Böyle bir şeyin başıma ilk kez geldiğini anladığım bölüm
Bu ve bunun gibi bir çok sebep yüzünden Eser'e karşı kendimi kolay kolay açmadım.
Her zamanki gibi önce ona yakın olmasını istediğim bir arkadaşım gibi davrandım. Bir çeşit flörtleşme dönemi olarak görünmemesi için de kendi çapımda kötü, basit, Yoyo'yla yaptığımız gibi uyduruk şakalar ve espriler yapıyordum.
Ben: Biliyor musun? Eğer adın Rüzgâr olsaydı o zaman Eses olabilirdin. (18.33)
Eser: Ses uyumuyla ilgili değil miydi yani? (18.33)
Ne kadar kibar ve mantıklı, değil mi? Hayranım bu çocuğa.
Ben: Daha çok ilgiye göre belirliyoruz aslında. (18.33)
Ben: Bencesana da çok güzel bir isim bulacağız. (18.33)
Gönderdikten sonra biraz bekledim.
Mesela yakışıklılığını ve zekânı ön plana çıkaracak bir şey. Yaya ya da Zeze gibi.
Bir saniye sonra beynimi kullandığımda bunun çok da iyi bir fikir olmadığını fark ettim. Mesajı hızla sildim. Bir salyalarımı göstermediğim eksikti çocuğa yani. Başımı iki yana salladım ve kendimi sırt üstü, tepe taklak yattığım yatakta biraz değiştirdim; bacaklarımı duvara dayadım ve ne kadar ağır olduklarını bir saniye için unuttum, ikisi de sağ tarafa doğru devrilirken ben de o tarafa döndüm ama yine de tüm dikkatim elimdeki telefondaydı.
Eser: Gerçekten her gün aynı saatlerde aynı şeyleri yapabiliyor musun? (18.33)
Kaşlarımı çattım.
Ben: Nasıl yani? (18.34)
Eser: Yani ders çalışma programına öylece uyabiliyor musun? Ben çok zorlanıyorum. (18.34)
Hmm. Düzelen kaşlarıma eşlik eden boş bakışlarımı önümdeki çalışma masama diktim ve konu değişimindeki aniliği sindirmeye çalıştım. Bunun bir anlamı olmadığını düşünmeye çalışıyordum ama kendimi kullanılıyormuş gibi hissetmekten geri duramadım.
Ben: Yani ben de çoğu zaman uymuyorum zaten. (18.34)
Ben: Öyle aklıma eserse oturuyorum. (18.34)
Bu, notlarımdan da belli olan bir şeydi. Neden bu konuya girmiştik bilmiyordum ama belki de Eser sandığım kadar zeki biri değildi.
Yardım almam kaçınılmazdı, ben de hızla parmaklarımı Yoyo'ya ulaşmak için çalıştırdım.
Ben: Eser'e benim hakkımda neler dedin? (18.36)
Birkaç dakika sonra cevap geldiğinde Eser'in suskunluğu içimi kemiriyordu.
Yoyo: Ne oldu ki? (18.37)
Ona kısa bir özet geçtim. Mesajın uzunluğuna kıyasla cevabın gelme süresi biraz abartıydı. Üstelik Yoyo da çevrimiçiydi. Bir an için Eser'e mesaj yazdığını düşünüp panikledim. Yine de mesajım olması gerekenden daha kibar ve yapmacıktı.
Ben: Yoyocum, canım benim, benimle konuşuyorsundur inş. (18.37)
Neyse ki mesaj gider gitmez cevap hemen geldi.
Yoyo: Kimse seni kullanmıyor Cansel. Düşünmeyi ve beni rahat bırak. (18.37)
Eser'in beni cevapsız bırakışıyla Yoyo'ya sarmaya başladım. Kendimi tutamadım ve ona on dakika kadar süren bir ses kaydı yolladım. Her bir kelimesini, virgülü ve noktası -daha çok ünlemi de- dahil her şeyi buraya yığarsam esas konuya gelemem. O yüzden size, Yoyo'nun asla faydalanamayacağı bir avantaj vererek kısa bir özet geçeceğim. Öncelikle ben Yoyo'ya kimsenin beni kullandığını falan söylememiştim, düşündüğümü de nereden çıkarmıştı? Gayet tabii bir endişeyle ona danışmıştım ve eğer her şey üstüme çökerse üniversite sınavından aldığım düşük notum için onu suçlardım. Annemin onun üzerine ne kadar gideceğini hatırlatmama da gerek yoktu çünkü bir keresinden Yoyo'nun annesinden cesaret alarak çok kötü azarlamıştı onu. Yoyo'nun korkudan ağlayarak odasına kaçtığını ve annemin de kendini tutamayarak kahkaha attığını hatırlatarak ona eziyet çektirmeyecektim ama benimle ilgilenmezse gözümü karartırdım. O bunu biliyordu.
