itiraf

540 58 17
                                    

selamlar ben gene yorgunum saka midir neyse iyi okumalr,,oyatarsaniz cok sevinirim😽😽
•••





Elimde bir kılıç atın üzerindeyim, atı durdurup indim hızla koşarak bir evin içersini bastım. İçeri girmemle irkilen haydutlar hemen kılıçlarını kaldırdığın da gözleri ağzı ve elleri bağlı köşede dövülmekten heba olmuş jungkook'u gördüm, sinirim iyice tepeme çıkmıştı. Elimdeki kılıcı salladım.

"Ya hemen burayı boşaltırsınız ya da hepiniz kellenizden olursunuz." hepsi başta karşı çıkmak istesede olan üstünlüğümden korkup odadan dışarı adımladılar. çıkmaları ile muhafızların onları öldürmesi bir oldu, ben hızla jungkooka koşup dizlerimin üstüne düştüm.  

"Jungkook'um benim." ilk önce ağzındaki bantı çıkarmıştım,ellerim titremişti."İyi misin?" gözlerim dolmuştu şimdi de, o ise dövülmekten bayılcak hale gelmiş zorlanıyordu.

"Geç kaldınız majestelerim." zar zor kurduğu cümleler ardından  inat gibi gülümsemiş ellerim arasına bayılmıştı, ellerim tutmaz oldu o an, ağlamak istiyordum deli gibi, ancak ilk önce jungkook'u, yıldızı mı kurtarmalıydım.

Bu sefer hıçkırığımla uyanmıştım,tanrım gene rüyaydı. Gözlerimden yaşlar süzülürken daha şiddetli ağlamaya başlamıştım, neden olduğunu asla bilmiyordum ama kalbim de öyle büyük hüzün ve ağrı vardı ki bunları göz yaşlarımla dışarı vuruyordum, hıçkırılıklarım artmıştı, kendimi durduramıyordum. aklıma jungkook'un o hali geldikçe daha kötü oluyordum.

Dün gece içtikten sonra ortak evde kaldığımdan yanımdaki jimin sesime uyanmış ne olduğunu anlamaz bakışlarını bana atıyordu, endişelendiği belliydi. Kendimi durdurmak, gördüğüm kabusu unutmak istiyordum. 'Jungkook'um benim'

Jimin ne yapacağını bilmediğinden bana sarılmış sakinleştirmeye çalışıyordu, evet iyi geliyordu fakat şuan bilmek istediğim tek şey jungkookun iyi olup olmadığıydı, Jimin'den ayrılıp hemen yanımda ki masaya uzandım, telefonumu alıp saatın sabahın altı olmasını umursamadan jungkooku aramıştım, bir süre çalmasını beklemiştim, ama emindim ki jungkook sadece uyuyordu bir şeyi yoktu.

Sonunda telefonu açtığında büyük bir hevesle "Jungkook." dedim o ise beklemişti. "Ne oldu taehyung bu saate neden aradın." Derin nefes alıp hıçkırılıklarımı durdurmaya çalıştım.

"Bir dakika taehyung ağlıyor musun?" Görmese de kafamı iki yana salladım.

"Hayır jungkook, iyisin dimi iyi olduğunu duymak için aradım." Sustuğundan garipsediği çok belliydi, ikimiz de sustuk.

"Taehyung nerdesin söyle geliyim." jimin yanımdan kalkıp dolaptan su almıştı, yanıma gelip bana uzattı."Jungkook söylesene iyisin demi?"

Neden bunu sorguluyorum onu da bilmiyorum sonun da saçmaladığımı fark eden jimin telefonu elimden almıştı.

"Taehyung'un kafası şu an pek yerin de değil,o size durumu daha sonra daha iyi açıklar." deyip yüzüne kapatmıştı, ben kendimi koltuğa geri bırakırken ağlamaktan ne kadar yıprandığımı o an fark etmiştim. Jimin bana suyu içirmiş saçlarımı okşuyordu.

Yaklaşık on beş dakika o şekil kalmıştık, biraz daha kendime gelmiştim. bütün grup odaya toplanmış benden bir açıklama bekliyordu çünkü dün sürekli yoongi hyungu konuşmuş sonra sızmıştık. Jimin benden ayrılıp tekrar suyu uzattığın da içip onlara dönmüştüm.
Hepsinin endişeli bakışları üzerindeydi ancak bu sefer her şeyi söylemeliydim daha fakla uzatma şansım yoktu.

angels of death | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin