sabah şekerii. yıldıza basıp bolca yorum yapmayı unutmayın lütfen keyifli okumalar hepinize 🌌
"n-nasıl güzelim, anlayamadım ben?"
"hamileyim berk." dedi yeniden kadın heyecanla ellerini tutan eşine. adamın heyecandan kuruyan dudaklarını ıslatışını izlediğinde de gözlerinin dolduğuna şahit olmuştu.
"hamile misin gerçekten? gerçekten oldu mu güzelim?"
"berk." kızılın yüzünü avuçları arasına alıp sevdiğinde inen gözyaşlarını da silmişti. "canım sevgilim, oldu sonunda. ağlama ama lütfen." demişti ama kendi gözyaşlarını da tutamamıştı eş zamanlı olarak.
kızıl, karısının yüzünün her bir yerini öpüp onu sıkıca göğsüne sardığında da tutamamıştı dolu gözlerini. ağlaması dinmediğinde kadın da bırakmıştı kendini ona. beraber güldükleri kadar beraber de ağlayacaklardı.
"berk, sshh tamam sevgilim. bak beni de ağlatıyorsun çocuğumuz üzülecek."
adam gözyaşlarını gülerek silip kadını büyük bir dikkatle kucağına aldığında masasına oturttu. bacaklarını aralayıp eğildiğinde de karnına koydu elini, küçük bebeğini hissedecekti.
"orada, hissediyor musun?"
"orada." dedi adam kadının ela gözlerine hak vererek. güzelliği mucizeydi ona göre. "babasını hissediyor."
yeniden kadının önünde çöküp ellerini elleri arasına aldığında titreyen dudaklarını tuttu. aldığı en güzel haberdi bu, aybike'nin evlilik teklifini kabul etmesinden sonra.
"çiçeğim ben şimdi baba mı oldum?"
adamın titreyen ses tonuyla kızıl saçlarını sevdi kadın. kızılın yavaşça ayağa kalkmasına yardımcı olduğunda da adamın başını göğsüne yaslayıp ferah şampuan kokusu yayılan kızıl saçlarını öpüp kokladı.
"evet bitanem baba oluyorsun. dünyanın en yakışıklı erkeği dünyanın en yakışıklı babası olacak. ben de seyredeceğim onu."
eşinin ellerini tutup öptü adam. "güzeller güzelim benim. çok güzel bir anne olacaksın sen. büyüdüğünde o, senin için hep iyi ki diyecek. iyi ki benim annem diyecek hiç keşkelere yer vermeyecek eminim."
adamın ve kendinin gözyaşlarını yavaşça sildiğinde kızılın onu masadan indirmesiyle saçlarına ve ardından karnına bir öpücük kazanmıştı. berk'in öpücük vermeyi ihmal etmemesi gereken kişi sayısı da ikiye çıkmıştı artık. dikkat etmeliydi.
"eveet, sabah sabah hastane şirket falan derken baya acıktık sanırım. ayrıca benim bebeklerimin kendilerine çok iyi bakması lazım. güzel bir yere gidip kahvaltı yapalım mı sevgilim?"
"bize uyar." dedi kadın karnını da severken. kendini kızılın kucağında bulduğunda ikisinin de kıkırdayışları, kahkahaları çok güzeldi.
🌙
"şu simitten de ye hayatım." dedi kızıl kendi elleriyle eşini beslerken. bir yandan da devamlı baba olacağı fikrine alışıp sırıtırken aybike'sinin karnını seviyordu.
güzeller güzeli, kıvırcık saçları, ela gözleri olan kızıl saçları ve rastgele dağılmış güzel çilleri de ona benzeyen bir kızı olacaktı.
ya da belki de serseri saçları, lafları yerinde söyleme iğneciliğiyle tam bir babasının oğlu olacaktı.
kız iki durumda da gayet memnun kalırdı. adamın ona reçel ve kaymak sürdüğü ekmeği alıp iştahla yerken de gülümsedi adam.
"başka birine haber verdin mi yavrum?"
"ya bak çok iyi hatırlattın. harika'yı arayacaktım."
adamın ise hala hamile olduğuna inanamadığı eşinin karnına bakarken de anıları vardı aklında sadece.
🌙
2 yıl önce, tiyatro
kızıl patronuyla bir haftadır evinde yaşadıklarını düşünüyordu devamlı aybike. öncesinde şirkette şiddetli biçimde öpüşmüşlerdi ve ardından da evine gidip beraber olmuşlardı.
bir haftadır hiç konuşmamışlardı bu konu hakkında. ne aybike durumlarıyla ilgili bir şey söylemişti ne de berk. daha önce de defalarca yakınlaşmışlardı, fazlasıyla yakın temasa girip etkisinden çıkamamışlardı ama bu seferki çok başkaydı. çok ileri seviyeydi.
şirketten çıkacaktı şimdi ama kızıl adamı bugün hiç görmediğini fark etti. merak etmişti açıkçası neden gelmediğini. turuncu ve ona oldukça yakışan elbisesi bir gün görmeyip de özlediği kızılın saçlarının rengindeydi.
masanın üzerindeki dosyaları kabaca toparlayıp çantasını aldığında aşağı indi. şirketin önünde ilerlerken hafif bir yağmur başlamasıyla söylendi kendi kendine. yanına şemsiye de almamıştı ki.
aniden duyduğu korna sesi bir anlığına yüreğini hoplatırken mat gri arabasından çapkın sırıtışıyla onu izleyen kızılla karşılaştı gözleri.
"gelmiyor musun bebeğim?"
genç kız konuşmaya gerek duymadan arabanın ön kapısını açıp yanına oturduğunda gülümsedi. anlamsız konuşmalara gerek yoktu.
bacak bacak üstüne atıp üstteki bacağını kızılın bacağına sürttüğünde adamın araba kullanmakta zorlandığını fark etmek hoşuna gitmişti. pürüzsüz bacağını adamın bacağında hareket ettirip olduğu yerde kıpırdaması adamda derin etkilere sebep olmuş olacaktı ki yavaşça kızın bacağını itti üzerinden.
"araba kullanmama engel oluyorsun... yapma şunu."
genç kız sırıtıp istediğini almışça alt dudağını dişlediğinde kızıl ona kaçamak bir bakış atıp iç çekmişti.
"bir de gülüyor ya."
genç kız gülümsemeye devam etmeyi ihmal etmezken ekledi. "bir haftadır aklına düşmüyordum. hatta odanda uyandığımda bizi tek gecelik bir şey olarak gördüğünü falan bile düşündüm sen bir şey söylemeyince."
kızıl bir şey söylemeyerek geldikleri yerin önünde durduğunda genç kız indi arabadan. tiyatroya getirmişti onu, aybike tiyatroları çok severdi.
kızın ellerini tuttup sevdiğinde saçlarını da sevdi berk.
"geldiğimiz oyunun konusu aşk ve nefretin düşmanlığı. kafamda ne zaman bizi düşünsem, kurgulasam bu düşünce var hep. nefretlerimin hepsi de senin olsun, aşkları ver bize aybike."
genç kız elini tutan kızılı kendine çekip sevinçle dudaklarını birleştirdiğinde boynuna sarıldı. uzun soluklu bir öpücüğün ardından nefesi tükenip ayrıldığında devam etmişti berk.
"sevgilimsin artık sen benim, hiç bitmeyecek kum taneleri bitene kadar. yıldızlar bitene kadar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hala sen | ayber
Teen Fictionaybike, eşi berk'le yaptıkları trafik kazasından sonra hafızasını kaybetmişti.