Şaşkınlıkla karşımdaki adama bakarken o büyük bir ciddiyetle bana bakıyordu. ''Paranızı geri getirmeye gelmiştim fakat, arkadaşınız davet edince davete icabet etmiş bulundum.''
Derin bir soluk verdim. ''Hayır hayır, yanlış anlamadım. Sadece bir an sizi evde görünce şaşırdım. Kusura bakmayın.'' Ahu'nun elindeki pizzaları alarak, ''madem geldiniz, kısmetiniz buymuş. Gelin birlikte yiyelim.'' Dediğimde karşımda oturan adam gülümsedi.
Bu adama ısınıyordum. Evet, iki gün çok erkendi birisini tanımak için ama Alp'e ısınmıştım. Ama tabi ki aramızda hâlâ bir soğukluk vardı. Sizli bizli hitap ediyorduk birbirimize.
Pizzaları büyük tabaklara yerleştirerek ayırdıktan sonra Ahu ve kendim için kola çıkarttım fakat onun ne içeceğini bilmiyordum. ''Biz kola içeceğiz ama siz başka bir şey içmek isterseniz, yardımcı olabilirim.''
''İçki?'' dedi sorarcasına. ''Evimde var fakat, araba kullanacaksınız?'' diye karşılık verdiğimde sesli bir şekilde güldü. ''Bünyem alışık.''
Kafamı sallayarak dolaptan Tarkan için ayırdığım viskiyi çıkartıp bardağa boşalttıktan sonra tabağının yanına bıraktım. Ahu ile kendime de kola doldurduktan sonra sandalyemi çekip oturdum.
Ahu ile ikisi de karşıma oturduklarında Ahu, ''ne iş ile meşgulsünüz?'' dedi. Merakla ağzından çıkacak cümleyi beklerken pizzamdan bir ısırık aldım. ''Banka müdürüyüm.''
Ahu kaşlarını çattı. ''Sahibi misiniz?'' Alp güldü. ''Ben değil, dedem Uluslararası bir banka şirketinin sahibi. Türkiye'deki bankanın başında ben varım sadece.''
Şaşkınlıkla pizzayı yemeye devam ettim. Ben ay sonunda her şeyi yetiştirmek için kafamı patlatırken adam zengin olduğu için rahattı. Bir anlığına babamın yurt dışına çalışmak için gittiği gelmişti aklıma.
Benim için olduğunu söylüyordu fakat benim için, beni kırıyordu. Yıllarca onlara hasret bırakıyordu. Derin bir soluk vererek soğuk kolamdan büyük bir yudum aldığımda karşımda oturan iki insanın da sessizleştiğini fark ettim.
Kapı zilinin çalmasıyla birlikte ellerimi birbirine vurarak, ''ben bakarım, siz yemeye devam edin.'' Diyerek kapıya ilerlediğimde ufak delikten kimin geldiğine baktım. Tarkan gülümseyerek sabırsızca kapının önünde duruyordu.
Kapıyı açtığım anda gülerek elindeki içki şişesini ve parti malzemelerinin olduğu poşeti göstererek içeriye girdi. Bir elini belime koyarak ayaklarımı yerden kestiğinde kahkaha attım.
Beni kendi etrafında döndürdükten sonra yere indirmeden oturma odasına girip poşetleri koltuğa bıraktı ve belimi iki eliyle tutarak daha çok kaldırdı.
Gözlerimi kapatarak gülmeye devam ettim. ''Düşeceğim!'' Güldü. ''Düşmezsin düşmezsin. Şimdi, ya bana evini parti yapmak için verirsin, ya da sabaha kadar böyle durursun.''
Parmakları belimi karıncalandırırken daha çok gülüyordum. ''Gıdıklanıyorum, indir beni!''
''Pes et!'' Ahu ile Alp'in varlığını unutmuş ikimiz diyalog kurarken, ''pes et!'' dedi. Gülmeyi durduramadan, ''pes ediyorum!'' dedim.
Gülerek beni indirdiğinde sarılarak saçlarımı karıştırdı. ''Kaderimsiniz kızım siz, benim.'' Gülerek kollarımı beline dolayarak kafamı göğsüne koydum. ''Hey, bizi unuttunuz!''
Ahu'nun sesiyle Tarkan, ''Ne oluyor lan!'' dedi. Beni kendinden uzaklaştırdığında ellerini kollarımın iki yanına koyarak, ''bu eve erkek atmak yasak demedim mi ben?'' dediğinde kaşlarımı çattım. ''Eve erkek falan atmadım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazinin Numarası
Roman pour AdolescentsBu savaştı. Beni sevdiğini iddia edip beni oynadığı oyunla kendisine çekmeye çalışan Akalp ile benim savaşımdı. Bu savaş, Akalp ile Hare'nin savaşıydı.