Etrafıma bakındım. Kimse yoktu. ''Ne demek istiyorsun? Kim oyun oynuyor, sen kimsin?'' ''Oyunun içindekilerden birisiyim, sana ulaşan kanını akıtacak ve oyunu bitirecek. Etrafına iyi bak, kimseye güvenme.'' Diyerek telefonu kapattığında gözlerimi kapatarak kafamı iki yana salladım yavaşça. Hayatım birden tam tersine dönmüştü.
Sana ulaşan kanını akıtacak...
Sıra sende, hamleni yap ve oyunu bitir...
Gözlerimi açarak kendimi hızla binadan dışarıya attığım sırada karşıma çıkan Aşkın ile çığlık atarak sırtımı kapıya yasladım. Şaşkınlıkla, ''ne oluyor be? Görende seni öldürmeye çalıştım zanneder.'' Dediğinde kafamı iki yana sallayarak soluklandım.
''Yok bir şey. Birisi arayıp saçma sapan konuştu da, ona canım sıkıldı.'' Kaşlarını çattı. ''Kim aradı?''
''Bilmiyorum.''
''Neden aramış?''
''Bir oyunun içindesin... etrafına iyi bak... sana ulaşan kanını akıtarak oyunu bitirecek... Sıra sende, hamleni yap ve oyunu bitir...''
Kafamı kaldırıp ona baktığımda dehşetle bana bakıyordu. ''Hare...'' dedi şaşkınlıkla. ''Neler oluyor?'' Korkudan dudaklarım titrerken, ''bilmiyorum!'' dedim korkuyla. ''Benden ne istiyorlar bilmiyorum!''
Dolu gözlerle Aşkın'a baktım. ''Aşkın ben kafayı yiyeceğim... Kim bunlar, benden ne istiyorlar bilmiyorum... Artık çıldırma eşiğine geldim, ne yapacağım bilmiyorum.''
Elini sarı saçlarının arasından geçirip, ''abime bir şey söylemeyelim şimdilik, henüz video olayını atlatabilmiş değil. Sende korkma, bir şey yapacak olsalardı çoktan çıkarlardı ortaya. Onların amacı korkutup evham vermek.'' Dedikten sonra üstümü inceleyip, ''sen nereye gidiyordun?'' diye sordu.
''Kahvaltı yapacaktık da simit falan almaya gidiyordum.'' Kaşlarını kaldırıp muzırca gülümsedi. ''Kimle yapacaktın kahvaltıyı?''
''Tarkan ile. Bilmiyor musun, geçen gün ilan-ı aşk yaptı bana.'' Şaşkınlıkla gözlerini irileştirip, ''siktir!'' dedi. ''Allah taksiratını affetsin, biraz inatçıydı ama iyi insandı. Abim onu hayatta yaşatmaz.''
Gözlerimi devirdim. Gözlerini kısıp bana baktı. ''Sen niye kapıya yapıştın?'' Alayla gülerek, ''Tarkan evde çünkü. Sen şimdi gidersin abine falan söylersin, olmaz.'' Dediğim sırada, ''tabi ki söyleyeceğim!'' diye bağırdı. ''Sen sadece benim yengem olabilirsin! Başka kimseye yar etmem seni!''
Gülerek, ''saçmalama, abine hiçbir şey söylemeyeceksin tabi ki.'' Dediğim sırada beni iterek, ''çekil kız şuradan.'' Dedi ve binaya girdi. Bende gülerek peşinden binaya girdim. O merdivenlerden çıkarken bende asansöre bindim. Asansör en üst katta durduğunda kapıya vuran Aşkın'a baktım. Gülerek ona yaklaştığım sırada kapıyı açan Alp ile gülüşüm yüzümden silinirken, Aşkın koca bir, ''yuh!'' demişti.
Bakışlarımı kaçırdığım sırada Alp, ''üzerimde havlu var abartmayın, içeriye geçin.'' Dediğinde Aşkın bana döndü. Ona bakmadan hızla eve girdiğimde Aşkın da peşimizden geldi. ''Siz, ikiniz, ne yapıyordunuz?''
''Hiçbir şey.'' Dedim kan yanaklarıma dolarken. Alp odadan bağırarak, ''özel diye bir şey de kalmamış!'' dedi. Utançla gözlerim irileşirken, ''kapa çeneni!'' dedim hızla mutfağa girerek. Dolaptan kahvaltılıkları çıkartırken Aşkın ellerini mutfak masasına koymuş, gözlerini kısarak bana bakıyordu. ''Bakmasana ya öyle,''
''İtiraf et rahat bırakayım.'' Dediği sırada Alp odadan çıktı. Aşkın'a yaklaşarak tişörtünün ense kısmından yakalayarak, ''sana ne küçük fare? Belki dört ayın özlemini geçirdik, sana ne?'' dediği sırada Aşkın gözlerini irileştirerek ellerini birbirine çırptı. ''Biliyordum! İşi pişirdiğinizi biliyordum!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazinin Numarası
Novela JuvenilBu savaştı. Beni sevdiğini iddia edip beni oynadığı oyunla kendisine çekmeye çalışan Akalp ile benim savaşımdı. Bu savaş, Akalp ile Hare'nin savaşıydı.