uzandığı yatakta uyuyakalmıştı. Ne var ki uykusu kısa sürmüş ve olayın ciddiyetini kavradığı gibi kendini Minho'nun yanında bulmuştu.
"Teklifim hâlâ geçerli, emin olana kadar düşün Jisung, nasıl bir insan olduğumu en iyi sen biliyorsun." Minho endişelerini Jisung'a açmaktan hiçbir zaman çekinmemişti.
Tüm çıplaklığıyla önünde durabildiği tek insandı Jisung, belki üstünde kıyafetleri vardı ama kalbinin ve düşüncelerinin önüne hiçbir perde çekmeden Jisung'un gözleri önüne serebiliyordu; sahip olduğu iyi ve kötü huyların tamamıyla onun karşısında durabiliyordu. Rosé'nin bile bilmediği şeyleri biliyordu Jisung, Minho hepsini kendi isteğiyle açmıştı ona.
"Herkes yaptığı şeyleri bir amaç uğruna yapar. Evet, iyi bir şey yapmıyorsun ama en azından amacın kötü değil. Ben seni sevdim Minho, her şeyini bilerek sevdim seni ve bunca yıllık hayatımda yapıp da pişman olmadığım tek şey seni sevmekti ve yine pişman olmayacağımı biliyorum."
Jisung'un sözlerinden sonra hafif bir gülümsemeyle "Kabul yani?" dedi Minho, Jisung ise hafif bir yumruğu Minho'nun omzuna geçirip "Kabul." dedi ve ona sarılırken kabul sevgilim diye geçirdi içinden.
"Üşümedin mi?" Jisung cümlesiyle eş zamanlı olarak Minho'dan ayrıldı ve arkasına yaslandı. "Hayır hava çok güzel, serin havayı seviyorum." derken Jisung'un gözleriyle bir şey aradığını fark etti, Jisung'un yüzüne doğru eğilip "Ne arıyorsun sen? diye sordu.
"Şuralarda bir yerlerde bir fotoğraf görmüştüm onu arıyorum." yanıtından sonra etrafına bakmaya devam etti Jisung. "Rosé ve Jisoo'nun polaroid bir fotoğrafı mı?" diye sordu Minho, birkaç gün önce eski fotoğraflara bakarken bir tanesini ayırmıştı. Jisung başıyla onayladı ve ayağa kalkan Minho'ya döndü, "Fotoğrafı getireceğim." diyen Minho çoktan içeri gitmişti.
---
Minho elindeki polaroid fotoğraf ve bir hırka ile balkona döndüğünde Jisung dışarıyı izliyordu, şimdiden çoğu evin önündeki araçlar harekete geçmişti.
Sırtında hissettiği hafif baskıyla Minho'nun geldiğini anlamıştı, Minho'nun sırtına sardığı hırkadan kollarını geçirdi ve oturduğu yerde tamamen ona döndü.
Minho otururken elindeki polaroid fotoğrafı Jisung'a verdi ve Jisung'un fotoğrafı inceleyen yüzüne baktı.
Fotoğraf ciddi anlamda eskiydi, çok iyi korunmuş olduğundan dışında herhangi bir yıpranma olmamasına rağmen Rosé ve Jisoo'nun çok daha genç görünmesinden ne kadar eski olduğu az çok anlaşılıyordu.
Rosé turuncuya kaçan sarı saçlarını dağınık bir örgüyle şekillendirip sağ omzundan aşağı salmıştı, üstüne giydiği lila renkli kazaktan kış mevsiminden bir fotoğraf olduğu çok açıktı. Sol elini çevresine koyup dirseğini kucağında tuttuğu yastığa dayamış, yanında duran sevgilisine yaslanıyordu.
Jisoo ise hemen Rosé'nin sol tarafında konumlanmış dalgalı saçlarını çok keskin olmayan bir şekilde yandan ayırmıştı, siyah ojelere sahip sol elini bir pençe gibi önüne uzatmasına rağmen çok şirin görünüyordu.
"Fotoğraf ne zamandan?" diye sorarken hâlâ fotoğrafa bakıyordu Jisung, "Çıkmaya başladıkları ilk aylardan olmalı, o zamanlar fotoğraflara ilgi duyuyordum ve bir polaroid kameram vardı; bunu da ben geçmiştim." diyerek açıkladı Minho. Jisung onu ilgiyle dinliyordu. "Uzun süredir birlikte olduklarını biliyorum, hatta Seungmin'le tanıştığım için üç yılına kendim şahit oldum, onları ilk gördüğümde çok yakıştırmıştım; sonradan Seungmin'e söylediğimde kendimi bildim bileli birlikteler demişti." Jisung açıklamasından sonra cebinden çıkardığı telefonuyla polaroidin fotoğrafını çekti.
"Ben Rosé ile tanıştığımda lise ikideydik, o zamanlar ikinci yıllarını kutlamak için benden hediye fikri almıştı. Yani yedi yıldır birlikteler." Minho'nun sözlerinden sonra Jisung büyüyen gülümsemesiyle tekrar fotoğrafa baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blood & wine - minsung✓
Hayran KurguMinho'nun hayatı boyunca onu seven tek insan annesiydi, o soğuk ve fırtınalı kasım gecesine kadar... Abisi Minho'nun elinden annesini aldı o gece, Minho da abisini kopardı hayattan gözünü bile kırpmadan... Sonra oldu her şey ilk cinayetini lisenin 3...