25. Bölüm - Kar çiçeği kolyesi

34 5 0
                                    

Saat ilerlemiş ben hariç herkes uyumuştu. Sahura az kaldığı için uyumamıştım. Kollarımın arasında yatan Alp'in saçlarıyla oynarken o kafasını göğsümün üzerine koymuş derin bir uykudaydı. 

Onunla evlenme ihtimali kalbimin heyecanla çarpmasını sağlarken gülümsedim. Telefonumun melodisi sadece nefes alışverişlerimizin duyulduğu odada büyük bir gürültü yaratırken komodine uzanıp kim arıyor diye baktım. Yabancı numaraydı. ''Alo?'' 

''Akalp Poseidon ile görüşecektim canım.'' Diyen kadın sesi ile derin bir soluk verdim. ''Öyle birisi yok hanımefendi burada, artık rica ederim bu kişiyi arayan herkese söyleyin bu numara bana ait. Öyle birisi yok burada.''

 ''Ama senin numaranı vermiş canım bize, orada işte ver telefona.'' Derin bir soluk vererek telefonu kadının yüzüne kapattım.

 Alp'in yavaşça yan tarafa dönmesini sağladıktan sonra yataktan kalktım. Odadan çıktıktan sonra mutfağa girip mutfağın ledlerini yaktım. Yavaşça sahur için kahvaltı hazırlamaya başladım. 

Salatalıkları keserken bir anda belime dolanan eller ile irkildim. Arkamı döndüğümde Alp uykudan gözünü açamıyordu ama muzır bir gülüşle bana bakıyordu. ''Beni kaldırmamışsın güzelim.'' 

''Hani sofra hazır olunca uyandırıyorum ya sevgilim, o yüzden biraz daha uyu istedim. İşlerin yoğun geçiyor zaten, yat uyu sen. Yarım saate uyandırırım ben seni.'' Dilini damağına vurarak, ''sana yardım edeceğim,'' dedi. ''Yarım saatlik işi on dakika da bitiririz sonra gider birlikte yatar uyuruz. Sensiz uyuyamam ben bu saatten sonra.'' 

Gülümseyerek derin bir soluk verdim. ''Seni o kadar çok seviyorum ki, ne söylersem boş gelir.'' Alnımdan öptü. ''Aynı şeyleri hissediyoruz sevgilim.'' Belimdeki ellerini çekerek benden uzaklaştı. Eğilerek çekmeceden diğer önlüğü alarak kafasından geçirdi. ''Sen kahvaltılıkları masaya diz güzelim, bende pankek yapayım.'' Diyerek buzdolabına ilerledi.

 İkimiz de gülerek sahuru hazırlarken Tarkan, ''yeter lan, kafa ütülemeyin de yemek yapın. Uykumun içine ettiniz.'' Dediğinde Alp kafasını sallayarak, ''tabi paşam,'' dedikten sonra tehlikeli bir şekilde gülümseyerek sürahiyi alıp oturma odasına ilerledi. 

Gülerek, ''alp, yapma.'' Desem de oturma odasının ışığını açıp ilk önce Tarkan'ın başından aşağıya suyu boşaltı. ''Ölü- Boğ-'' Su ağzına kaçtığı için öksürmekten konuşamıyordu.

 Onun sesine uyanan Barın, ''ne oluyor lan?'' derken Alp geri kalan suyu da onun kafasına boşalttı. ''Lan!'' diyen Barın hızla otururken Alp, ''senin kafandan aşağıya okyanusu döksem az ya, neyse. Kalkın lan. Biriniz fırına gidiyor, diğeriniz de marketten su alıyor. Haydi. Beş dakika içinde evden çıkmazsanız sizi damacanaya...'' 

''Alp!'' diye uyararak konuştuğumda bana dönüp şirin bir şekilde gülümsedi. ''Tamam sevgilim, sustum.'' Kafamı omzuma yatırarak ona bakıp gülümsediğimde, ''bakma öyle, gelirsem fena olur.'' Dedi. Gülüşüm genişlerken ona öpücük attım.

 Bana doğru atıldığında koşarak odaya kaçmaya çalıştım ama ellerini karnımın üzerinde birleştirerek beni yakaladığında kahkahalarla gülüyordum. 

Kulağıma eğilerek, ''fena kısmını sonra görüşürüz de bu gülüşün ile ne yapacağız biz ya? Bir insanın bu kadar güzel gülmesi yasaklanmalı. O mavi gözlerin yasaklanmalı, baktıkça boğuluyorum çünkü. İçine çekiyor beni.'' Dediğinde utançla tebessüm ettim. Beni kendine çevirdi. ''Ölürüm sana.'' 

''Öleceksek birlikte ölelim, ama birbirimizden önce ölmeyelim.'' Derin bir soluk verdi. ''Annem ile babam gibi.'' Kafamı salladım. ''Annem ve babam gibi.'' Onları benimseyişim onu dumura uğratırken dudaklarımda olan bakışları gözlerime tırmandı. ''Sen... Onları... Annen ile baban mı kabul ettin?'' 

Mazinin Numarası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin