Minho ve Jisung önceden sözleştikleri gibi kitapçıkları gezmeye çıkmışlardı, girdikleri sayısız kitabevleri ve kitapçıların neredeyse hepsinden birer ikişer kitap almayı de ihmal etmemişlerdi.
Tarzları neredeyse aynıydı, zaten bu geziye de okudukları kitaplar vesile olmuştu.
İkisi de son girdikleri kitapçıdan ellerinde kitaplarla çıktıklarında yoruldukları aşikardı. Ellerindeki kitapları arka koltuğa bırakıp arabaya bindiler, günün yorgunluğuna güzel bir kahvenin iyi geleceğini düşünüyorlardı, daha doğrusu Minho böyle düşünüyordu; bu yüzden direksiyonu yollarının tersi istikamete sürdü. Jisung ters yönde olduklarını fark etse de hiçbir şey söylemedi ve arka koltuğa uzanıp kitaplardan birini aldı, Minho'nun kendisi için seçtiği kitaplardan biriydi ve kapak tasarımı oldukça dikkatini çekmişti.
Radyodaki şarkılara eşlik eden Jisung'u durduran şey Minho'nun "Seungmin'in beni gay bara götürdüğü gün Rosé için kitap bakmaya çıkmıştım, hepinize aldım aslında ama sen annenle olduğun için geç saatte getirmek istemedim. Evde işin yoksa bana gidelim onu da sana vereyim Ji." demesiydi. Şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı, Seungmin'e Minho'dan bahsetmesini söylediğinde Minho'nun onlara sebepsizce hediye almayı sevdiğini öğrenmişti fakat kendisine alacağını hiç düşünmemişti.
"Teşekkür ederim Min." derken bile şaşkınlığı üstündeydi ve yüzüne yayılan gülümseme de hiç silinecek gibi durmuyordu.
Minho dikiz aynasından ona baktığında Jisung'un gülen yüzüyle karşılaştı ve tebessüm etti, Jisung'un gülümsediğini görmek onu da mutlu ediyordu.
Jisung elindeki kitabı arka koltuğa bırakıp kafasını koltuğuna yasladı ve cama döndü, nereye gittiklerini az çok tahmin edebiliyordu çünkü Minho'nun kahve içmeyi sevdiğini iyi biliyordu.
---
Birer kahve alıp çıktıklarında saat gece yarısını gösteriyordu ve onlar tüm gün gezmişlerdi.
Son kararları üzerine Minho'nun evine gidiyorlardı. Jisung kahvesinden bir yudum alıp kırmızı ışığa takıldığı için hayıfanan Minho'ya döndü, Minho kesinlikle hızlı araba kullanıyordu ve bunun getirisi olarak kırmızı ışıkta beklediği çok az zaman vardı.
Gecenin sunduğu dolunayın ve etraftaki ışıkların Minho'nun yüzüne çarpmasını izledi bir süre, önce sadece yüzündeki ışıkları izliyordu ama kısa süre sonra kendini göz kırpmadan Minho'nun yüzünü incelerken buldu. O kadar dikkatli inceliyordu ki burnundaki silik ve küçük olan beni bile kolaylıkla seçebiliyordu karanlıkta.
Gözlerinin ağırlamaya başladığını hissettiğinde koltukta iyice yayılıp Minho'yu seyrederken göz kapaklarının birleşmesine izin verdi.
---
"Hannie, geldik." diyen Minho'nun sesiyle açtı gözlerini Jisung, Minho sessizce ve yumuşak bir sesle söylese de uykusu hafif olduğu için uyanmıştı.
Ellerinin tersiyle gözlerini ovalarken Minho'nun kıkırtılarını duydu, Jisung bilmese de onun yeni uyandığında yaptığı hareketleri küçük çocukların hareketlerine benzetiyordu Minho.
Jisung arabadan indiğinde Minho ikisinin torbalarını da almıştı ve kapıyı açması için anahtarlarını Jisung'a vermişti, o apartmana ilerlerken Jisung arabanın kapılarını kilitlendiğinden emin olup apartmanın kapısını açtı.
Birkaç dakika süren asansör yolculuğundan sonra Minho'nun dairesine ulaştılar. Jisung tekrar kapıyı açıp Minho'nun geçmesi için geri çekildi, o girdikten sonra da kapıyı kapatıp anahtarları Minho'nun her zaman yaptığı gibi odasına götürüp komodine bıraktı.
Minho çoktan salona geçmiş, araba kullandığı için içemediği kahvesini içiyordu ki Jisung yanına gelip kendini koltuğa attı.
Jisung'a baktığında üstünde kendi kıyafetlerini gördü, anahtarı bırakırken değiştirmiştki. Aralarında bu tip gereksiz şeylerin iznini almamak için önceden anlaşmışlardı, istedikleri gibi birbirlerinin odalarına girip çıkabiliyorlardı.
"Üstümü değiştirip geliyorum Sung, sen de izlenecek bir şey bulabilir misin?" cümlesini tamamlarken ayağa kalkmıştı.
"Rosé ile iddiaya girdiğinizi hatırlıyor musun?" diye yanıtladı Jisung, Rosé'nin Minho'nun dram filmi izlemeye katlanamayacağını söylemesi üzerine iddiaya girmişlerdi ve Minho kaybedeceğini çok iyi biliyordu.
"İddiamız bir köşede dursun lütfen, dram filmini onunla izlerim." dedi Minho, yavaş geçen ve duygusallığın ele alındığı filmler sıkıcı geliyordu.
Jisung onu onaylayıp kendilerine göre bir film ararken Minho'nun telefonu çalıyordu.
"Kim?" diye seslendi Minho içeriden, bunu üzerine Jisung yanındaki telefona bakıp Seungmin olduğunu söylediğinde Minho'dan çağrıya dönebileceği yanıtını almıştı.
Jisung Seungmin ile konuştuktan sonra Minho da gelmişti. Çoktan sohbet etmeye başladıkları için açtıkları filmi izlemiyorlardı bile.
Saatler süren bir sohbetin ardından su almaya giden Minho elinde şarap ve kadehlerle geri dönmüştü.
Jisung'un yanına otururken sordu Minho "İçer misin?" Jisung başıyla onayladığında iki kadehi de yarısına kadar doldurup şişeyi sehpaya bıraktı ve kadehlerden birini Jisung'a uzattı.
"Kırmızıyı gerçekten seviyorsun." dedi Jisung kadehini dudaklarına götürmeden önce. Minho kırmızıyı iki yerde seviyordu ama Jisung'un sadece şarap olarak bilmesi yeterliydi, yersiz ürkütücülük gereksizdi.
"Seviyorum, özellikle şaraptayken." diyerek yanıtladı yanındaki genci. Jisung oturduğu yerde tamamen Minho'ya döndü.
"Bir şey yapmak istiyorum ama korkuyorum." dedi Jisung bacaklarını koltuğa çekerken. Minho'dan "Cesarete mi ihtiyacın var?" sorusunu aldığında kafasını salladı. Cesarete ihtiyacı vardı.
"Hangi konuda peki?" yine soran taraf Minho'ydu. "Söyleyebileceğimi sanmıyorum." dedi bu kez Jisung, arkadaşlıklarını bozmak istemiyordu ama Minho'yu sadece arkadaş olarak görmeyi bırakalı çok oluyordu.
"Rahat ol Ji, her neyden korkuyorsan ben buradayım ve senin için yapmaktan kaçınacağım hiçbir şey yok." dedi Minho sadece onun yapabildiği bir ses tonuyla, sakin ve huzur vericiydi; aynı zamanda güven veriyordu.
Bir süre ikisi de konuşmadı, tek yaptıkları birbirlerinin gözlerine bakmaktı.
Jisung yerinde hareketlendiğinde Minho ona bakmaya devam ediyordu, belki de ilk defa onu öpmek istiyordu.
Jisung'un kendisine biraz daha yaklaşmasına izin verdi, onlar için normal bir durumdu bu.
Jisung Minho'nun geri çekilmemesinden aldığı cesaretle biraz daha yaklaştı, yüzleri arasındaki mesafe birkaç santimden daha azdı.
Derince bir nefes alıp dudaklarını Minho'nun dudaklarına değdirdi ve bekledi, Minho'dan gelecek kötü bir tepkiden ölesiye korkuyordu.
Minho'nun hareket eden dudaklarıyla ipleri çoktan ona bırakmıştı.
Ayrıldıklarında hızlı atan kalbinin nefeslerini bozmasına izin veren Jisung bir elini kalbinin üzerine götürdü ve gözlerini tekrar kapattı, Minho'nun gözlerine bakamayacağını biliyordu.
Yanaklarında hissettiği ellerle gözlerini yavaşça açtı, "Seni seviyorum Jisung, seni her anlamda seviyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blood & wine - minsung✓
FanfictionMinho'nun hayatı boyunca onu seven tek insan annesiydi, o soğuk ve fırtınalı kasım gecesine kadar... Abisi Minho'nun elinden annesini aldı o gece, Minho da abisini kopardı hayattan gözünü bile kırpmadan... Sonra oldu her şey ilk cinayetini lisenin 3...