''Bugün sergilediğim tavır için sizden özür dilerim.''
Hakan şaşkınlıkla Alp'e bakarken gülümseyerek alttan Alp'in elini sıktım. ''Estağfurullah, benim karıma da aynısı olsaydı bende sinirlenirdim.''
Alp rahatlayarak sırtını sandalyeye yasladı. ''Evet ya! Sonunda beni anlayan biri. Hay ağzından bal damlasın, konuş kardeşim.''
Jale de ben de şaşkınlıkla yanımızda oturan iki erkeğe bakarken Hakan beni daha da şaşırtarak, ''bende bu mesleğimi sevmiyorum ama ne yapayım be abicim? Ailenin zoruyla okuduk üniversitede bu bölümü. Eh bunu okuyunca da başka sektörde seni takmıyorlar, bizde burada gereksiz şeylerle uğraşıyoruz.'' Dediğinde Jale'yle aynı anda konuştuk.
''Sana inanamıyorum Alp.''
''Sana inanamıyorum Hakan!''
Daha sonra Alp, ''bar kısmına gidelim mi? Yeni bir viski markası çıkmış. Muhteşem bir şey, böyle tat yok.'' Dediğinde, ''hiç gerek yok, biz artık odamıza çıkalım.'' Dediğimde Jale, ''bence de bence de.'' Dedi kafasını sallayarak. ''Haydi kocacığım sen hesabı öde.''
Alp ayağa kalktı. ''Ben o işi hallettim.'' Ardından bana döndü. ''Sevgilimin de dediği gibi biz de odamıza çıkalım, geç oldu.''
Sandalyemi rahatça geriye çektiğinde ayağa kalktım. ''İyi geceler.''
''Size de Hare Hanım.''
Kafamı sallayarak geriye döndüğümde Alp dibimde duruyordu. ''Birkaç adım geriye gidersen, yürüyeyim bende.''
Bir adım geriye gittiğinde hızla yanından geçip giderken asansörün önüne gelerek düğmeye bastım. Topuklular ayağımı sıkarken yanıma gelen Alp'e döndüm. ''Çantamı tutar mısın?''
Uzanarak çantamı aldığında eğilerek ayakkabılarımı çıkartıp elime aldım. Çantamı almak için Alp'e döndüğümde eğilerek beni kucağına aldı. ''Sırtındaki şalı bacaklarına ört, kucağıma aldığım için baya yukarı kalktı elbisen.''
Hak vererek şalımı bacaklarıma örttüm. Zaten kısa bir elbise giydiğim için yeterince yukarıya çıkmıştı.
Gelen asansöre bindiğimizde uzanarak odamızın olduğu katın düğmesine bastım.
Alp'e dönüp baktığımda şaşkınlıkla çığlık attım. ''Ne oldu?'' dedi gerginlikle.
''Rujumun izi kalmış dudaklarında!''
''Hassiktir!'' dedi gözlerini irileştirerek.
''Alp sen tüm gece böyle mi oturdun?!''
Asansör odanın olduğu kata geldiğinde hızla Alp'in kucağından inerek odanın kartını okutup içeriye girdim.
Alp banyoya ilerlediğinde tekrardan küfrederek geri döndü. ''Hadi ben fark etmedim, sende mi fark etmedin?''
Şaşkınlıkla, ''karanlıkta öpüştük!'' diye kendimi savunduğumda çantamdan ıslak mendil çıkartarak ona uzattım.
Dudaklarını silerken, ''bunu başka şekilde silmeyi tercih ederdim ama...'' dediği sırada, ''yuh!'' dedim kendimi tutamadan. ''Zaten öpüştük diye yaşıyoruz bunları hâlâ aklın farklı yerlerde!''
Bana dönerek göz kırptı. ''Benim aklım her zaman orada.''
Göz devirerek, ''sana inanamıyorum.'' Diyerek bavuluma ilerledim. ''Alındım. Gücendim. Ne güzel olurdu. Bir kızımız bir oğlumuz olsaydı. Teklifimi bir düşün derim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazinin Numarası
Teen FictionBu savaştı. Beni sevdiğini iddia edip beni oynadığı oyunla kendisine çekmeye çalışan Akalp ile benim savaşımdı. Bu savaş, Akalp ile Hare'nin savaşıydı.