yepyeni bir evrenle karşınızdayııım, umarım seveceğiniz bir kurgu olur.
yıldıza basıp bolca yorum yapmayı unutmayın. 🌌
"bebeğim şu müziğin sesini biraz kıssan olmaz mı?"
aybike ise oralı olmadı, inadına yapar gibi daha da açtı sesini.
"rahatsız mı oldun tatlım?"
berk ise her ne kadar önündeki yola odaklanmaya çalışsa da başarılı olamıyordu. eşinin şarkıya uyumlu olarak araba koltuğundaki hareketleri, yola odaklanmasına engel oluyordu. bakışları devamlı genç kadına ve derin göğüs dekoltesine kayıyordu.
"hayır güzelim ama biraz daha arabanın içinde kıvırmaya devam edip beni baştan çıkarırsan akşam yemeğini falan umursamayıp arabayı kenara çekmek zorunda kalacağım."
kıkırdadı aybike, iki senedir evlilerdi ve bu süre zarfında her saniye durmadan berk'i etkileyebilmeyi seviyordu.
"kenara çekebilirsin çok istiyorsan, sen arabayı kenara çekip arkamda beklerken ben de eğilip koltuğun arkasına düşmüş tokamı ararım."
gözlerini yoldan ayırmadan dilini dudaklarının üstünde gezdirdi berk, eşi gerçekten tam bir yaramazdı.
"neyse." dedi dudakları arasından belli belirsiz. "yemekten sonraki durağımız yatak odamız sonuçta, bekleyebilirim."
yeniden gülüp şarkıya uyumlu hareketlerine devam etti aybike. bir süre sonra yorulup durduğunda ve şarkının sesini de kıstığında gözlerini kapattı, uyumayacaktı ama dinlenmek istiyordu.
karşıdan gelen araba farının yoğun ışığıyla da kısılmış gözlerini açtı. "berk!"
direksiyon hakimiyeti berk'in elinden uçup giderken de aybike'nin gözleri kapanmadan önce son hatırladığı şey, eşinin elini tutuyor olmasıydı.
"aybike, aybike! güzelim duyuyor musun beni?"
berk gözlerini açar açmaz yanındaki eşinin kanayan başını görmüştü. nefesi kesilerek hızla kadının nabzını yoklarken atmasıyla derin bir nefes aldı.
çok korkuyordu ona bir şey olmasından. tek varlığıydı aybike onun, hayatındaki tek güzel şeydi. elleri titreyerek ambulansı aradı hemen. berk'te büyük bir hasar yoktu, olsa da önemli değildi zaten. aybike iyi olsa yeterdi onun için. hastaneye gittiklerinde ameliyata aldılar güzel sevgilisini.
canı yanıyordu tarifsiz bir şekilde. onu o şekilde gözleri kapalı, kanlar içinde görmek kadar kötü bir kabus olamazdı. göğsünün sıkıştığını hissediyordu berk, nefes alamıyordu. eşinin boynundan düşmüş kolyesini sıktı elinde, o da kırmızıydı artık.
birkaç saat önce
akşam yemeği için hazırlanmış eşini kapıdan izliyordu berk. evlilik yıldönümleriydi bugün, başbaşa yemeğe gideceklerdi.
kırmızı saten elbisesinin mini olmasına rağmen birkaç santim daha üstte olan yırtmacıyla beyaz bacakları şahane görünüyordu. ince ipli askılarını ve göğüs kısmını düzelttikten sonra aynada kıvırcık saçlarını da düzeltip zarif kolyesini boynuna takışını izledi.
bu kolyeyi berk hediye etmişti ona. her zaman pahalı ve büyük hediyelerden değil de daha ince ve zarif, küçük hediyelerden hoşlanmıştı aybike. kolyesini takmaya çalışırken kapıdan eşinin kendisini izliyor olmasıyla aslında takabileceği kolyeyi takmadı bilerek.
"of, olmuyor işte."
berk, genç kadının arkasına gelerek kolyeyi ince parmaklarından aldı ve taktı usulca. takar takmaz da ellerini genç kadının karnına koyup sarıldı ona, beyaz boynuna minik birkaç öpücük bıraktı. aybike'nin onu boynundan öpmesine bayıldığını biliyordu.
genç kadının kıkırdayışlarıyla da çevirdi onu kendine, elbisesiyle aynı renk sürdüğü kırmızı ruju büyüleyici duruyordu dolgun dudaklarında. dudaklarıyla ilgilenmeden önce boynunun altındaki şahane kemiklere birkaç öpücük daha bırakırken mırıldandı.
"kolyeyi bilerek takamadın değil mi?"
aybike, kızılın başını boynundan kaldırırken alt dudağını dişleyip yakınlaştı ona. "evet, bilerek takamadım."
seviyordu eşiyle uğraşmayı, bu kolyeyi her takışında da aynı şeyi yapardı. kolyesini kendisi takmak yerine berk'in takmasını tercih ederdi.
kırmızı dudaklarına kısa bir öpücük bıraktığında aybike geri çekilip eşinin dudaklarına bulaşan ruju sildi, şakadan sinirlenerek yakalarından çekiştirdi kızılı.
"hadi berk, gidelim artık çok acıktım!"
🌙
doktorlar müdahaleye devam ederken hemen oğulcan'ı aradı berk, kazanın haberini vermeliydi.
yarım saat kadar sonra ömer, süsen ve asiye'yle beraber geldiklerinde de kızarmış gözleriyle onlara bakıyordu berk, suçlu hissediyordu kendini. kazayı o yapmıştı sonuçta ve aybike'ye bir şey olursa kendini asla affetmezdi.
oğulcan berk'e sarıldığında da yeniden ağlayışı şiddetlendi berk'in.
"tamam berk, ağlama artık. benim kardeşim oradan sapasağlam çıkacak. hem sen de kaza yaptın acımıyor mu bir yerin?"
"acımıyor oğulcan, yani acısa da düşünecek durumda değilim."
yere çöküp beklemeye başlamıştı berk. zaman geçmiyordu sanki. ne kadar olduğunu bile bilmediği bir süreden sonra yanlarına gelen doktorla ayağa kalktı hemen.
"uyandı değil mi eşim? durumu nasıl?"
"uyandı, merak etmeyin. gelişebilecek komplikasyonlara karşı biraz daha burada tutacağız."
"görebilir miyiz peki?"
"tabi, görebilirsiniz."
oğulcan hızlıca kardeşinin odasına girdiğinde berk de koştu hemen yanına. ömer, süsen ve asiye de arkalarından gelirken hepsi çok telaşlıydı. oğulcan kardeşine sıkı sıkı sarıldığında berk'le buluştu kızın gözleri. genç adam kendisine gülümseyip yanına gelirken de oğulcan durumunu sormalıydı.
"nasılsın bitanem? iyi hissediyor musun kendini? bak eğer ağrın falan varsa söyle hemen."
"iyiyim oğulcan yok bir şeyim. gidelim buradan hadi, iyileştim ben."
"hayır aybike, biraz daha dinlenmen gerekiyormuş."
"ya oğulcan iyileştim diyorum." ela gözleri yeniden berk'i buldu genç kadının.
"iyileşmedim mi doktor bey?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hala sen | ayber
Teen Fictionaybike, eşi berk'le yaptıkları trafik kazasından sonra hafızasını kaybetmişti.