17)Spor Salonu

26 10 8
                                    

                 Eylül'ün anlatımıyla

    Daha fazla dayanamayacağımı anladığımda kendimi zorlayarak yataktan kalktım. İnsanlar uyurken tuvaleti gelmese ne olur sanki? Uyandıktan sonrasına eyvallah. Ama böylesi çok sinir bozucu be.

    "Offfffff!" Sıkıntıyla odanın kapısını açıp çıktım. Paytak adımlarla tuvalete giderken aşağıdan kapı kapanma sesi geldi. Birkaç saniye durup umursamadan tuvalete girdim. Kısa sürede de işimi halledip çıktım. Tekrar odama ilerlerken bu sefer aşağıdan başka bir ses geldi. Yine umursamayacakken ayak seslerinin gelmesiyle merdivene yöneldim. Kızlardır diye düşünüyordum bir yandan ama Deniz gece kendi kendine kalkmaz, Melis ise kalksa bile aşağı inmez.

   Karanlık holde ses gelen tarafa yani salona ilerledim. Sesler hâlâ devam ediyordu. Kafamı uzatıp kapıdan içeri baktım. Biri televizyon ünitesinin oraya eğilmiş, elinde telefonun feneri açık şekilde bir şeyler arıyordu. Gözlerimi kıstım. Bir taraftan heyecan, bir taraftan korku, bir taraftan da sinir hissediyordum.

   Parmak uçlarımda mutfağa ilerleyip elime Pamuk teyzenin burada bıraktığı kalın tavayı aldım. Sonra tekrar parmak uçlarımda salon kapısının önüne geldim. İçerdeki şahıs hâlâ ünitenin önünde bir şeyler arıyordu. Sessizce kalkmasını bekledim. Tam kapının önüne geldiğinde tavayla vurup üzerine atlayacaktım.

   Hırsız istediğini bulamamış olmalı ki ayağa kalkıp kapıya gelmeye başladı. Biraz daha kenara çekilip iyice yaklaşmasını bekledim. Adım sesleri çok yakından geldiğinde bağırarak tavayı geçirdim bir yerlerine. Karanlıktan neresine vurduğumu göremedim ama ya. Görseydim iyi olurdu.

   "Dur lan orada madrabaz. Pis hırsız. Sen kimin evine giriyorsun oğlum?"

   Bir düşme sesi geldi. Sanırım hırsız yere düşmüştü. Hemen yan taraftaki düğmeye uzanıp ışığı açmaya yeltendim. O sırada hırsızın sesi doldu kulağıma.

   "Aaaaaaah! Kolum, kolum çıktı! Allah senin cezanı... Eylül seni geberteceğim!"

   Elim düğmede sırtım hırsıza dönük kalakaldım. Ses bayağı tanıdıktı. Hatta bu hırsız beni tanıyordu. E sanırım bende onu tanıyordum. Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp derince yutkundum. Hırsızın söylenmeleri eşliğinde ona döndüm.

   "Ya sen nasıl bir şeysin? Niye vuruyorsun bana? Of kolum, anam kolum!"

   "Afra." Yüzünü görmemle ağzımdan sadece adı çıktı. Başka ne diyebilirdim ki zaten.

   "Eyl... Afra! Ne oldu burda?" Deniz'in sesi pardon cırlamasıyla kenara kayıp kapının önünü açtım. Deniz zaten benim çıkmamı beklemeden içeri girip Afra'nın çökmüştü bile. Arkasından da Melis giriş yapmıştı salona.

   "Ayyyyyyy! Afra. Kız n'oldu sana?"

   Afra sızlanmalarının arasında sinirle cevap verdi. "Eylül hanım omzuma geçirdi bir şey. Harbi neyle vurdun ya sen bana? Zelzele etkisi yarattı!"

   Elimdeki tavayı havaya kaldırdım. "Tavayla." Afra ile ilgilenen Deniz, Afra'ya bakan Melis ve koluyla alakadar olan Afra ışık hızında bana döndü. Üçünün de yüzünde aynı ifade vardı. Şaşkınlık.

   "Ha birde söylüyorsun yani?"

   "E sordun ya."

   "Tamam tamam. Susun. Afra sende kalkta koltuğa geçelim." Afra bana ters ters bakarken Deniz'in dedikleriyle aynı şekilde bakmaya devam ederken kalktı. Koltuklara oturduğumda ise kolunu tutarak söylenmeye devam etti.

   "Sen eve gelen herkese vuruyor musun? Benim hırsıza benzer bir yanım mı var?"

   "Nereden bileyim ben senin olduğunu? Gece vakti seni öyle görünce hırsız zannettim."

Yakamoz Sevdası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin