Üniversitenin son yılının ilk ayını tamamlayıp hafta sonuna ulaştıklarında eve tek başına dönecekti Minho, uzun zaman sonra eve tek başına dönmek yalnız hissettirmişti.
Araba hareket ettiğinde içerideki sıcaklık arttıkça kendi avuç içlerinden, parmak uçlarından gelen kanın kokusunu alabiliyordu. Onun gibiler en ufak bir yaranın kokusunu bile kolayca alabilirdi, diğer tüm kokular arasında onu ayırt edebilirdi.
Soğuk, bedenine işlerse daha çoğuna ihtiyaç duyacağını düşündüğünden ısıtıcıyı açmıştı. Birkaç saniye duraksadı ve iki elini de direksiyona yerleştirdiğinde kendini daha rahat hissediyordu ama direksiyonu sıkı tuttuğu için parmak uçlarındaki ince çiziklerden kan sızıyordu.
Radyoyu açmadı, eve gidebileceği en uzak yolu seçerek yolun sessizliğinde ilerlemek istedi.
Yalnız kalmak çoğunlukla kötü hissetmesine neden olsa da bu kez rahatlayacağına inandırmak istiyordu kendisini.
Yol boyunca sessizliği dinlemeye çabaladı ama yalnız kaldığında her zaman olduğu gibi düşünceler onu kendine çekmek için birbirleriyle yarışıyordu. Kafasında onca şey varken araba kullanmakta zorlandığını hissetti, daha yakın olduğu için kendi evine gidecekti, bunun için Jisung'a haber verdi ve olabildiğince hızlı sürdü.
Anahtarlarını kullanmakta bile zorlandığını kapıyı açmak için dakikalar harcadığında fark etti, nihayet içeri girdiğinde ceketini ve elindeki diğer her şeyi yere attı. Kendini yatağa bırakırken tek istediği kafasındaki sesi susturmaktı ama aklından geçen ilk seçeneği elemek zorunda olduğu için değil, artık hayatına sahip olan tek kişi olmadığı için eledi.
Birkaç gece önce yere bıraktığı şaraba uzandı ve kafasına dikti, bu gece her şey tek tek süzgeçten geçmeden bitmeyecekti.
Elinden geldiğince sakin olmak için tekrar içti, şişeyi elinden bırakmadan yatağın soğuk sırtına yaslandı. Soğuk, vücuduna değdiğinde artık kontrolden tamamen çıkmıştı. Tüm sorulara cevap bulmadan sakinleşemeyecekti.
En kolay sorudan başladı, neden bir iblise dönüştüğünden.
Bu aslında yeni bir şey değildi, kendini tanımaya başladığı ilk zamandan beri böyleydi ama kendine iblis diyeceği bir seviyeye erişmemişti.
Sekiz yaşlarındayken bir araba kazası geçirmişti, o kazadan sonra ilk defa babasından bir nasihat almıştı ve o nasihat babasından kazandığı ilk şeydi, bu yüzden de her zaman acı çekmesi gerektiğine inanmıştı çocuk aklıyla, acı çekerse babası onunla ilgilenir, ona iyi bakardı.
Annesinin sürdüğü araba bir kazaya karıştığında sırtını ve kolunu ağır yaralamıştı, diğer yaralar ise büyük olanların gölgesinde kalıyordu.
Yaralarına her gün pansuman yapılması gerekiyordu ama her gün hastaneye gitmek için arabaya binmeliydi ve bu, o zamanlar onun için çok korkutucuydu, bu yüzden pansumanlarını doktor olan babası yapıyordu. Kazadan sonraki gün ilk defa pansuman yapılacaktı, Minho korkuyor olmasına rağmen babasına güvenmek istiyordu. Babası onunla sohbet ederek pansumanını yapmış ve ilk nasihatini vermişti.
"Bütün yaralar geçer Minho, sadece onlara zaman ver ve onları nasıl geçireceğini bil. Yaranın ne kadar derin olduğunu bilirsen ona göre dokunursun, doğru tedaviyi uygularsan hiçbir yara senin canını uzun süre acıtamaz. Yaralarından güç almayı bilmelisin, çünkü kontrol sende olursa yaranın aslına acımadığını fark edersin. Çoğu yara acımaz, sadece acımasından korkarsın ve korkun onun acıdığını sanmana sebep olur."
Bu konuşma sonrası Minho için onun hayatındaki en büyük değişim olmuştu çünkü artık yaralandığında ne yapması gerektiğini biliyordu, görmezden gelecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blood & wine - minsung✓
FanficMinho'nun hayatı boyunca onu seven tek insan annesiydi, o soğuk ve fırtınalı kasım gecesine kadar... Abisi Minho'nun elinden annesini aldı o gece, Minho da abisini kopardı hayattan gözünü bile kırpmadan... Sonra oldu her şey ilk cinayetini lisenin 3...