Yoyo, ses kaydımın sadece bir dakikasını kadar dinledi. Bunu biliyorum çünkü mesajımı gördükten bir dakika sonra çevrimdışı oldu ve ben daha ona hakaretlerle dolu başka bir ses kaydı atamadan beni aradı.
"Beni içeri al." dedi telefonu açar açmaz.
"Nereye alayım." dedim boş bulunarak ama sonra yatağın üzerinde hızla doğrulmaya çalışırken böğrüme sancının saplanmasına neden oldum. "Kapının önüne mi geldin gene. Neden geldin."
"On dakika boyunca ağzıma sıçmanı dinlemeyeceğim Cansel, yüz yüze konuşarak ikimiz de performans sergileyebiliriz."
"Of." Dizlerimin üzerinde durduğumda kısa bir an telefonu kulağımdan çektim. Annemin sessizliğine dair bir şeyler arıyordum çünkü bazen televizyon izlerken uykuya dalabiliyordu. Ama hayır, mutfaktaydı ve çıkardığı seslere bakacak olursak yemek yapıyordu. "Annem var. Nasıl ineceğim aşağıya."
"Birazdan telefonunu alacak zaten." dedi Yoyo. Kaşlarımı çatarak telefondan saate baktım. Ders çalışmaya zorlanma zamanım gelmişti gerçekten. "Sonra da sessizce aşağı inersin. Birkaç dakika konuşuruz."
Önce tereddütle bekledim. Onun için böyle şeyler konuşmak kolaydı çünkü erkekti. İstediği zaman dışarı çıkıyor ve istediği zaman da evine gidebiliyordu. Ben dış kapıya ne zaman yaklaşsam annemler antenlerini dikip nereye gittiğime dair sorguya çekiyorlardı beni. Üstelik ayrıntı vermek istemiyorum ama bu bünyeyle de gizlice hareket etmek öyle kolay bir şey değil.
Annem tam o anda kapıyı bir kez tıklattı ve hızla açtı. Bana baktığında yavaşça yatağa oturmak zorunda kaldım.
"Kiminle konuşuyorsun."
"Yavuz'la."
Annem sinirlendiğini saklamadan ters ters baktı bana. Ne düşündüğünü anlamak zor değil ama ben öyle korktum ki gerçekten de sınavdaki olası başarızlığımı Yoyo'nun üstüne yıkmamın ne kadar işe yarayıp yaramayacağını tarttım.
"Kapat da ver hemen." dedi annem, başımı salladım ve yeniden konuşmak için Yoyo'ya döndüm ama o lafı ağzımdan aldı.
"Sanki bu kafayla ders çalışabilecek misin?" dedi kısık bir sesle. "Normalde de ağlayarak test çözüyorsun Cansel."
"Tamam." dedim, başımı sallayarak. Bir şey belli olmasın diye uğraşmıştım ama Yoyo'nun pes ettiğimi anladığını biliyordum. "Sonra görüşürüz."
O da beni şaşırtmadı ve "Bekliyorum Cırcır." dedi.
Annemin telefonumu kapatmamı beklediği o bir nanosaniyelik boşlukta Eser'den bir bildirim var mı diye baktım ama bildirim çubuğu tertemizdi. Annem telefonumu elimden aldı ve masaya oturmamı söyleyerek odadan çıktı. Kapıyı kapatmadan önce "Yemek bir saate hazır olur." dedi.
Bir süre sessizce beklerken odadan çıkmamayı düşündüm. Aşağı inmeyebilirdim. Eser'den bir cevap beklemeyi kesebilir, bu zamana kadar hayatımda olmayan birinin benimle ilgili düşüncelerinden endişelenmeyi kesebilirdim.
Ayağa kalkarken ama istiyorum, diye düşündüm. Çünkü siz bilmezsiniz, böyle bir şey ilk kez başıma geliyor benim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arılar ve Erkekler
Teen Fictionilk kelime: 11 aralık 2022 son kelime: 26 ekim 2024 *dikkat! bu bir çocukluk aşkı hikâyesi değildir* "Yoyo: Dikkat et, sağında arı var. Kendimi tutamadan sağ tarafımı kontrol ettim. Telefonuma döndüğümde homurdanıyordum. Ben: Evet, solumda da sen...