8)Sürpriz

58 17 102
                                    

         Eylül'ün anlatımıyla

    Pikeyi üzerimden atıp yatakta oturur vaziyete geçtim. Telefonuma bakındığımda burada olmadığını gördüm. Muhtemelen salonda unutmuştum. Uyku sersemliğiyle odadan çıkıp aşağı inmeye başladım.

   Salona girdiğimde birkaç adım sonrası birşeye çarpıp düşme tehlikesi geçirdim. Neye çarptığıma bakınca bunun valiz olduğunu gördüm. Bunun ne işi var burada ya? Kim getirdi bunu buraya?

   Kafamı kaldırdığımda orta sehpada duran telefonumu gördüm. Telefonumu alıp koltuğa oturdum. Bu koltuk ne ara bu kadar sertleşti ya? Ay birde hareket ediyor. Bir dakika. Hareket mi ediyor? "Bu ne lan?" diyip çığlığı bastım. Bastım basmasına da e buda çığırıyor.

    Bu sırada seslere uyanan ve aşağı inen kızlar şaşkın bakışlarını görüp elimle üstünde oturduğum şeyi göstermeye başladım. "Kalk lan üstümden." diyen şeyi duymamla bağırmayı kesip ayağa kalktım.

   Benim kalkmamla pikenin baş tarafı hareket etti ve altındaki yüz ortaya çıktı. Bizim de şaşkınlıktan ağzımızdan tek bir kelime çıktı. "Verda???"
  
                              .............

    Verda'nın bana olan delici bakışları eşliğinde hiç umursamadan kahvaltımı yapıyordum. Ben onu umursamayınca daha da deliriyordu. Peki bu benim umrumda mı? Hıh!

   Biz bu şekilde devam ederken Melis'in "Ya ben bugün düşecekmişim gibi hissediyorum." demesiyle ben, Deniz ve Verda aynı anda "Ağzını hayra aç!" dedik ters bakışlar eşliğinde. Bizim aynı anda konuşmamız daha doğrusu bağırmamız ve bakışlar işe yaramıştı sanırım. Melis sessizce kahvaltısına dönmüştü.

   Çay bardağımı elime aldım. Sonra tam gözlerinin içine bakarak nispet yapar gibi höpürdeterek içtim. İşte buda Verda'nın son noktası olmuştu. Sandalyeden kalkmasıyla üzerime doğru hızla geldi. Oha! Işınlandın mı be!

   Sertçe koluma bir tane vurunca bende vurdum. Sonrasıysa o bana, ben ona, o bana, ben ona... Bu sırayı bitiren ise Verda'nın çığlık atarak iki eliyle hiç durmadan vurmaya başlaması oldu.

   Ondan kaçmak amacıyla ona sertçe vurup kaçtım. Ama kaçarken bizi tenis maçı izler gibi izleyen Deniz ve Melis'e de birer tane vurup kaçtım. E sonuçta gıcıklık parayla olsa yine yaparım.

   Ben merdivenleri çıkarken arkamda duyduğum gürültüyle durdum ve döndüm. Dönememle de şaşkınlıktan gözlerim resmen yuvalarından çıktı. Gerçekten mi ya? Bu nasıl bir sakarlıktır?

   Onlar birbirlerinin üzerine düşmüş sızlanmaya devam ederken merdiven basamağına oturdum. Elimi çenemin altına koyarak onları izlemeye başladım. En altta olan Deniz onlara kalkmalarını anlatmaya çalışırken Verda ve Melis onu hiç takmayıp hallerinden gayet memnun gibi düşmenin kimin suçu olduğunu tartışıyorlardı. Deniz'in can çekiştiğinden habersizce.

   Ters dönmüş kaplumbağa gibi ellerini ayaklarını oynatan Deniz, en sonunda yan bir şekilde dönüp kızları üstünden atmayı başardı. Deniz yerde yatmış can çekişmeye devam ederken oturur vaziyete geçen Melis benim onları gülerek izlediğimi görünce otomatiğe bağlayarak konuşmaya başladı.

   "Bakın, bakın. Şuna bakın. Tabi gülersin oradan. Biz burada kıvranalım sen gül. Ama suç sende değil ki. Suç Verda'da. Ya kızım sen niye eve hırsız gibi giriyorsun. Hayır biz gece uyansaydık da seni hırsız zannetseydik. Polise haber verseydik ya da sana birşeyle vursaydık. Yine sonumuz her zaman ki gibi karakolda veya hastanede bitecekti. Nedir bu polislerin ve hastane çalışanlarının bizden çektikleri. Özellikle de o amir. Adam artık bizden bıktı. Emekliliğine az kalmış adamı mesleğinden soğuttuk artık. Ah tabi. Senin bizim başımıza gelenlerden haberin yok. Neler oldu neler. Bak şimdi..." diye devam ederken Deniz'in "Yeteeeeeer! Okula geç kalacağız. Hadi hazırlanın." demesiyle durdu. Ama tabi bu duruş kısa sürmedi.

Yakamoz Sevdası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin