Kahvelerimizi içmeye devam ederken, ''kitapları seviyorsun galiba,'' dedi. Gülümseyerek kupayı avuçlarımın arasına alarak kitaplığıma döndüm. Onlara baktıktan sonra tekrar Alp'e dönüp, ''evet, yalnız zamanlarımın yoldaşılar.'' Dedim.
''Ben hiç kitap okumam biliyor musun?'' Kurduğu cümle karşısında şokla ona bakarken güldü. ''Yani senden aldığım kitap haricinde, okuduğum tek şey banka belgeleridir.'' Söylediği şeye güldüğümde bakışları gülüşümde takıldı.
Güzel bir duyguydu. Henüz tanımasan da bir insana güvenerek onunla konuşmak güzel bir duyguydu.
Kolundaki saate bakarak derin bir soluk verdi ve bana döndü. ''Artık kalkayım ben, işe gideceğim. Gitmeden önce de eve uğramam gerekiyor.'' Onunla birlikte ayağa kalktığımda gülümseyerek, ''her şey için teşekkürler Hare,'' dedi.
Gülümseyerek, ''rica ederim, tekrar görüşürüz umarım.'' Dediğimde kafasını salladı. ''Görüşeceğiz.''
............
Alp gittikten sonra tüm gün kafe tıklım tıklımdı.Nefes alacak vakti zor bulurken çıkış saati gelmiş ve herkes dağılmıştı. Ben ise gece on ikiye yaklaşmasına rağmen hâlâ kafede tek başımaydım. Uyku tutmamıştı ve eve gitsem de yapacak pek bir işim yoktu.
Elimdeki kitabın son sayfasını da okuduktan sonra ayağa kalkıp kafenin kitaplığına ilerledim. Kitabı rafa yerleştirirken kafenin kapısı açıldı hızla. ''Yardım edin lütfen!''
Kafamı çevirdiğimde dudağı ve kaşı patlamış bir kadın korkuyla ve yardım umarcasına bana bakıyordu. Şaşkınlıkla, ''ne oluyor hanımefendi?'' dediğimde arkasına bakarak ağlamaya başladı. ''Öldürecek beni!''
Kadının söyledikleriyle ürperirken yanına ilerleyip sandalyelerden birisine oturtturdum ve kapıya ilerleyerek kapıyı kilitledim. Sürahiden bardağa su boşaltırken ellerim titrese de kendime hâkim olup suyu kadına verdim.
Yanındaki sandalyeyi çekip otururken, ''siz iyi misiniz? Kim yaptı bunu size?'' dedim. Kadın suyu içtikten sonra ağlayarak bana döndü. ''Eski sevgilim.''
Tam konuşacağım sırada kafenin cam kapısına vurulan yumruklarla irkilerek ayağa kalktım. Bir adam öfkeyle cama vuruyor ve ağıza alınmayacak küfürler savurup bağırıyordu. Hızla kadının koluna girerek mutfağa yönelttim. Onu mutfağa soktuktan sonra, ''kapını kapat ve ne olursa olsun sakın açma!'' diye uyarıp geri döndüğümde telefonumu elime alarak polisi aradım.
Aramam onaylandığında, ''merhaba iyi geceler, bir şikâyete bulunmak istiyordum.'' Dediğim anda cam kapı tuzla buz oldu. Çığlık atarak ellerimi yüzüme götürerek kendimi koruduğumda adam içeriye girdi. Telefonun ucundan polis ekiplerinin sesini duysam da karşımda öfkeden delirmiş adamla ne yapacağımı bilmiyordum.
''Nereye soktun lan onu?'' Bana bağırarak mutfak kapısına vurmaya başladığında, ''beyefendi!'' diyerek bağırdım. ''Ne yapıyorsunuz? Terk edin kafemi!'' Onu ittirmek için kullandığım kollarımdan tutarak beni savurduğunda masaya doğru savruldum. Karnımı masanın köşesine çarptığımda inleyerek karnımı tuttum.
''Nereye kadar kaçacaksın lan? Nereye kadar!''
Öfkeden delirmişti. Sırf bir kadın ondan ayrılmak istedi diye.
Derin derin nefesler alarak acımı yok saymaya çalıştım ve adamın hemen çaprazındaki telefonuma uzandım. Polis hattın ucundaydı hâlâ. ''Hanımefendi, iyi misiniz? Bize adresinizi iletin lütfen.'' Tam konuşacağım sırada adam bana dönmüş ve elimdeki telefonu görmüştü. ''Ne yapıyorsun ulan sen!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazinin Numarası
Genç KurguBu savaştı. Beni sevdiğini iddia edip beni oynadığı oyunla kendisine çekmeye çalışan Akalp ile benim savaşımdı. Bu savaş, Akalp ile Hare'nin savaşıydı.