2.Bölüm.

28K 1.4K 503
                                    

Askerleri kurtarmamın üzerinden neredeyse iki hafta geçmişti.

Bu iki haftada düşünmeye çok vaktim olmuştu. Yaşananları, yaşanamayanları, gidişleri, kalışları...

Son zamanlarda kafamda geri dönüp, dönmemekle ilgili düşünceler dolaşıyordu. Geri dönersem zorunlu olarak bir time katılacaktım. Ne kadar dönmek istesem de içimde hala geçmeyen korkular vardı. Sanki yeni bir time katılıp onları benimsersem kardeşlerime ihanet edecekmiş gibi hissediyordum ama bir yandan da her şeyi özlemiştim.

Karargahı, askerleri, komutanlarımı, Adem'i, en önemlisi üniformam ile beremi özlemiştim.

O üniforma üzerinde o kadar şeyi taşıyordu ki. Vatanımız için akıtılan kanı, annelerin, eşlerin, çocukların çığlıklarını, dağ gibi yıkılmaz olan babaların gözyaşlarını, silah arkadaşlarımızın kanlarını, mazlumların umudunu taşıyordu.

En önemlisi de vatanımı taşıyordu.

Yattığım koltuktan titrek bir nefes vererek doğrulurken mağaranın içinde telefon sesi yankılandı.

Hızlı bir şekilde yerimden doğrulup tahta masanın üzerinden telefonu alarak açtım

"Kızıl?"

"Buyrun albayım."

Telefonun diğer ucundan derin bir nefes alma sesi gelirken bende aynı şekilde derin bir nefes alıp vermiştim.

"Artık geri dönüyorsun, son görevini vermek için aradım."

Nefesim boğazıma takılırken mağaranın dışına yürüyerek oturdum.

Korkularımla ve yaşadıklarımla yüzleşme zamanı gelmişti anlaşılan.

Dağlara gelmeden önce Adem'e sadece göreve çıkacağımı söyleyip gelmiştim. Üç yıldır da bana ulaşmaya çalışmasına rağmen cesaret edip onu arayamıyordum. Ona o kadar haksızlık yapmıştım ki nasıl kendimi affettireceğim hiç bilmiyordum.

Bunları sora düşünmeye karar verip gözlerimi açarak boğazımı temizledim. Öncelikli olarak göreve odaklanmalıydım.

"Görev nedir?"

"Dün öğlen saat iki sularında Aslan timi ve Ecel timi esir alındı. Koordinatları sana gönderiyorum. Hepinizi sağlam bir şekilde istiyorum." son cümlesini vurgulayarak söylemişti.

"Kaç kişiler?"

"Sekiz kişi Aslan timi, sekiz kişi de Ecel timi toplam on altı kişi."

"Tamam ben size haber veririm."

"Allah yardımcın olsun kızım."

"Sağ olun komutanım."

Telefonu kapattıktan sonra biraz nefeslenip içeri girdim. Masanın üzerindeki diğer telefonu alıp kayıtlı olan tek numaranın üzerine tıklayarak, kulağıma dayayıp mühimmatların yanına doğru ilerledim.

"Kızıl sen arar mıydın bizi ya?"

Derin bir nefes alarak üzerime mühimmatları üzerime yerleştirmeye başladım.

"Ekip tam mı?"

"Tam."

"Tamam, görevde yardımınıza ihtiyacım var."

Kısa bir sessizlikten sonra derin bir nefes alarak konuştu.

"Biz senin için kurulduk Kızıl. Elbette ki sana yardım edeceğiz. Ama yemek ısmarlayacaksın bize haberin olsun."

Hiç yüz yüze gelmediğimizden ve gelmeyeceğimizi biliyordu ama şansını deniyordu.

"İbana atıyorum.

EMSALSİZ VATAN (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin