bebek kurgumuz geldiii! biraz daha zaman atlamalı gidiyoruz artık esila'mızın büyüdüğünü de görebilmek için, oy verip yapabildiğiniz kadar yorum yapmayı unutmayın. keyifli okumalar 👶⛅️
"annecim, anne diyeceksin sadece ya an-ne." gece zaten çok geç uyumuş miniğinin sabah da erkenden kalkmasıyla hiç uykusunu alamamıştı aybike. berk'in işe gitmesinin üstünden yirmi dakika kadar geçmişken esila uyanmıştı bugün. kızıl adam ise sevgilisinin çocuğa bakarken ne kadar zorlandığını ve çok yorulduğunu gördüğü için evden çıkmadan uyandırmamıştı güzel karısını. saçlarından öpüp çıkmıştı hemen, o öpücüğü almazsa günü güzel geçmezdi asla.
esila'nın karnını doyurmuştu ama kendisi acıkmıştı şimdi. yarım yamalak yaptığı kahvaltının üstünden çok zaman geçmişti ve bir şeyler yese hiç de fena olmazdı. daha sağlıklı ve düzenli beslenmek zorunda olduğunu hatırlattı kendine. evet sürekli sağlıklı besinler tüketmek çok zordu ama en azından esila'yı emzirirken mümkün olduğunca dikkat ediyordu buna.
konuşmaya başlamak üzere olan kızı, henüz bir şeyler söylemiyordu sadece anlamsız şeyler mırıldanıyordu ama anne demesini çok istiyordu genç kadın. küçük bebeğinin ona anne dediğini bir kereliğine duysa hayatındaki her şey anlamını bulacak ve dünyanın en mutlu kadını olacaktı sanki. esila büyük güzel gözleriyle annesinin gözlerine bakarken kızını kucağına alıp mutfağa geçti kadın. onu önce biraz emeklemesi için yere bıraktığında kendine sandviç hazırlamaya koyuldu. berk'in gelmesine çok yoktu ama akşam yemeği için beklerlerdi muhtemelen o yüzden bir şeyler yese iyi olurdu.
sandviçini hazırlayacakken esila'nın bacağına yavaş yavaş vurması ve başını değdirmesiyle ona döndü kadın.
"ne istiyorsun annecim?"
esila küçücük ellerini ve kollarını ona dönen annesine uzattığında derin bir nefes verdi kadın. esila gerçekten kucağından inmek istemiyordu ve ne zaman onu kucağından bırakacak olsa mızmızlanmaya ya da ağlamaya başlıyordu.
küçük kızını yerden alıp mama sandalyesine oturttuğunda belki masada ne yaptığını izlerse sıkılmak yerine onun hareketlerini inceler, her geçen gün ve her geçen saniye bile yapmaya devam ettiği gibi bir şeyler öğrenirdi. eline aldığı her şeyde de kızına rengini söylüyordu, ona eğitici ve faydalı olabilecek her şeyi göstermeye çalışıyordu.
sandviçi hazırlarken de aynı şeyi uygularken domates, peynir ve biberi yanında ekmeğin iç kısmıyla ayırdığı küçük parçalarla kızına veriyordu. ek gıdaya çoktan geçmiş kelebeğine sağlıklı tüm yiyecekleri tattırmak ve alıştırmak istiyordu. hazırladığı sandviçi bittiğinde kapının çalmış olmasıyla kızını kucağına aldı, berk'in gelmesine aslında daha bir saat vardı ama onun gelmiş olabileceğini düşündüğünde içi heyecandan kıpır kıpır oldu. hala evlendikleri ilk gün gibiydi kocasına karşı, gelmesi için can atıyordu ve anahtarının ya da kapı zilinin sesini duyduğunda içinde kelebekler dönmeye başlıyordu hemen.
"geldim."
aynı şey kesinlikle berk için de geçerliydi. güzeller güzeli eşinin kapının arkasından, evlerinden duyduğu yumuşak sesi, onun arkasından küçük bebeğinin anlamsızca mırıldandığı kelimelerle duyduğu sesi kendi kendine gülümseyip durmasına sebep oluyordu. aybike işe henüz dönmemişken sabahları evden ayrılmak onun için çok daha zor oluyordu. akşama kadar sevgilisinden ve güzel kızından ayrı kalmanın işkenceden farkı yoktu berk'e sorulursa. akşam eve gelmeyi iple çekiyordu ve her gün saatler geçmek bilmiyordu. neyse ki işinin patronu olma kontenjanından faydalanarak istediği saatte dönebiliyordu eve. onlardan çok uzak kalamayacağını ve bu düşünceye karşı koyamayacağını anladığı günlerde ise gitmiyordu, o günlere de ayrı bayılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hala sen | ayber
Teen Fictionaybike, eşi berk'le yaptıkları trafik kazasından sonra hafızasını kaybetmişti.