Üzerimdeki hırkaya iyice sarılarak bardaktan boşalırcasına yağan yağmuru izledim usulca.
"Uyanmışsın."
Akalp'in uyku mahmuru sesiyle, "hıhım..." dedim mırıldanarak. "Kahveni iç de, seni terapistine bıraktıktan sonra kendi terapistime gitmem gerekiyor. Oradan çıktıktan sonra da eve gelip yaralarına pansuman yapmamız lazım."
Terapist... Doğru ya, terapiye başlamıştım.
O gün olanlardan sonra Akalp beni tek başına zapt edemeyeceğini anlamış olacak ki terapiye başlamama karar vermişti. İçimi boşaltmak iyi geliyordu aslında. Yaşadığım her gün siyah beyazdan daha çok aydınlığa renklere kavuşuyordu. Bunu Akalp henüz bilmiyordu, çünkü ona kırgındım.
Hiçbir suçu olmamasına rağmen, beni unutmasına kırgındım.
Terapistim bununla ilgili bir günlük tutmamı istemişti. Bir sayfasına gün içinde neler yaptığımı, ve yaparken neler hissettiğimi yazmamı, diğer sayfasına da o gün içinde Akalp ile ilgili neler hissettiğimi yazmamı istemişti.
''Terapin iyi gidiyormuş.'' Akalp'in sesi ile ona döndüğümde elinde dumanı tüten filtre kahvesi ile tekli koltuğa oturmuş bacaklarını iki yana açarak bana bakıyordu. Hemen yan tarafındaki üçlü koltuğa oturdum.
''Yani? Konuştuklarımızı gelip sana mı söylüyor? Ah, nerede hasta-doktor ilişkisi?'' Gözlerimi devirerek kahvemden bir yudum aldığımda güldü.
Durdum.
Gülmüştü.
Gülüşü içimde kıpırtılar yaratırken ona döndüm.
''Bana bir şey anlatmadı. Sadece terapinin benimkisi kadar uzun sürmeyeceğini, olumlu ilerlediğini söyledi.''
''Peki.'' Dizlerimi kendime çekerek kahvemden bir yudum daha alarak açık bahçe kapısından dışarıyı izlemeye devam ettim. ''Senin terapin nasıl gidiyor?'' Sorduğum soru ile, ''iyi.'' dedi. ''İlaçlarla ve terapilerle eski sağlığıma kavuşabileceğimi söylüyorlar.''
Kafamı sallayarak yanağımı diz kapağıma yaslayarak dışarıyı seyretmeye devam ettim. ''Hare, senden bir şey isteyebilir miyim?'' Kafamı kaldırıp ona baktığımda, ''bebeğimizin ultrason fotoğraflarını, ve varsa kalp atışının seslerini dinleyebilir miyim?'' dedi. Gözlerime dolan yaşlar ile gözlerimi kapattım. Bu kadarına da hakkı vardı...
Derin bir soluk vererek gözlerimi açtım ve ayaklanarak odama ilerledim. Gardolabın arka tarafına sakladığım kutuyu alıp oturma odasına girdiğimde heyecanla gözlerime bakıyordu. O bu bebeği gerçekten istemişti...
Kutuyu kucağına bıraktığımda hemen yan tarafındaki üçlü koltuğa oturarak kupamı elime aldım güç veriyormuşçasına. Kutuyu yavaşça açtığında karşısına çıkan hamilelik testimi eline aldı. ''Hamile olduğunu bununla mı öğrendin?'' Kafamı salladım. ''Olanlardan sonra düzenli bir adet dönemim yoktu zaten. Ama sürekli kafamı koyduğum yerde uyuyuşum ve mide bulantılarım ile yapmıştım.''
Çubuğu önündeki masaya koyduktan sonra ilk doktor kontrolümdeki ultrason kağıdını aldı eline. İki aylıktı ilk öğrendiğimde. Karnım hafif şişmişti. Gözünden süzülen yaşlarla gülümseyerek ultrason fotoğrafına baktı. ''Kızım...'' Gözümden süzülen yaş ile ona bakarken o diğer ultrason fotoğraflarına baktı. Üç aylıkken ki ultrasonu eline aldığında o gün geldi gözlerimin önüne. Gülümseyerek, ''o gün öğrenmiştim kız olduğunu.'' dedim ağlarken gülerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazinin Numarası
Genç KurguBu savaştı. Beni sevdiğini iddia edip beni oynadığı oyunla kendisine çekmeye çalışan Akalp ile benim savaşımdı. Bu savaş, Akalp ile Hare'nin savaşıydı.