18. bölum

134 21 0
                                    


Bazen telafisi olmayan hatalar yapar insan. Bestenur da sevdiği adama karşı hata yapmıştı. Dün gece rüyasında türlü türlü rüyalar görmüştü. Bu sabaha çığlık atarak uyanmıştı. Gözlerini açtığında hâlâ gördüğü rüyanın etkisindeydi. Ayaklanıp, direkt banyoya girdi. Elini, yüzünü yıkadıktan sonra derin bir nefes aldı. Üzerine Hacer hanım'ın ona hediye ettiği bileklerine kadar uzanan siyah çiçekli entarisini giydi. Aynanın karşısına geçti. Gözlerine sürme, kirpiklerine ise rimel sürdü. Sürme ve rimel gözlerinin güzelliğini daha bir belirginleştiriyordu. Ardından aşağı kata indi. Aşağı kattaki salonda uyuyan arkadaşına,

"hadi kalk artık işe geç kaldık."

"Aaa hayırdır erkenden?" Diye sordu Tuğçe her gün ondan sonra uyanan arkadaşına.

"Sorma kötü bir rüya gördüm. Kadir Eymen beni afetmiyordu gidiyordu o kızla evleniyordu." Anlatırken bile kötü olmuştu Bestenur.

"Bestenur son 3 günüm kaldı. 3 gün sonra İstanbul'a dönüceğim. Umarım bu zaman içinde Kadir Eymen'den o çok istediğin son şansı alırsın ve İstanbul'a geri dönersin."

Tuğçe ayaklanıp hazırlandıktan sonra oyalanmayıp, çıkmışlardı. Bir kahvaltı dahi yapmamışlardı. Zaten Muğla'ya geldiklerinden beri kahvaltı yapmamışlardı. İkisininde kahvaltı yapmamak günlük rutinleri olmuştu. Bestenur kapıyı açıp çıktığında bahçede biraz dolandı. Oranın havası çok güzeldi. Rahmetli Hasan bey çeşit çeşit çiçek dikmişti. Bestenur her gün bu çiçekleri koklayıp, suluyordu. Ara ara bu çiçeklere dertlerini anlatıyordu. Bestenur, çiçekleri yeterince suladıktan sonra bahçenin kapısından çıktılar. Tesadüf o ki Kadir Eymen ve Batuhan da aynı anda çıkmışlardı.

"Günaydın?" Dedi Batuhan.

"Günaydın." Dedi Tuğçe. Bestenur ve Kadir Eymen'den çıt çıkmamıştı. Tam o esnada Hacer hanım ve oğlu Kemal kapı eşiğine ilerlemişlerdi.

"Siz daha burdamısınız. Hadi koşun! Koşun!" Kemal sert ses tonuyla konuşunca hepsi birden koşmaya başladı. Restoranta kadar koşmuşlardı. Restaurantta henüz gelen müşteri olmamıştı. Zaten restorantı bügün babasının yerine Memet erkenden gidip, açmıştı.

"Saat kaç oluvemiş. Hadi çabuk iş başına." Kimse Memet'in söylediklerini umursamadan içeri girdi. Bestenur ve Tuğçe yapmadıkları kahvaltıyı yapmak için hâli hazırda kurulan masaya oturup kahvaltılarına başladılar. Memet, kendi için hazırlattığı sofrada doğru düzgün oturup bir şeyeler yiyememişti. Kadir Eymen 2 sandalyeyi birleştirip birine oturdu, birine ise ayaklarını uzattı. Dün gece odasına sinek basmasından dolayı uyuyamamıştı. Bu durgunluğu fırsat bilip başını sandalyeye dayayıp, göz kapaklarını dinlendirdi. Batuhan ise telefonu eline aldığı gibi telefona bakınmaya başladı.

"Hey! Ben kime diyipdurum? Hadi kalkıverin."

Kimse Memet'e kulak asmıyordu. Bir vakit daha böyle geçtikten sonra bir kaç adam geldi.

"Bakın müşteriler geliverdi. Hadi giverin, bakın ne istiyolar."

Yine kimse Memet'e kulak asmadı. Bestenur ve Tuğçe çaylarını yudumlarken, Kadir Eymen ise uykuya dalmak üzereydi. Tam O esnada Kemal restoranta girdi. Memet, babasını görmesiyle gururla babasının yanına geçti. Ve babasının diyeceklerini sabırsızlıkla bekledi. Kemal, şaşkınlıkla etrafına bakındı. Garson olarak işe aldıkları kişiler gönülerince keyif çıkartıyorlardı. O an adeta sinir küpüne döndü ve,

"N'oluveriyo burda!" Diye sesini yükselti. Bu ses yükselmesiyle Kadir Eymen gözlerini açıp ayaklandı. Batuhan birden irkilerek ayaklandı. Telaşla ayaklandığından dolayı telefonunu yere düşürmüştü. Bestenur ve Tuğçe de alel acele ağızlarındaki lokmayı yutup, kalkmışlardı.

SON BİR ŞANS (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin